© Malatya Time

28 Şubat Süreci ve Malatya (3. Bölüm)

Mahkemeler ve Suçsuzluğu İspat Etmenin Zorluğu Malatya’da mahkemeler başladı. Sanıklar ayakta, hâkimler sert, deliller eksikti. Fişleme listeleriyle yargılamalar yapıldı, suçsuz insanlar suçlu ilan edildi. Bir savunma bile hakkı tanınmadan verilen cezalar, yıllar sonra bile unutulmadı.


Büyük dava süreci başladı

28 Şubat sürecinde, Malatya’da yalnızca sokakta yürüyenler, başörtüsüyle okula gitmek isteyenler, Cuma namazına katılanlar hedef alınmamıştı. Devletin hazırladığı listelerde, isimleri önceden belirlenmiş yüzlerce insan vardı.

Bu insanlar hakkında hiçbir somut suçlama yoktu. Ama artık suçlu olmaları gerekiyordu.

Şehrin dört bir yanındaki evlere baskınlar yapıldı. Gece yarısı kapılar çalındı, karakola götürülenler “sorgu” adı altında psikolojik baskıya maruz kaldı. Ama asıl süreç, mahkeme salonlarında başladı.

Sanıklar ayakta, hâkimler sert, deliller eksik

Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) salonu kalabalıktı. Sanıklar sırayla içeri alındı. Kimi başını eğmişti, kimi dik durmuş, kimi hayata bir daha asla güvenmeyecek gibi boş gözlerle etrafa bakıyordu.

Hâkim kürsüye çıktı. Ağır bir sessizlik hâkim oldu.

“Sanıklar getirilsin.”

Elleri kelepçeli birkaç kişi salona alındı. Arka sıralarda oturan aileler, yakınlarını ilk kez bu hâlde görüyordu. Bazıları ağlıyordu, bazıları şaşkınlık içindeydi, bazıları ise hâlâ ne olduğunu anlayamamıştı.

İddianame okundu.

İçinde somut delil yoktu.

Sanıkların camiye gittikleri, Cuma namazı kıldıkları, belirli kişilerle sohbet ettikleri yazıyordu. Ama bunlar hangi yasaya göre suçtu, kimse bilmiyordu.

Bir sanığın mahkeme salonundaki çaresizliği

Duruşmalardan birinde, gözaltına alınanlardan biri ayağa kalktı. Gençti. Suçsuzdu. Ama artık savunma yapmasının bile bir anlamı yoktu.

Sesi titredi, ama yine de konuştu.

“Ben neyle suçlandığımı bilmiyorum. Okuluma gidiyordum. Cuma namazına gidiyordum. Babamın dükkânında yardım ediyordum. Bunun neresi suç?”

Hâkim, önündeki dosyalara baktı. Savcının iddianamesinde, gencin bir gruba üye olduğu yazıyordu.

“O grupta olduğun söyleniyor.”

“Kim söyledi?”

Savcı dosyayı kapattı. “Devletin bilgisi var.”

Sanık birkaç saniye durdu. Başını öne eğdi. Anladı ki bu mahkemede kendini savunmanın bir anlamı yoktu. Çünkü suç, çoktan işlenmişti. Mahkemeye çıkarılmadan önce karar verilmişti.

Delilsiz yargılamalar, hazır cezalar

Hukukun temel kurallarından biri “Suçsuzluk karinesi” idi. Ama Malatya’daki mahkemelerde bu kural işlemiyordu.

Sanıkların suçsuz olduğunu ispatlaması gerekiyordu. Ama suçun bile ne olduğu belli değildi.

Bir terzi, dükkanına gelen insanlarla sohbet ettiği için “örgüt üyeliği” ile suçlandı.

Bir imam, namaz kıldırdığı kişiler arasında “şüpheli isimler” olduğu için görevden alındı.

Bir öğrenci, okul kantininde arkadaşlarıyla konuşurken biri tarafından fişlendiği için hapse atıldı.

“Bana cezamı verin, artık bitsin”

Mahkemelerin en trajik sahnelerinden biri, yıllardır süren duruşmaların sanıklar üzerindeki etkisiydi.

Tutukluların bir kısmı artık yorulmuştu. Bir duruşmada, yargılanan bir adam söz aldı.

“Üç yıldır buradayım. Ne suç işlediğimi bilmiyorum. Ama suçlu ilan edildim. Cezam neyse verin, bitsin artık.”

Salonda bir sessizlik oldu. Hâkimler, savcılar bile bu çaresizliğe karşı ne diyeceklerini bilemediler.

Gazetelerin tetiklediği yargı süreci

Mahkemelerde savcıların elindeki deliller zayıftı. Ama gazeteler her gün yeni manşetler atıyordu.

“İrticai faaliyetlerin sanıkları yargılanıyor”

“Şeriatçılara ağır cezalar kapıda”

“Örgüt bağlantıları ortaya çıktı”

Örgüt, bağlantı, delil… Hiçbiri yoktu. Ama mahkemelerde en güçlü delil, gazetelerin attığı manşetlerdi.

Suçsuzluk değil, pişmanlık bekleniyordu

Bazı sanıklardan, işlemedikleri bir suç için pişmanlık göstermeleri istendi.

“Biz hata yaptık” deseler, cezaları hafifletilecekti.

Ama çoğu bunu yapmadı.

Çünkü suç işlememişlerdi.

Ve en trajik sahne, cezalar açıklandığında yaşandı.

Bazıları 10 yıl, bazıları 20 yıl, bazıları müebbet aldı.

Sonu gelmeyen adalet arayışı

Kararlar verildi. Sanıklar götürüldü. Mahkeme salonlarında annelerin, babaların, eşlerin gözyaşları kaldı.

Yıllar geçti, bazıları tahliye edildi. Bazıları içeride kaldı.

Ama Malatya’daki bu mahkemelerde yargılananlar, hiçbir zaman aklanmadı.

Ve birçoğu için 28 Şubat, hâlâ bitmemiş bir süreç olarak kaldı.

Dava bitti ama Malatya için zulüm devam etti

Bu mahkemeler, sadece insanların özgürlüğünü çalmadı. Şehirde ekonomik ve sosyal bir yıkım da yaşattı.

Bir sonraki bölümde, 28 Şubat sürecinde Malatya’daki iş adamlarının nasıl fişlendiğini, ticari hayatta nasıl engellendiklerini, devletin ekonomik baskılarla muhafazakâr kesimi nasıl susturduğunu anlatacağız.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER