Ebuzer AYDIN / Şia Hakikati İran ve Hizbullah...
ÖZEL HABEREbuzer Aydın, İran ve Şia'nın tarihsel arka planı ve Ortadoğu'daki etkileri üzerine çarpıcı bir makale kaleme aldı. Aydın, Müslümanların bu konularda bilinçli olması gerektiğini vurguladı. Detaylar için makaleyi okuyun!
Bunu öğrenmek, doğruyu yanlıştan ayırt edebilmek için uzun bir yazı olacaktır. Çünkü bu işin büyük bir geçmişi, tarihi bir seyri var.
Bugün 365 gündür GAZZE İsrail'in işgali ve yıkımı altında. 50 binden fazla sivil öldürüldü. Buna rağmen İsrail Hamas'a karşı büyük bir hezimet yaşadı. Yenilgiyi kabullenemeyen kana susamış vampir İsrail, bu sefer yönünü Lübnan'a çevirdi.
Geçmişte Lübnan dünyanın en güzel ülkesi, başkent Beyrut Ortadoğu'nun Parisi olarak anılıyordu.
Ne zaman ki 1979'da Fransa ve ABD İran'da bir devrim yapıp Fransa'daki Humeyni'yi İran’a getirdi, o günden sonra Lübnan kademe kademe yaşanamaz, bugün maaşları bile ödeyemeyen, vatandaşları ekmeğe muhtaç olan bir kukla ülke haline geldi.
Peki nasıl oldu bu?
Hindistanlı Budist bir aileden olduğu bilinen sözde Şii lider Humeyni'ye İran teslim edildikten sonra Ortadoğu'da değişim başladı. Humeyni Başkent Tahran'a indiğinde tarihi bir konuşma yapmıştı ve o konuşmada bir Şii helalinden bahsetmişti. Beş tane başkentimiz olduğu zaman biz zafer kazanmış olacağız demişti. Ne zaman Bağdat, Şam, Beyrut ve Sana bizim başkentlerimiz oldu, o zaman Şii hilalini tamamlamış ve Allah'ın bizden razı olacağını söylemişti.
Humeyni'nin bahsettiği toprakların çoğunluğu, Yahudilerin inancında da Tanrı Yahova'nın vadettiği Arzı Mev'ûd denen topraklardı. Büyük İsrail devletinin kurulacağı coğrafya idi. Yahudi inancında Arzı Mev'ûd'da büyük İsrail devletinin kurulması için her Yahudi'nin çalışması dini bir vecibedir.
Burada Şii hilali ve Arzı Mev'ûd hedefleri isim olarak ayrı ama mekan ve inanç olarak aynıdır.
Tarihe baktığımızda Şia'nın kurucularının Yahudiler olduğunu görürüz. Şia'nın oluşumu, ta Peygamberimiz zamanında yaşayan Medine Yahudileriyle başlıyor, Hz Ali'nin hilafetiyle devam ediyor. Bu dönemle birlikte zamanla kendi içinde guruplaşıyor, bugünkü tabirle değişik mezheplere bölünüyor. Zeydiye gibi İslam'a yakın mezhepleri olsa da, Hz. Ali'yi peygamber veya ilah olarak gören dinden uzak mezhepleri de oluyor.
Örneğin, Hz. Ali'ye onu ilah görenlerin haberi gelince;
Hepsinin evleriyle birlikte yakılmasını emrediyor. Bu sefer diyorlar ki: Gördünüz mü! Ali ilah olmazsa yakılmasını emreder mi!? Yakmak ilaha mahsus bir cezadır. Ali, ilah olduğunu bu emriyle teyid etmiştir. Bunun üzerine fitneden kaçınmak için Hz. Ali bunların yakılarak öldürülmesinden vazgeçiyor.
Şia bir mezhep olarak çıkmadı. İslam'a karşı Yahudilerin oluşturduğu bir fırkaydı. Zamanla bu fırkadan mezhepler türetildi. İslam'a yakın olanlar olduğu gibi, İslam ile alakası olmayan mezhepler de oldu. Ta ki Fars'ların yıkılışına kadar, Fatımi devletine son verilinceye kadar. O tarihten sonra İran, Şia'yı siyasal bir mezhep yaptı. Daha çok siyasi bir proje olarak İslam alemine karşı kullanılan bir güç haline getirdi. Artık İslam ile çatışan yepyeni bir din oldu. Kılıfı da İslamdı.
Yahudiler Peygamberimiz zamanında da biliyorlardı ki İslam hak dindir. Ancak bu dini bozarak baş edebilirlerdi. O zaman mesele İslam ise çözüm islamizasyondur mantığıyla hareket ettiler. Yahudi olarak islamla mücadele etseler, açık düşman olduklarından dini bozamazlardı. Yahudilerin güdümünde müslüman görünümlü bir hareket gerekiyordu. Bu da bugünkü Fars Pers İran Şia'sı oldu.
Elbette ilk etapta küçük ve hiç bir kıymeti harbiyesi olmayan bir hareketti. İslam alimleri arasında bariz yanlışları olduğundan, tartışılan bir mezhepti. Zamanla büyüyecek ve ileride tahribatı büyük olacak, Müslümanları bölecekti. İşte İran devriminden bu yana geçen tam 45 senede, Ortadoğu'daki her fitnenin altında, her ihtilafın içinde, her sorunun başında İran ve Şia çıkmaktadır.
İran tarihi boyunca hiç bir Hristiyan ülke işe savaşmamış, bütün savaşları İslam ülkeleriyle olmuştur. Osmanlı İmparataorluğunun da savaşlarının büyük bir kısmı Farslarla, yani bugünkü Şii İranlılarla olmuştur.
Peki biz Şia ile aynı Allah'a, aynı peygambere, aynı kitaba inanmıyor muyuz?
...
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN LÜTFEN BURAYA > TIKLAYINIZ
İlginizi Çekebilir