© Malatya Time

Ersoy BABA / Oh, çok şükür dönüyorlar! Oh çok şükür dönmüyorlar!

Ersoy Baba’dan Yeni Yazı! Türkiye’deki mülteci meselesi, personel krizi ve “dönüyorlar mı, dönmüyorlar mı?” sorusu! Yazıdaki şaşırtıcı gözlemler ve eğlenceli detaylar sizi bekliyor!

Merhaba değerli okurlar.

Geçtiğimiz günler şaşırtıcı olmayan ancak bu kadar da hızlı beklemediğimiz gelişmelere sahne oldu.  Suriye’de yönetim değişti. Üstü açık ama hücre hayatı yaşanan kapalı cezaevi halindeki ülke bir anda gülücükler saçılan neşe ve mutluluk dolu ülke haline geldi. Bu durum tabi ki mülteci durumundaki milyonlarca insanın ülkelerine geri dönmeye başlamasına sebep oldu.

Oto sanayiindeki iş yeri sahibi Suriyeli ustalarına nasihat çekiyordu.

-“Çocuklar, hemen dönmek için acele etmeyin. Bak güneyden İsrail işgale başlamış. Şam’a 25 km. yaklaşmış. Hele bi ortalık durulsun. Sonra duruma bakar öyle gidersiniz”

Tercümesi: 

-“Sevgili ustalarım. Şimdi siz de giderseniz biz mıçtık! Zaten çalışacak usta bulamıyoruz. Ustayım diye gelen Türkler hava filtresinin nerede olduğunu bilmiyorlar. Masa başı iş arıyorlar. Siz de giderseniz biz burada ne edeceğiz?”

Adeta “şirret İsrail biraz daha ilerlese de bu ustalarım geri dönmekte tereddüt yaşasalar” düşüncesine kaptırmışlar kendilerini. 

Almanya’da birçok iş kolu Suriyeli işçilerin ülkelerine geri dönmelerinin engellenmesini istiyor. Eğer dönerlerse birçok sektörde personel krizi yaşayacakları belli. Eskisi gibi Türkleri de çalıştıramıyorlar. Hemen hepsi zenginledi, iş sahibi oldu. 

Bir esnaf anlatıyor:

-“El Bab Türk askeri tarafından kurtarıldığında oradan göçmüş bir ustabaşım vardı. Orada evleri, iş yerleri tarlaları varmış. “Onlara başkaları çökmeden gidip sahiplenip resmileştireyim. Sonra gelip devam edeceğim” demiş. Gitmiş. Birkaç hafta sonra dönmüş. Sözünü tutmuş yani. Dönmüş ve buradaki ailesini de alıp tekrar gitmiş. Gidiş o gidiş.”

Arıcılık yapan dayım İsa anlatmıştı. Kışa girerken zayıf iki kovanı birleştirmek gerekirmiş. Ancak bir kovanın arısı diğer kovana yanlışlıkla da gitse kokusundan tanınır ve anında öldürülürmüş. Bu durumda iki kovanı birleştirdiğinizde binlerce arı birbirine saldırıp telef olacak. Yöntem kolaymış: Birinci kovanın üst kapağını açarlarmış. 2. Kovanın da alt kapağını. Araya gazete kâğıdı koyarlar ve üst üste yerleştirirlermiş. Her iki kovandaki arılar diğer kovan arılarının kokusunu aldığında karşı tarafa geçip öldürmek için gazete kağıdını delmeye çalışırlarmış. Bu işlem ortalama 48 saat sürermiş. 48 saat içinde gazeteyi delip karşıya geçtikleri süreçte birbirlerinin kokusuna alışıp öldürme işlemine girmezlermiş. Aradaki gazeteyi de günler içinde parçalayıp kovan dışına atarlarmış.

Yıllardır süregelen birliktelikte bazı radikal unsurlar haricinde toplumun büyük kısmı kaynaşmıştı. Şimdilerde gitmeleri üzüyor. Hatta birçok sektör yöneticisini telaşlandırıyor. Birçok sektörde personel krizi yaşanacak. Yerliler çalışmayı sevmiyor. Çalışmak için de astronomik rakam beklentileri içinde. Bu da eski çalışma hızını ve ürünlerde eski fiyatları aratacağa benziyor. 

İstanbul’da bir tekstil firmasının yöneticisi olan arkadaşım 25 işçisinin yemeklerini yaptırmak üzere aşçı için ilan vermişti. Arayan bir kadın önce rakamı sordu. Ardından gelen muhabbet:

-“Kaç lira ödeyeceksiniz aşçı için?”

-“25 000,-TL”

-“40 000,-TL verirseniz geleyim. 25000,-TL için gelemem. Belediyeler zaten alışveriş kartı veriyor. Vakıf ve dernekler kıyafet eşya, odun, kömür ihtiyacımı karşılıyor. Emekliyim 65 yaş üstü kartım var, otobüse para vermiyorum. Her ay evimi ücretsiz temizliyorlar. Benim çalışmak için sebebim kalmıyor. Ha çalışacaksam da iyi bir para olmalı ki kendimi yorayım.”

İşte bunun için Suriyeli göçmenlerin ülkelerine dönmesi istenmiyor.

Bilmem anlatabildim mi?

...

YAZININ DEVAMI BURADA 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER