Esma-i İlahiye'nin Derin Manaları: İkinci Lema Üzerine Düşünceler
AKADEMİDün arkadaşlarla internet üzerinden hamdolsun Risale-i Nur dersi yaptık. İkinci Lema'nın hatimesini de bitirmiş olduk. Böylelikle ikinci Lema tamamlandı. Fakat dikkatimi çeken bir şey var: Üstad Bediüzzaman Hazretleri nerede hangi konuyu anlatırsa anlatsın, illa Esma-i İlahiye'ye konuyu çeviriyor. Yani asıl vermek istediği ders, Esma-i İlahiye. Zaten buna İlm-Hakikat denilir.
Hatime'de şöyle bir metodoloji gözetmiş: Cenab-ı Hak hadsiz kudret ve nihayetsiz rahmetini göstermek için insanda hadsiz bir aciz, nihayetsiz bir fakr dercetmiş. Hem hadsiz nukuş-i Esma'sını göstermek için insanı öyle bir surette halketmiş ki, hadsiz cihetlerle elemler aldığı gibi hadsiz cihetlerle de lezzetler alabilir. Peki, bu elemi ve lezzeti niçin almak istiyor? Yani insana lezzet alabilecek veya elem alabilecek duyguları niçin veriyor? Bunun sebebi ise, o makine-i insaniyede yüzer alet var, her birinin elemi ayrı, lezzeti ayrı, vazifesi ayrı, mükafatı ayrı. Adeta insan-ı ekber olan alemde tecelli eden bütün Esma-i İlahiye, bir alem-i asgar olan insanda dahi o Esma'nın umumiyetle cilveleri var.
Bundan sıhhat ve afiyet ve lezaiz gibi nafi emirler nasıl şükür dedirtir? O makine-i insaniyeyi vazifelerine sevk eder, insan bir şükür fabrikası gibi olur. Öyle de: Musibetlerle, hastalıklarla, âlâm ile, sair müheyyic ve muharrik ârızalar ile o makinenin diğer çarklarını harekete getirir, tehyic eder. Mahiyet-i insaniyede münderic olan acz ve za'f ve fakr madenini işlettirir. Bir lisan ile değil, belki her bir âzânın lisanıyla bir iltica, bir istimdad vaziyeti verir. Güya insan o ârızalar ile, ayrı ayrı binler kalemi tazammun eden müteharrik bir kalem olur.
Buraya baktığımızda, demek ki Cenab-ı Hak insanı ne için yaratmış? Şükretmesi ve bununla birlikte aczi ile, fakrı ile, zaafı ile Cenab-ı Hakk'ın Esma'sına aynadarlık yapması için yaratmıştır. Bunu şu şekilde özetleyebiliriz: İnsan, bütün kainatın bir numunesi ve bununla birlikte hadsiz lezzetleri ve elemleri alacak bir makine mahiyetinde yaratılmış. Demek ki, insanın lezzet almasındaki gaye şükürdür. Yani Cenab-ı Hakk'ın Esma-i İlahiyesine aynadarlıktır. Veya insanın elem almasındaki gaye, insanın aczini, fakrını, kusurunu anlayıp, Cenab-ı Hakk'ın ziddiyet itibariyle Esma'sına aynadarlık yapmaktır.
Sonuç olarak, insan aldığı lezzet ile Cenab-ı Hakk'a şükrettiği gibi, o cihette Cenab-ı Hakk'ın Esma-i İlahiyesine aynadarlık yapar. Aldığı elem ile de aczini, fakrını, kusurunu anlar ve yine Cenab-ı Hakk'ın o cihette kudretine, rahmetine ve diğer Esma-i İlahiyesine aynadarlık yaparak tam bir kulluk gerçekleştirir. Bu şekilde, insanın yaratılış amacı ve vazifesi, Esma-i İlahiyeye aynadarlık yapmak ve bu suretle Cenab-ı Hakk'a tam anlamıyla kulluk etmektir.
Selam ve dua ile,
Fiemanillah.
Murat Çetin
İlginizi Çekebilir