Hüccetullah HAKDER / Ya Hafız mı, Ya TARSİM mi?
ÖZEL HABEREskiden ‘Ya Hafız’ levhası korurdu bahçeyi… Şimdi TARSİM poliçesi. Dua değil tazminat bekleniyor. Kayısıdan önce ahlak yandı, kimse farkında değil. Hüccetullah Hakder yazdı...
İngiliz elçisi Osmanlı sokaklarında dolaşırken, bir şey dikkatini çeker.
Her evin kapısında asılı duran “Ya Hafız” levhaları.
Düşünür: “Acaba bu, bir tarikat simgesi mi, bir esnaf loncası mı, yoksa Osmanlıların özel bir şifre sistemi mi?”
Dayanamaz, dönemin Dışişleri Bakanı Keçecizâde Fuat Paşa’ya sorar.
Cevap kısa, net ve Osmanlıca tabirle “nüktedanî”dir:
— O gördüğünüz levhalar Osmanlı Sigorta Şirketi’ne ait.
Evet, eski Malatya evlerinde hâlâ o levhalardan bazıları durur. Hani belki kapı pervazı kırılmıştır, duvar sıvası dökülmüştür ama “Ya Hafız” levhası durur yerinde. Çünkü Osmanlı bir şeyi unutmamıştı:
Koruyan sensin Allah’ım!
Peki şimdi biz ne yaptık?
Kapımıza “Ya Hafız” levhası asmadık, onun yerine TARSİM poliçesi astık.
Biri ilahi koruma, öteki mali kurtarma.
Sonra?
Don vurdu, kar bastı, Malatya sabaha kırağıyla uyandı.
Kayısı gitti.
Ve herkesin ağzında aynı kelime:
TARSİM ödeyecek mi?
Birileri dua ederdi eskiden. Şimdi hesap yapıyor.
“Geçen yıl 3 ton aldım, bu yıl da alırdım. Kilo başına 100 liradan, eder 300 bin. TARSİM bana 180 bin verirse iyidir.”
İyidir…
Zira meyve olunca işçiydi, nakliyeydi, tüccardı, pazardı, dertti. Şimdi don vurunca meyveye de, nimete de gerek kalmadı. TARSİM daha konforlu.
Yani Malatya’da artık şöyle bir moda var:
“Kayısı yanarsa yanar, Allah TARSİM’den razı olsun!”
Ama şunu unuttuk:
Allah, gönderdiği nimeti geri alırken bazen kıtlığı değil, kalbimizi yoklar.
Fiyat artışı değildir asıl kayıp, şükürsüzlüktür.
Çünkü kayısı yanmaz, vicdanlar donar.
Ve TARSİM, kayısıyı öder ama ahlakı tazmin etmez!
Diyor ya Muhammed Yusuf el-Kandehlevî:
“İnsanlar Allah katında değerini artırırsa eşya ucuzlar. Yok eğer kıymet kaybederlerse, eşya pahalanır.”
...
İlginizi Çekebilir