© Malatya Time

Kadının Kocasına İtaati: Sadakatle Örülen Bir Yolculuk

Anadolu’nun küçük bir kasabasında yaşayan Ayşe Hanım, evlilikteki sorumluluklarını ve dini vecibelerini sorgularken, Allah’a olan itaatin aslında hayatın merkezinde olduğunu keşfediyor. Kocasına sabırla ve sevgiyle hizmet ederken, ahiret mükafatına ulaşma umuduyla hareket ediyor. Size ışık olacak bu yazıyı sakın kaçırmayın!

Bir gün, Anadolu’nun küçük bir kasabasında yaşayan Ayşe Hanım, başını ellerinin arasına almış, derin derin düşünüyordu. Evin her bir köşesinde yaptığı fedakarlıklar, akşamları kocasına hazırladığı sofralar, çocuklarına sunduğu sevgisi ve sabrı yüreğini ısıtan tek şeydi. Ancak bu yük bazen ağır geliyordu. “Neden?” diye düşündü. Neden kocama itaat etmeliyim? Bu soru, yüreğinin en derin yerinden kopup gelen bir iç ses gibiydi.

O sırada eski bir dostu geldi aklına: Kur’an’ın nuruyla aydınlanmış, Peygamber Efendimizin sözleriyle ferahlamış bir dost. Kur’an’ın nisa suresinde “Erkekler, kadınların üzerinde koruyucudurlar” buyurulduğunu hatırladı (Nisa 4:34). Kocası, belki de her zaman en iyisini yapamasa da, ona Allah’ın emrettiği gibi bir koruma ve kollama görevi verilmişti. Kocasına itaat etmek, sadece dünyaya değil, ahirete uzanan bir köprüydü. Peygamber Efendimizin de buyurduğu gibi: “Kadın, beş vakit namazını kılar, Ramazan orucunu tutar, iffetini korur ve kocasına itaat ederse, ona ‘Cennetin dilediğin kapısından gir!’ denilir” (İbn Hibban, Sahih).

Bu, basit bir ilişki değil; kadının kocasıyla olan bağının, ahirette ona nasıl bir kapı açtığını gösteren bir müjdeydi. Bir an için gözlerini kapattı Ayşe Hanım. Yıllar boyunca kocasının zor zamanlarında sabretmiş, ona destek olmuş, en zor anlarda yanında durarak onun yükünü hafifletmişti. Ama bu, sadece kocasının değil, onun da Rabbine olan bağlılığının bir göstergesiydi. Tıpkı Peygamber Efendimizin buyurduğu gibi: “Kadın, kocasına itaat etmediği sürece Rabbi ondan razı olmaz” (Tirmizî, Radâ’).

Ve işte bu, Ayşe Hanım’ın yüreğinde yeni bir ışık yaktı. O, sadece kocasına değil, Allah’a itaat ederek bir yol çiziyordu kendine. Kadının itaatinin, kocasının hatalarını örtmeye, ona sabırla yol göstermeye vesile olduğunu düşündü. İşte bu itaat, sadece bir görev değil, evdeki huzurun ve bereketin kapısıydı.

O an, Ayşe Hanım, evin ortasında durdu ve derin bir nefes aldı. Kocasının her hatasına sabır göstermek, ona saygı duymak ve gerektiğinde kendini geri çekerek evin huzurunu korumak kolay değildi. Ama bu, onun Allah’a olan sadakatinin bir parçasıydı. Şimdi anlıyordu, bu dünyada çekilen her sıkıntının bir ahiret karşılığı vardı. Peygamber Efendimizin buyurduğu gibi: “Kadın kocasının yatağını terk edip ona karşı gelirse, melekler sabaha kadar ona lanet eder” (Buhârî, Nikâh).

Bu itaat, sadece bir eşe değil, aynı zamanda Allah’ın emrine uymanın, sabrın ve teslimiyetin sembolüydü. Ve böylece, kadın kocasına itaat ederken, aslında Rabbine olan sadakatini ortaya koyuyordu.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER