Karaca Markasının Doğuşu: İlk Adımlar
YAZI DİZİSİBu yazı dizisi, Arif Karaca’nın çocukluk ve iş hayatını ele alan 6 bölümlük bir seridir. Üçüncü bölümde, Karaca ailesinin İstanbul’da işlerini büyütme süreci, Karaca markasının doğuşu ve markalaşma yolundaki ilk adımları anlatılmaktadır.
ATÖLYEDEN MARKAYA: KARACA’NIN YÜKSELİŞİ
İstanbul’a taşındıktan sonra, Karaca ailesi küçük bir atölyede başladıkları cam işçiliğiyle yavaş yavaş işleri büyütmeye başladı. Ancak Arif Karaca’nın aklında her zaman daha büyük hedefler vardı. Fason işler yapmak yeterli gelmiyordu, kendi markalarını kurmak, esnaflık dünyasında kalıcı bir yer edinmek istiyorlardı. Arif Karaca, babasının öğrettiği esnaflık kültürüne bağlı kalarak, İstanbul’da yeni bir hikâye yazmak için sabırla çalışıyordu.
“Babam soyadımızla her zaman gurur duyardı,” diyor Arif Karaca. İlk zamanlarda babasının koyduğu “Oran” ismiyle çalışıyorlardı. Ancak Arif, kendi soyadları olan “Karaca” isminin bir markaya dönüşmesi gerektiğini düşünüyordu. Bu cesur adım, İstanbul’da atölyelerinden başlayan yolculuklarının ilk büyük hamlesi olacaktı.
KARACA MARKASININ İLK ADIMLARI
Bir gün, babası Malatya’ya dönmüşken, Arif Karaca kendi hayalini gerçekleştirmek için harekete geçti. Atölyeye asılı “Oran” tabelasını indirip yerine “Karaca” yazılı tabelayı astı. O an, kendi soyadlarıyla bir marka olma yolunda ilk ciddi adımı attılar. “O tabelayı astığım an, kendi kimliğimizi ortaya koyduğumuzun farkına vardım,” diyor Karaca. Babası, başlangıçta bu ani değişikliği kabul etmekte zorlandı, ancak Arif’in kararlılığını görünce, Karaca adının iş dünyasında yerini almasına onay verdi.
Karaca ailesi kendi markalarıyla üretim yapmaya başladıktan sonra, kaliteyi daha da öne çıkaran bir strateji izlemeye başladılar. Cam üzerine yaptıkları dekorlarla, piyasada sıradan ürünler yerine şık ve estetik tasarımlar sunmaya odaklandılar. Bu hamle, Karaca markasının müşterileri tarafından kısa sürede fark edilmesini sağladı ve işlerini büyütme yolunda önemli bir adım oldu.
PORSELENE GEÇİŞ: YENİ BİR DÖNEM
Cam işindeki başarılarından sonra Karaca ailesi, daha büyük bir adım atarak porselen sektörüne geçmeye karar verdi. O dönem İstanbul’da porselen çok yaygın değildi ve bu yeni iş, onlara büyük bir fırsat sundu. Paşabahçe’den aldıkları porselenleri işleyip, dekorlayarak satmaya başladılar. İlk zamanlarda yavaş ilerleyen bu iş, zamanla büyüyerek Karaca markasına büyük katkılar sağladı.
“Porselen satmak kolay değildi ama biz bu işte büyük bir potansiyel gördük,” diyor Karaca. Özellikle İstanbul piyasasında kaliteli ve dekoratif porselen ürünlerine olan talep, Karaca’nın markasını daha geniş kitlelere duyurmasına yardımcı oldu.
KALİTE VE GÜVEN ÜZERİNE İNŞA EDİLEN MARKA
Karaca ailesi, her zaman işlerinde farklı olmayı hedefledi. Ucuz ve düşük kaliteli mal satmak yerine, az ama kaliteli iş yapma stratejisiyle İstanbul’da adım adım büyüdüler. Arif Karaca’nın bu konudaki en önemli hamlelerinden biri, “çekle iş yapma” prensibiydi. O dönemde piyasada çoğu esnaf senetle çalışırken, Karaca sadece güvenilir müşterilerle çek üzerinden iş yapmayı tercih etti. Bu strateji, uzun vadede hem markalarının itibarını artırdı hem de güvenilir bir müşteri kitlesi oluşturdu.
Karaca’nın iş dünyasında bu stratejisi, kısa sürede büyük bir yankı uyandırdı ve onları İstanbul’un rekabetçi ticaret hayatında güçlü bir konuma taşıdı. “Biz her zaman kaliteye yatırım yaptık, ucuz mal satmaktansa, iyi malı az satmayı tercih ettik,” diyor Karaca.
Bir sonraki bölümde: Karaca ailesinin porselen ve cam sektöründeki başarılarının ardından uluslararası pazarlara nasıl açıldığını ve markalarını küresel bir boyuta taşıma serüvenini anlatacağız. Karaca’nın ticaretteki yeni hedeflerini ve üçüncü kuşağın katkılarını keşfedeceksiniz.
BÖLÜM 1:
https://www.malatyatime.com/haber/malatyada-bir-esnafin-cocuklugu-kitaplar-arasinda-buyumek-102196
BÖLÜM 2:
https://www.malatyatime.com/haber/istanbula-yolculuk-sifirdan-baslamak-102254
HABER MERKEZİ-MALATYA
İlginizi Çekebilir