Murat ÇETİN / Bediüzzaman’ın ‘tablacı’ kavramı: Tevhit anlayışına derin bir bakış
ÖZEL HABERMurat ÇETİN yazdı.
Bediüzzaman Said Nursî’nin eserlerinde sıkça geçen ve dikkat çeken kavramlardan biri “tablacı” kelimesidir. Bu kavram, Birinci Söz, Ramazan Risalesi ve Risale-i Nur’un farklı bölümlerinde metaforik bir anlatım aracı olarak kullanılmaktadır. Ancak Bediüzzaman’ın bu kelimeyi bilinçli ve sistematik bir şekilde tercih ettiği açıktır. Peki, “tablacı” kavramı ne anlama gelir ve hangi fikrî çerçevede ele alınmıştır?
OSMANLI GELENEĞİNDEN METAFİZİKSEL BİR YORUMA
Osmanlı saray kültüründe padişahlar, önemli misafirlerine yemek ikram ederken onları rahat ettirmek için geri planda durur ve yemekleri tablacılar aracılığıyla sunarlardı. Misafirler, yemeğin tablacılar tarafından taşındığını bilseler de gerçek sahibinin padişah olduğunu idrak ederlerdi.
Bediüzzaman, bu durumu kâinattaki tüm varlıkların Allah’ın nimetlerini insanlara ulaştıran birer tablacı olduğu fikriyle ilişkilendirir. Güneş ışık verir, yağmur su taşır, toprak meyve yetiştirir, hayvanlar süt ve et sunar. Ancak hiçbir varlık, kendiliğinden nimet üreten bir kaynak değildir. Hepsi, Allah’ın koyduğu kanunlara tabi olarak O’nun nimetlerini dağıtan aracılardır.
Bu bağlamda, insanın nimetlere yaklaşımı da şekillenmelidir. Nimetleri doğrudan sebeplere bağlamak, tevhidi gölgeleyecek bir düşüncedir. Güneşi bir ışık kaynağı olarak görmek, fakat onun bir İlahi iradeye bağlı olduğunu unutmak, sebepleri kutsamaya götürebilecek bir hata olur.
TABLACI KAVRAMI VE TEVHİT İLKESİ
Bediüzzaman’ın tablacı kavramını kullanmasının temel sebebi, sebeplerin müessir olarak görülmesini engellemektir. Çünkü sebepler; ancak Allah’ın koyduğu kurallar çerçevesinde işlev görmektedir.
Örneğin, bir çiftçi toprağa tohum eker, yağmur yağar, güneş ışık verir ve tohum büyür. Ancak Bediüzzaman’a göre, bu zincirde asıl müessir olan Allah’tır. Toprak, su, güneş ve hava birer tablacıdır; ancak asıl ikram sahibi Allah’tır.
Bediüzzaman bu meseleyi Birinci Söz’de şu şekilde ifade eder:
“Bir padişahın mutfağından gelen kıymetli bir tablacının taşıdığı yemeğe, o tablacıya methiye dizmek, asıl nimet sahibini unutmak büyük bir gaflettir.”
Burada, insanın en temel hatalarından biri olan sebeplere tapma eğilimine karşı net bir uyarı bulunmaktadır. Çünkü nimeti, doğrudan sebeplere bağlayan insan, tabiatperestlik anlayışına sürüklenebilir.
RİSALE-İ NUR PERSPEKTİFİNDE SEBEP-SONUÇ İLİŞKİSİ
Risale-i Nur’un ana ilkelerinden biri, sebeplerin yalnızca bir perde olduğu ve hakiki müessirin Allah olduğu gerçeğidir. Nimetlerin sebebe bağlanması, insanı şirke düşürebilecek bir zihniyet oluşturabilir.
Örneğin, yağmurun yalnızca buharlaşma ve yoğunlaşma süreçleriyle açıklanması, Allah’ın rahmetini göz ardı etmek olur. Bediüzzaman, fiziğin kanunlarını inkâr etmeden; ancak onları İlahi iradeye bağlı bir sistem olarak görerek tevhit anlayışını savunmaktadır.
Bu bakış açısı, insanın Allah ile olan bağını kuvvetlendiren ve nimetleri O’ndan bilme bilincini geliştiren bir tefekkür metodudur.
BEDİÜZZAMAN’IN TEVHİT METODU VE TABLACI MODELİ
Bediüzzaman’ın tablacı metaforunu kullanması, kâinatın işleyişini İslami bir perspektifle anlamlandırmak için bir yöntem geliştirdiğini göstermektedir.
• Sebeplerin Allah’ın iradesine tabi olduğu fikri, modern düşünce sistemlerinde sıkça göz ardı edilen bir noktadır.
• Tevhit merkezli bakış açısı, insanın, hayatın her aşamasında Allah’ın kudretini idrak etmesini sağlar.
• Tabiatperestlik ve determinizm, insanı materyalizme sürüklerken, Bediüzzaman bu yanlış algıyı bertaraf etmektedir.
Sonuç olarak, tablacı metaforu, kâinatı ve sebepler dünyasını anlamlandırmada derin bir fikrî çerçeve sunmaktadır. Bu bakış açısı, insanın nimetlere yaklaşımını düzeltirken, Allah ile kurduğu bağlantıyı da güçlendirmektedir.
KAYNAK: DİRİLİŞ POSTASI GAZETESİ
LİNK: https://www.dirilispostasi.com/bediuzzamanin-tablaci-kavrami-tevhit-anlayisina-derin-bir-bakis
İlginizi Çekebilir