© Malatya Time

Prof.Dr. Fikret BİRDİŞLİ / ABD Seçimlerinin Ardından

Prof.Dr. Fikret BİRDİŞLİ yazdı.

Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan seçim ABD’nin dünya üzerindeki hegemonyası nedeniyle hemen her ülkeyi ilgilendirdi ve takip edildi. Çünkü seçilecek olan başkanın kim ya da hangi partiden olacağı ABD’nin izleyeceği dış politika açısından önem taşıyordu. Zira genel eğilime göre ABD’de cumhuriyetçiler muhafazakârdır ve ABD’nin dış politikada çok aktif olması yerine ülke içi sorunlarla daha fazla ilgilenmesini tercih ederler, dünyada olan olaylar için Amerika vergi mükelleflerinin parasını harcanmasını pek tasvip etmezler. Demokratlar ise daha liberaldir ve Amerika’nın tüm dünyaya, başta demokrasi olmak üzere Amerikan değerlerini yaymakla mükellef olduğunu düşünürler. Genellikle seçimler sonucu ABD’yi bir cumhuriyetçi başkan yönetir, sonraki seçimde ise genellikle demokratlar kazanır. Cumhuriyetçiler dışa para harcamazlar içeride birikim artar, demokratlar başa gelince bu parayı Amerikan hegemonyasını sağlamlaştırmak için çarçur ederler.

ABD politikasında bir başka bilinmesi gereken realite de ABD Başkanlarının uluslararası alanda daha fazla hükmü geçerken, ülke içinde o kadar serbest olmadığıdır. Yani bir Amerikan Başkanı dünyaya yaptığını Amerika’ya yapamaz. 

Bu perspektiften Trump’ın kazanması şaşırtıcı bir sonuç değil. Zira önceki başkan Demokratlardan ve son yıllarda Amerikalıların gerek enflasyon gerekse göçmenler konusunda hassasiyetlerinin artması cumhuriyetçilerin elini güçlendirdi. Asıl şaşırtıcı olan Cumhuriyetçilerin Trump’tan başka gösterecek adaylarının olmaması. Zira Trump gerek kişilik, gerekse politik söylemleri açısından oldukça absürt biri. Gerçi yerli (Kızılderilileri kast etmiyorum)  Amerikalıların kendileri de sanılanın aksine oldukça absürt insanlar. Amerika’yı Amerika yapan, kendi ülkelerinde gördükleri ayrım, baskı ya da ilgisizlik nedeniyle tüm dünyadan Amerika’ya göç eden ve orada çalışan zeki, başarılı insanlar. O nedenle Trump’ın göçmen karşıtı söylemleri demokratlar tarafından eleştirildi.

Peki, Trump dönemi dünyayı ne bekliyor. Her ne kadar bu ikinci kez iktidara gelişi olsa da yine de Trump çok öngörülebilir biri değil. O nedenle perşembenin gelişi çarşambadan belli demek kolay olmayacak. 

Bir süredir Amerika’nın ideolojik hâkimiyet döneminin sona erdiği konuşuluyor. Zira dünya Amerikalıların düşündüğü gibi tek kutuplu değil, kendileri de sandıkları kadar dünyayı istedikleri gibi yönetemiyorlar aslında. Tam tersine Amerika nereye el attıysa orayı zücaciye dükkânına giren fil gibi darmadağın etti. İşte Afganistan. 2001’de Afganistan’ı Taliban’dan kurtarmak için başlatılan savaş, 2021’de Amerika’nın Afganistan’dan kaçar gibi çıkması ve yönetimi yine Taliban’a devretmesiyle sonuçlandı. 
Ortadoğu’da ise keserin sapı Amerika’nın elinde, ağzı ise İsrail’e bakıyor. Amerika her adımı İsrail lehine atarken, ortaya çıkan sonuç hem Araplar hem de İsrail için daha güvensiz bir Ortadoğu.  
...

YAZININ DEVAMI BURADA 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER