Risale-i Nur Nedir, Niçin Okunur?
AKADEMİMalûmdur ki bir hakikatin anlaşılması, mukaddemât-ı tasavvuriyye ile başlar: “Nedir?” diye sorulur. Ardından mukaddemât-ı tasdîkiyye gelir: “Doğru mudur, sahih midir?” denilir.
İşte bu nazarla bakıldığında, her gün elimize aldığımız Risale-i Nur için bir sual belirir:
Biz bu eseri niçin okuyoruz?
Karnımızı doyurmak için mi?
Sosyal medya paylaşımı yapmak için mi?
Komünistleri ikna etmek, ateistlere cevap vermek için mi?
Allah’ın varlığını ispatlamak için mi?
İyi ama, bu cevapların hiçbirinde “Risale-i Nur”un mâhiyeti yok. Çünkü Risale-i Nur, bunlarla sınırlanamayacak kadar derin ve yüksek bir mânâya sahiptir.
Bediüzzaman Hazretleri, bu eserleri ilmi hakikat olarak tarif eder. Yani kuru bilgi değil, diri bir marifet…
Risale-i Nur’da geçen “hakikat” kelimesi boş bir kelime değildir. Onun karşılığı;
Tevhid-i zat, tevhid-i sıfat, tevhid-i esma ve tevhid-i efâldir.
Üstad’ın ifadesiyle:
“Her bir fiilden esmâya, her bir esmâdan sıfâta, her bir sıfâttan Zât-ı Akdes’e ulaşan bir tefekkür haritasıdır bu eserler.”
O hâlde şunu da açıkça ifade etmemiz gerekir:
Risale-i Nur bir fıkıh kitabı değildir!
Ahkâmın tafsilatına, amelî meselelerin hükümlerine dair değildir.
Yoksa Bediüzzaman, “Siyer ve fıkıh mesailini, siyer ve fıkıh kitaplarından öğrenin” demezdi.
Eserin maksadı; mü’mini, Allah’ın fiillerinde O’nun kudretini; esmâsında O’nun rahmetini; sıfâtında O’nun azametini; Zâtında O’nun vâcibü’l-vücûd oluşunu tanımaya götürmektir.
Kısacası, bu eserler:
Sokak kitabı değildir.
Tarih risalesi değildir.
Fıkıh mecmuası değildir.
Ama…
Kalplere iman, akıllara marifet, ruhlara ubudiyet telkin eden bir hakikat mecmuasıdır.
O halde sormaya devam edelim:
Biz Risale-i Nur’u niçin okuyoruz?
Ve Risale-i Nur’u niçin okumalıyız?
Bu sorunun cevabını inşallah bir sonraki yazımızda arayacağız.
Düşünceleriniz varsa, yazıya katkı sunmak isterseniz, bizimle paylaşabilirsiniz.
İlginizi Çekebilir