Sümeyye Deniz KARTAL / Fiilden Faile
ÖZEL HABERSümeyye Deniz KARTAL yazdı.
Eùzü billâhi mine’ş-şeytâni’r-racîm bismillâhi’r-rahmâni’r-rahîm,
Kâinatı murâd-ı ilâhiyesiyle halkeden, sadırlarda gizli olanı ve gözlerdeki hain çakışı ilm-i ezelisiyle bilen lâkin kulunu hep afv ü setreyleyen, Cenâb-ı Erhamu’r-rahimîn ve Rabbü’l-âlemîne sonsuz hamd ü senâlar olsun.
Âşıkların ve sâdıkların madeni, ilm-i hakîkatin rehberi, sırat-ı müstakîmin sirâc-ı münîri Sultanü’l-enbiyâ güzeller güzeli Efendimiz’e sonsuz salât ve selâm olsun.
Mübarek evlâdına, ezvâcına, ashâbına ve etba’ına melâike-i kirâmın getirdiği salât ü selâmlarla ikramda bulunulsun.
“Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki yanlarına uğrarlar da onlardan yüz çevirerek geçerler.” (Yusuf Sûresi, 12:105)
İnsan, birdenbire gözlerini açtığı şu kâinata her baktığında hayretten hayrete düşer; nereye bakacak olsa bir mucize ile karşı karşıya kalır.
Çehresini göğe çevirir, ışıl ılşıl parlayan bir güneş, pırıl pırıl bir ay görür.
Anlar ki, bu dünyayı bir ısıtan ve aydınlatan var.
Pamuk yığınları gibi bulutların gökteki akışını görür. O bulutlardan damla damla suyun yeryüzüne indirilişine şahit olur.
Anlar ki, ötelerden tatlı bir sevkiyat var.
Sonra bakışlarını yere çevirir, her bir tarafa serilmiş rengarenk nazenin yaygıların düzenli ve sürekli olarak değiştiğini görür. Hem de her değişmede ayrı bir sergi ayrı bir görkem...
Anlar ki, bu renk renk, desen desen süslerle döşenmiş ve muhatabına hazırlanmış bu sergide kastî bir gösterme ve maksat var.
Sonra tekrar bakar, gökte ve yerde binlerce tür canlı görür. Dikkat eder, onların hepsinin de durmadan dinlenmeksizin bir vazifede olduklarına tanık olur.
Anlar ki, tümünün bu dünyadaki, o mükemmel akış içerisindeki düzende bir görevi var.
O canlıların dünyaya gözlerini açışlarına bakar ve görür ki hepsi de itinayla muhafaza ile terbiye edilmekte, şefkatle korunup kollanmakta, merhametle beslenip büyütülmektedir.
O canlılara hiç dinlenmeksizin besin yetiştiren bitki ve ağaçlara yoğunlaşır. Anlar ki, binlerce tür canlıyı durmaksızın gece gündüz beslemek, kendinden dahi haberi olmayan, bilinçsiz, aciz, cansız varlıkların işi olamaz.
Sonra aynı dikkatle havaya bakar, o bilinçsiz havanın canlılığı sürdürmedeki hareketine…
Suya bakar, sayısız canlı bedenindeki gördüğü işlere ve süreklilik arzeden vazifesine…
Toprağa bakar, bir de kendinden dahi habersiz bu zeminin bağrından çıkanlara…
Baktığı, şahit olduğu şeylerle fiilleri arasında bir bağlantı kuramayan insan, yine anlar ki, onlar sonsuz cansız, bilinçsiz; lâkin onlardan çıkanlar canlı, bilinçli ve sanatlı.
Dağları, denizleri, çölleri, gölleri, dereleri, ormanları kısacası kâinatı tahayyül eden insan, geceyi, gündüzü ve mevsimleri de misal-i âleminde hayretle gezer dolaşır. Seyrine doyum olmayan nice güzellikler, aklın alamayacağı nice incelikler, hayrette bırakan nice sanatlı eserlerle karşılaşır…
Ve dahası. Dahası insanın yaratılış maksadına doğru uzanan bir tefekkür yolculuğu.
Mesela insan, canlıların gözlerini mercek altında incelemeye alsa, kaçınılmaz şu sonuçlarla karşı karşıya kalır: hangi canlı olursa olsun, onun gözü kendi hayat koşullarına en uygun biçimde en münasip şekilde tenasüple düzenlenmiştir.
Bu düzenlemede en ufak bir kusur, intizamsızlık bulmak imkansızdır. Kaldı ki bir üst halini dahi tasavvur etmek mümkün değildir. Hangi eseri incelese, ulaşacağı sonuç derin bir hayranlıktan başka bir şey olmayacaktır. Dolayısı ile eserin mükemmelliği fiilin de mükemmelliğini gösterecektir. Gözlerin çifter ve simetrik olması, en uygun yere konulması; kusursuz bir fiiliyat ve mükemmeliyeti ispatlayacaktır.
Dünya üzerinde sergilenen nice eserin ortak bir yanı da “koruma” fiiliyatı altında olmalarıdır. Dünyamızın kendisi dahi bu fiille, kendisi için münasip görülmüş bir yer kabuğu tabaka ile kaplanmıştır. Nice tehlikelere karşı atmosfer tabakalarıyla bizzat korunmuştur.
Meyvelerin, sebzelerin zar ve kabuklarında da aynı şekilde kendini gösteren ‘koruma’, ‘saklama’, ‘muhafaza etme’ fiilleri maksadına dönüktür. Nitekim hayvanların postları, kamuflajları da tehlikeler ve zararlar karşısında canlılığın korunması amacına yöneliktir. Bu, canlı vücudunda aktifleşerek savunma halini alması da yine koruma, savunma fiiline delildir.
‘Koruma’ fiili de öyle rastgele, alelâde bir muhafaza etme hâli değil bilakis son derece itinayla, özenle, detayları akıllara durgunluk verecek tarzda ve incelikle planlanmış ve uygulanmış bir detaydır.
Bütün tohumlarda, çekirdeklerde de bu hakîkât apaçık bir şekilde görülür.
İnsan vücuduna bakıldığında, her ân, her saniye hatta her salise milyarlarca hücre koruma eylemiyle, durup dinlenmeksizin muazzam bir işleyişle taranmakta, zararlılarla faydalılar birbirinden ayırt edilmekte, yenilenmekte, sürdürülebilirlik sağlanmaktadır.
Sonu gelmeyen nice misal ile milyarlarca tür canlının nesilleri, milyarlarca yıldır hiç duraksamaksızın nöbeti birbirine devredip durmaktadır.
Peki bu fiiller canlı, kastî ve irâdeli midir, değil midir? Elbette ki bu fiillerin her biri, her defasında görerek, bilerek, kasıtlı olarak bir amaca yöneliktir.
...
İlginizi Çekebilir