dore okulları
Malatya
28 Nisan, 2025, Pazartesi
  • DOLAR
    38.32
  • EURO
    43.77
  • ALTIN
    4105.0
  • BIST
    9.358
  • BTC
    92349.288$

Darbemi FETÖ'den, FETÖ'mü darbeden çıktı?


Darbemi FETÖ'den, FETÖ'mü darbeden çıktı?
-SESLİ MAKALE- Gelecek yazıyı okuduğunuzda FETÖ terör örgütü lideri(!) Fethullah Gülen hakkında şok bilgilere sahip olacaksınız...
Narin

 

Alper SANCAKTAR

Milletimizin 15 Temmuz'daki darbe girişimine verdiği cevap bütün dünya da şaşkınlıkla karşılandı. Bu şaşkınlık ülkemize düşmanlığı olanlar da nefret ve hayal kırıklığıyla, dost olanlar da hayranlıkla yankı buldu. Ülkemize bu kanlı darbe girişimini yaşatan Fetullahçı Terör Örgütü-Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ-PDY)'nın 40 yıllık ipliği birer birer pazara dökülmeye başladı. Bu kanlı terör örgütünün devletin her kademesine sızmaya başlamasının üzerinden en azından 40 yıl geçti. Devletin bütün kurumlarında yuvalanan bu terör örgütünün başındaki Fetullah Gülen'in şimdilerde Amerika'dan iadesi isteniyor. Amerika bu terörist başını verir mi bilinmez ama bu teröristin ne olduğuyla ve kime hizmet ettiğiyle ilgili sizlere bilgi vermek isterim. FETÖ'nün başındaki şahısla ilgili olarak internette küçük çaplı bir araştırma yaptığınız zaman, hayatıyla ilgili bilgi kırıntıları bulursunuz. Çoğunlukla üzeri örtülmeye çalışılan bir hayat hikayesi çıkar karşınıza.

İşte, FETÖ'nün başındaki şahısla ilgili çeşitli yayınlardaki bilgiler:

Erzurum'un Pasinler İlçesi Korucuk Köyü'nde 27 Nisan 1941'de doğmuştur. Babası bir cami imamı, annesi ise ev hanımıdır. Altısı erkek, ikisi kız, sekiz kardeşin ikincisi olan bu şahıs, 1946 yılında ilkokula başlamış, ancak 1949 senesinde babasının Alvar köyüne tayini çıkması sebebiyle, ilkokulu bitirememiştir. Daha sonraErzurum'da dışarıdan girdiği imtihan ile ilkokul diplomasıalmıştır.Bu şahıs, 1951 senesinde hafızlığını tamamlamıştır. Edirne'deki görevi sırasında Dar'ul-Hadis Camii'nin imam odasında özel sohbetler başlatan FETÖ'nün baş teröristi, 1965'te Kırklareli'ne tayin olmuştur. Yaklaşık bir yıllık vaizlikten sonra, İzmir'e merkez vaizliğine atanmıştır. Buradaki görevine 1971 senesine kadar devam eden terörist başı, Kestanepazarı Derneği Kur'an Kurs'unda yöneticilik ve gönüllü öğreticilik yapmıştır. Resmi görevlendirme ile 1968 senesinde, ilk kez hacca gitmiştir. (Hacca gitmediğiyle ilgili iddiaların ayyuka çıktığı bir sırada bu söz ilave edilmiş olabilir. Çünkü kendisinin haccının Vatikan'da olma ihtimali de var) Gezici bölge vaizi olarak(Bunun ve yandaşlarının “Gezi merakı” buradan geliyor olabilir.) Ege Bölgesi'nin çeşitli il ve ilçelerinde vaazlar vermiştir. 5 Mayıs 1971 tarihinde yani 12 Mart hadiselerinin yaşandığı sırada askeri cuntanın isteğiyle tutuklanmış, 7 ay tutuklu kalmıştır. 5 Kasım 1971 tarihinde tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmış, 1974'te de beraat etmiştir.

12 Eylül 1980'deki askeri darbesi sırasında İzmir ve Ege Ordu Sıkıyönetim Komutanlıkları tarafından yakalanma emri yayınlanmıştır. Aynı tarihte İzmir'i terk eden bu şahıs, Anadolu'da çeşitli illerde dolaşmış, dost ve akrabalarının yanında kalmıştır. 20 Mart 1981 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığı'ndaki vaizlik görevinden istifa etmiştir. 1986'da hacca gitmiştir. (Ne hikmetse sözün burasında yine hacca gittiğini belirtiyorlar.)İlk sayısı 1 Temmuz 1988'de çıkan ve üç aylık periyotlarla yayın hayatına devam eden Yeni Ümit dergisinde başyazılara başlayan FETÖ'nün başı, 1989'da İstanbul ve İzmir'de Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde bağımsız ve gönüllü olarak vaazlarına devam etmiştir. Üsküdar'da Yeni Valide Külliyesi'nde 13 Ocak 1989 tarihinden, 16 Mart 1990 tarihine kadar (62 hafta) verdiği vaazlar, daha sonra Sonsuz Nur adıyla üç ciltlik kitap haline getirilmiştir. 1992 senesine kadar gönüllü(!) olarak vaazlarını sürdürmüştür. 1990'lı yıllarda, Turgut Özal, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit, Abraham Foxman, MortonAbramowitz, Papa İkinci Jeah Paul gibi isimlerle görüşmeler gerçekleştirmiştir. Ayrıca Amerika'da hayatını kaybeden CHP eski genel sekreterlerinden Kasım Gülek'in vasiyeti üzerine cenaze namazını kıldırmış ve çeşitli gazetelerde röportajları yayınlanmıştır. (Cümlenin burasına dikkat) Bu yıllarda ayrıca Cumhuriyet Gazetesi ve Hikmet Çetinkaya'dan dava yoluyla almaya hak kazandığı 150 milyon liralık tazminatları, Türk Polis Teşkilatını Güçlendirme Vakfı'na bağışlamıştır.(FETÖ hareketinin Polis Teşkilatı'na sızıntısı böylebaşlamış olabilir)
1999 yılından itibaren sağlık sorunlarını bahane ederek ABD'ye giden FETÖ'nün başı, o tarihten bugüne kadar ABD'ninPensilvanyaeyaletindekiSaylorsburg kasabasında yaşamaktadır.

Bakın bu deha(!)ya kimlerden ödül almış:

Haziran 2008'de ABD'denForeignPolicy ve Birleşik Krallık(İngiltere)'tan Prospeckt dergilerinin internet üzerinden okuyucu anketleri ile oluşturduğu Dünya'nın ilk 100 entelektüelilistesinde yer almıştır.

2010 - Leeds Metropolitan Üniversitesi (İngiltere)"Fahri Doktora Unvanı]

2012 – “Dünyanın en etkili 500 Müslümanı” Kraliyet İslam Strateji Çalışmaları Merkezi Ürdün

2013 –“Dünyanın en etkili 100 kişisi” Time Dergisi

2015 - "Gandhi-King-Ikeda Barış Ödülü", Martin Luther King Jr. International Chair,MorehouseCollege”den çeşitli ödüller.

Şimdi Amerika Birleşik Devletler gibi “Demokrasinin beşiği” olan ülkenin 10 yaşında hafız olup ve ilkokul mezunu olan, bu ilim ve fıkıh adamı FETO'yu “Mütevazı yaşam tarzı” için koruduklarına emin olamadım. ABD'ninneden koruduğunun onların demokrasi tarihinde gizli olduğunu düşünüyorum.

Şöyle ki!

Bilderberg Grubu, İlluminati şebekesinin bir organıdır. Ancak İllüminati şebekesi 1776'da ortaya çıkarken, Bilderberg Grubu 1954'te ortaya çıkmıştır. Yani arada 178 yıllık bir zaman farkı var.

Yapılan araştırmalara göre; kökeninde “aydınlanma, ruşenilik, vahdet-i vücud felsefesi” düşünce akımların etkisi olduğu iddia edilen İlluminati, 1 Mayıs 1776'da Adam Weishaupt tarafından Almanya'nın Bavyera eyaletindekurulmuştur. Weishaupt, Bavyera eyaletinin dört şehrinde teşkilatlanmıştı. Örgüt üyeleri ağırlıklı olarak Masonikkimliklerini öne çıkarıyorlardı.Almanya'daki din adamları ise İlluminati şebekesine düşmandı. Bunun sebebi Hristiyanların değerleriyle alayetmeleri, bu değerlere saldıran Tapınak Şövalyeleri'nin devamı olduğunun tahmin edilmesiydi. Ayrıca İlluminatiüyeleri zaman zaman yönetimi de hedef alan yayınlar yapıyorlardı. Bu yüzden 1784'te teşkilatlarına bir polis baskını gerçekleştirildi ve birçok üyeleri gözaltına alındı. 22 Haziran 1784 tarihinde de Bavyera Elektörü bir ferman yayınlayarak İllüminati örgütünü tamamen kapattı. Örgütün üyelerinin çoğu tutuklandı. Başta lider Weishauptolmak üzere birçok üyesi de ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Aynı ferman 1785 Ağustos'unda tekrarlandı. Böylece Bavyera'da sadece İlluminati değil, masonluk da silinmiş oldu. Bavyera'da İlluminati ve masonluğun yasaklanmasının Avrupa ve Amerika'da ciddi bir etkisi oldu. Bayağı korku ve telaşa kapılan diğer ülkelerdeki masonlar kendilerine de yasak getirilmemesi için büyük bir gürültü kopardılar. Öyle ki dönemin ABD Başkanı George Washington, tereddütlere kapılan Amerikalı masonlara güvence verme ihtiyacı duydu.

Yasaklanan İlluminati ve mason teşkilatları çok geçmeden yer altı örgütleriyle faaliyetlerini sürdürdü. Fakat bu kez Almanya dışına da uzanarak tüm Avrupa'da teşkilatlanmak için faaliyetlerini hızlandırmaya başladı. Örgütlenme çalışmalarını hızlandırmasında Johann Bode adlı bir masonun önemli katkıları oldu. Bazı kaynaklara göre Goethe, Mozart, Schiller ve Herder gibi birçok ünlü de bu örgütün saflarına katılmıştır.

Yeraltı teşkilatlarının yapılandırılmasında farklı isimler kullanıldı. Örneğin Fransız Devrim Kulübü ve JacobinKulübü, İllüminati hareketinin devamını sağlamak için kurulmuş oluşumlardır. Bunlar asıl önemli faaliyetlerini yer altından yürütüyordur. Gizli olarak düzenlenen bu toplantılara Fransa'nın en iyi eğitim görmüş ve en etkin kişileri katılırdı. Jacobin'lerin ideali, tüm kurumları ve krallığı ortadan kaldırarak adına “Yeni Dünya Düzeni” ya da “Evrensel Cumhuriyet” dedikleri bir düzen kurmaktı. İlluminati'ninkelime anlamına bakıldığında ise aydınlıkçılar veya aydınlananlar anlamına geliyor. Kök olarak İtalyanca'dır. Fransızca'da ise ışık (bu sözcüğe fazlasıyla aşina olacağız) anlamına kelime ile aynı kökten gelir. Birçok araştırmacının ortak tespitine göre fikri altyapısı ve temeli Tapınak Şövalyeleri'ne dayanıyor. Kuruluşundaki amacı Avrupa masonluğunu bir çatı altında birleştirmekti.

Sadece masonluğun değil siyonizm ideolojisinin fikriyatının geliştirilmesinde de rolleri olduğu bilinen Tapınak Şövalyeleri kısa zamanda büyük servetler elde etmişlerdir. Batı'nın yalnızca en büyük askeri gücü olmakla kalmayıp aynı zamanda en önemli tüccarları arasında ilk sıralarda yer aldılar. Siyasi otoritelerinin zayıflaması sebebiyle Hristiyanların dini değerlerine hakaret ve saldırı suçlamalarıyla yargı önüne çıkarıldılar ve bazıları ölüme mahkum edildiler. Ama daha sonra saklanmayı yani yer altına çekilmeyi başararakvarlıklarını sürdürdüler.

Birçok araştırmacının ortak tespitine göre masonluk hareketinin temelini de bu Tapınak Şövalyeleri hareketi oluşturur.Bu kanaati destekleyen muhtelif tarihi belgeler ve bilgiler de bulunmaktadır. Fakat ‘Mason Kardeşler' adıyla yeniden örgütlenirken biraz daha tedbirli hareket etmeyi tercih etmişlerdir. Bu kez Hristiyanların dini değerlerini aşağılayıcı tutum içine girmektense onları çok rahatsız etmeyecek hatta onların da kabul edebilecekleri bir fikri altyapı oluşturmaya özen göstermişlerdir.

Tapınak Şövalyeleri, Mason Biraderler ve İllüminatiŞebekesi, hepsi aynı kaynaktan beslenmiştir. İllüminatişebekesini oluşturanlar ise hem masonluk hem de Tapınak Şövalyeleri hareketi ile irtibatı olan kişilerdi. Tapınak Şövalyeleri, Mason Biraderler ve İllüminati Şebekesi'ninfikirleri, yayılma şekilleri, beyin yıkama metotlarını ve simgelerini bağımsız bir bakış açısıyla inceleyenler bunların hepsinin de aynı kaynaktan beslendikleri ve aynı amaca hizmet ettikleri üzerinde ittifak etmektedirler.

Ünlü büyücü ve okült uzmanı Cagliostro'nun İllüminatişebekesine katılması münasebetiyle düzenlenen tören hakkında verdiği bilgiler ise şöyle ;

“İçi evrak dolu demir bir sandık açıldı. Töreni yöneten kişi sandıktan el yazması bir kitap aldı ve ilk sayfasını okudu: “Bizler, Tampliyelerin Büyük Üstadları…” sözlerini kanla yazılmış bir and izliyordu. Söz konusu bu kitap “İlluminizm”inaslında tüm monarşilere ve kiliseye karşı bir nifak olduğunu, ilk saldırının Fransa tahtına yöneleceğini ve Fransa'da krallığın çökertilmesinden sonra Roma'ya sıra geleceğini belirtmekteydi.” (A.ALTINDAL, (Küresel Çetenin Tarihi, 2013)

Şimdilerde Fransa'nın yaşadığı sorunlara baktığımızda tarihin aslında tekrar ettiği basit bir tesadüfi olay olmadığını görebiliriz. Biraz daha araştırdığımızda, Fransız devriminin arkasında ise ilk doğuş yeri olan Bavyera'da yasaklanmasından sonra ağırlık merkezini Fransa'ya taşıyan İllüminati hareketinin bu ülkedeki monarşik düzene karşı çalışmalara ağırlık vermesi dikkat çekmektedir. İllüminati'nin bir devamı durumundaki Jacobin Kulübü'nün üyeleri monarşik düzeni yıkıp yerine Yeni Dünya Düzeni yahut Evrensel Fransız Devrimini hazırlayan sebepleri ve gelişmeleri incelediğimizde çok ilginç şeylerle karşılaşırız. Bakın William T. Still'inNew World Order adlı eserinde ne deniyor:

“1789 yılının ilkbahar ve yaz aylarında İlluminatilerin tahıl piyasasında gerçekleştirdikleri manipulasyonlar sonucundayapay bir buğday darlığı yaratıldı. Bu durum o denli geniş bir açlığa yol açtı ki, kısa zamanda tüm ülke ayaklandı.Olayların başını çeken kişi, Fransa Büyük Doğusunun Büyük Üstadı Orleans Dükü idi. İlluminatiler, halkın çektiği acıları bir araç olarak kullanarak yarattıkları huzursuz ortamın devrimci eylemlerine yararlı olacağını planlamışlardı. Gerçekten de, besin stoklarını bloke ederek ve Ulusal Meclis'te tüm reform girişimlerini engelleyerek, durumu iyice kötüleştirdiler ve halkı tam anlamıyla açlığa mahkumettiler…”

14 Temmuz (Lütfen tarihlere dikkat ederek devam edelim) günü Bastille yağmalandı. Özgür bırakılan tutuklu sayısı yalnızca 7 idi. Fransız tarihçiler bugün, eylemin asıl amacının Bastille'i yıkmak ve tutukluları kurtarmak olmadığını belirtiyorlar. Asıl amaç Bastille'de saklanan barut ve silâhları ele geçirmekti. Böylece silahlanan Jakobenler, 22 Temmuz gününden başlayarak o güne dek eşi görülmemiş ve titizlikle planlanmış bir ihtilâl girişimini sahneye koydular. Bu dönem tarihte “Büyük Korku” diye adlandırılacaktır…

Öncelikle tüm ülkede eşzamanlı bir panik duygusu yaratıldı. Köyden köye, kentten kente giden atlılar, yurttaşlara “haydutların!” yaklaşmakta olduğunu ve kendilerini korumak istiyorlarsa silâha sarılmaları gerektiğini bildirdiler. Ayrıca, tüm bu olayların sorumlularının malikânelerde ve şatolarda gizlendikleri, bizzat kralın buraları ateşe vermelerini buyurduğu yurttaşlara söylendi. Fransa kralına bağlı olan halk bu emirlere uydu. Artık alevlerin denetlenmesi imkansızdı, yağma ve yıkım sürerken, anarşi gittikçe yaygınlaşıyordu.Paris sokakları teröre teslim olmuştu. 1793 Kasım'ında tüm Fransa'da rahiplerin öldürülmeye başlanması, dine karşı bir kampanyanın yürürlüğe girdiğini ortaya koyuyordu. Tüm mezarlıklara, İlluminatilerin ünlü sloganı olan “Ölüm Sonsuz Bir Uykudur” sözlerini içeren yazılar asılmaya başlandı. Paris'teki kiliselerde “Akıl Bayramları” adı altında eğlenceler düzenliyorlardı.” ( A.ALTINDAL, (Küresel Çetenin Tarihi, 2013)

Thomas Jefferson, üç yıl süren Fransa elçiliğinden 1791'de Amerika'ya geri döndüğünde, tüm bu kıyımı “ne güzel bir devrim” diye tanımlamış ve tüm dünyaya yayılmasını umut ettiğini yazmıştır. Jefferson, neredeyse tüm Fransa halkının Jakoben olduğuna inandığını açıklamıştır. Ona göre, bu büyük çoğunluk, ulusal iradeyi açıkça ortaya koymaktaydı…

1793 yılının sonlarına doğru, yeni devrim yönetimi sayıları yüz binlere ulaşan işsizlerle yüz yüze kaldı. Devrimin önderleri, sonradan bütün diktatörlerin taklit edeceği yeni bir “terör” projesini uygulamaya geçirdiler: NÜFUS AZALTIMI ! Nüfusun azaltılması ile görevli devrim komitesi üyeleri,gece gündüz harita başında her kentte kaç kellenin kopartılması gerektiğini hesaplıyorlardı. Devrim mahkemeleri kimlerin ölmesi gerektiğine karar veriyor ve sonu gelmez bir kurban sürüsü giyotinin yolunu tutuyordu. Yalnızca Nantes'de, bir gece içinde 500 kimsesiz çocuk kent mezbahasında öldürülüyor, 144 yoksul kadın nehre fırlatılıyordu. Fransız Devrimi'nde masonların rolüne işaret amacıyla Nesta H. Webster de Secret Societies and SubversiveMovements adlı eserinde şunları yazıyor: “1789 yılında krallığın yıkılması ile birlikte, 10 Ağustos gününden başlayarak üç renkli Fransız bayrağı devrimin kızıl bayrağı ile değiştirildi. “Yaşasın Kral Orleans” çığlıkları ile masonların “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” seslenişi sokakları kapladı.”

İşte böyle bir devrim, dünyadaki kalabalık kitleleri yönlendiren medya organı tarafından yeni bir çağ açan, dünyayı demokrasi ile tanıştıran son derece önemli bir olay olarak lanse edilmiştir.

İlluminati adını ve üyelerini inanılmaz bir sır gibi saklayan ölümcül bir kuruluştur. Bugün hemen her ülkede mevcuttur. Özel eğitim, tören ve alt kültürlerden gelmeyenler İlluminati'ye kabul edilmezler. ABD başkanlarının pek çoğu İlluminati'den ya icazet alırlar ya da üyesidirler. İlluminati o kadar gizlidir ki, varlığından bile bahsedilmez. Bu gizli örgüte ihanet edenlerin cezası kayıtsız şartsız ölümdür.
İllüminati'nin NATO ile veya Gladyo gibi yeraltı örgütleri ile de ilişkisi olduğu bilinmektedir. Bunlardan biride Rhodes, 19. yüzyılın sonuna doğru Londra'da oldukça etkili bir faaliyet merkezi oluşturan İllüminati şebekesini devreye soktu. Bu şebekenin amacı ise dünyayı tek merkezden yönetmek, dolaylı sömürgeciliğin çengeline takılan devletlerin yöneticilerini yetiştirmek ve onlar vasıtasıyla bütün dünyaya kumanda etmekti. Bu amaçla Rhodes Burslarıadıyla geleceğin yöneticisi olacak üniversite öğrencilerine yardım ve onların murakabe edilmesi amacıyla bir organizasyon oluşturdu.

Rhodes bursuyla okuyan öğrenciler diğerlerinden bayağı farklı kabul ediliyordu. Çünkü onlar belli bir amaç için hazırlanıyordu. Onlar ülkelerine döndüklerinde yönetim, ekonomi ve medya alanında önemli noktalara yerleşebilmek için çalışacaklardı. Bunun yanı sıra gittikleri yerlerde İllüminati şebekesinin temsilcisi olarak çalışacaklardı. İllüminati şebekesi onları ülkelerine döndüklerinde kendi gayretleriyle baş başa bırakmayacak hedeflenen noktalara yerleşmeleri için gerekli irtibatları kuracak, bu amaçla siyasi baskı gücünü kullanacaktı. Dünyadaki birçok önemli yönetici Rhodes burslarıyla üniversite tahsilini gerçekleştirmiştir. Bunlardan biri de ABD'de iki dönem başkan seçilen Bill Clinton'dur. Cecil Rhodes, 1902'de ölürken tüm mal varlığının Rhodes bursları için kullanılmasını vasiyet etmiştir.

“Onaltıncı yüzyılda Afganistan dağlarında, “Rûşenî” (aydınlık, parlaklık) adında pek güçlü bir gizli tarikat doğdu.” Arkon Daraul, Secret Societies

“Bayezid Ensarî Pîr Rûşen” (1525-1580) Afganistan'da, “Vahdet-i Vücûd” (Varlık Birliği) felsefesini benimseyen Rûşenî tarikatını kurmuştur.” Meydan Larousse

“Bayazıd Ansarî Pîr Roşan, gençliğinde ehl-i sünnet mezhebine sıkı bir surette bağlı olduğu halde, gittikçe vahdet-i vücûd mesleğine kayarak, nihayet Allah'tan başka hiçbir şeyin bulunmadığı ikrarına vardı ve şeriatın ahkâmına ehemmiyet vermez oldu. Kendisinin “Pîr-i Kâmil” olduğunu ilan ederek, gösterdiği yolda gidecek olanların necata ereceklerini söyledi.” İslâm Ansiklopedisi

“Tarîkatin tarihinde sözü edilen ilk kişi Afganistan'lı BayezıdAnsarî'dir. Bayezıd'ın soyunun doğrudan, Muhammed'in Mekke'den hicretine yardım eden Ensarîler'den (yardımcılar) geldiği ileri sürülmektedir. Kendi savunusuna göre, ataları bu hizmetleri sayesinde, dinsel gizemleri ve İbrahim'in Kâbe'yi inşa ettiği dönemden kalan ezoterik eğitimi edinme hakkına kavuşmuşlardır.”

“Kuzeybatı Pakistan'da bulunan Peşaver yakınlarında, Bayezıd küçük bir okul açarak, bildiği doğaüstü bilgileri özenle seçilen müritlerine aktarmaya başladı. Her aday, adına “halvet” (yalnızlık) denilen ve meditasyonla dolu bir deneme süresi geçiriyordu. Başarılı adaylar, bu “İlluminati, 1779 yılında, çoğu genç soylulardan ve din adamlarından oluşan 54 kişilik bir örgüttü ve dört Bavyera kentinde kolları vardı. Ancak, Katolik Bavyera'da ütopikamaçlarına doğrudan ulaşma olanağını bulamayacağını anlayan Weishaupt, önceden kurulmuş bir örgütü, Masonluğu perde olarak kullanmaya karar verdi… Bundan sonra, Johann Bode adında bir masonun da yardımı ile örgüt hızla gelişti ve Güney Almanya ve Avusturya'dan sonra Fransa ve Kuzey İtalya'ya yayıldı. Goethe, Mozart, Schiller ve Herder gibi entelektüelleri saflarına çekti.” Peter Tompkins, The Magic of Obelisks “İlluminati, gizliliğe aşırı önem veren bir örgüttü. Üyeleri ve toplantı yerlerini klâsik adlardan oluşan kodlarla belirlemişlerdi; örneğin, Weisthaupt'un kod adı Spartakus, Von Knigge'ninki Philo idi, Eleusis şifresi merkez olan Ingolstadt'ı, Mısır ise Avusturya'yı belirtmekteydi."


 "Tarihler de bir tür şifreleme ile belirleniyordu.” Henry Wilson Coil, Coil's Masonic Encyclopedia
1785 Yılında Bavyera'da İlluminati örgütünün kapatılması, etkileri New England'a kadar ulaşan, öylesine büyük bir velvele yarattı ki, George Washington kuşku içinde kalan Amerikalı masonlara teselli verme gereğini hissetti.”


İlluminati iç içe giren gruplar ile mutlak hedefleri olan Kudüs Başkent'li tek bir dünya devleti kurmak için iç çemberi devreye koydular. “İç çember” üyelerinin ortak özelliği Dış İlişkiler Konseyi, Bilderberg, Trilateral Komisyon, Mahson Tarikatı, Kafatası ve Kemir Tarikatı, AspenEnstitüsü, Malta Şövalyeleri, Opus Dei, Roma Kulübü, Bohemian Grove, Dünya Ekonomik Forumu, Dünya Federalleri üyesi olmalarıdır.


Yılda bir kez biraraya gelen İlluminati üyeleri, hedefledikleri dünya devletini kurmak için planlar yapıyorlar. Bu planların bir kısmı aşağıdaki şekilde özetlenebilir:


• Ekonomik krizler çıkararak, ülkeleri sömürmek,


• Savaşlar çıkarmak,


• “Daha Fazla Savaş” ilkeleri gereği savaşların sürekliliğini sağlamak,


• Çeşitli hastalıklar icat etmek, (AIDS ve HIV'inABD'deki askeri araştırma laboratuvarlarından dünyaya yayıldığı iddia ediliyor.)


• Nüfus azaltıcı çalışmalar yapmak,


• Etnik temizliği ve soykırımları desteklemek,


• 11 Eylül örneğinde olduğu gibi terör yaratarak, “anti-terör yasaları” çıkarmak…


İlluminatı'nın ilkelerinden en önemlisi “Kaostan kaynaklanan düzen”dir. Bu yüzden kendi yönetim,


Amerikan 1 Doları ( Türkiye bu konuyu şimdilerde TL kadar tanıyor) üzerindeki piramit ve gözden oluşan tasvir aynı zamanda bu örgütü temsil eder. Zaten Amerikan dolarını da Rothschild ailesinin sahibi olduğu Federal Reserve Bank basmakta ve faiz karşılığı (evet yanlış okumadınız) Amerikan hükümeti hazinesine vermektedir.


Dönemin iddialarından biri ise Türkiye'nin 2001 krizi bu örgütün İstanbul Borsasındaki milyarlarca dolarını yurtdışına çekmesiyle patlak verdiğidir.


İllüminati Planı'nın gündelik politik, ekonomik, iş dünyası, ordu (özellikle NATO), eğitim ve diğer tüm alanlardaki beyin yıkamalarında anahtar rolü oynamaktadır.


Problemi-yarat-sonra-çözümü-sun teknikleri sayesinde, evrensel statükoyu bu savaşla yok ederek, savaşlar başlatmak, savaşın bitimiyle kendi Planlarının öngördüğü imaja göre yeniden çizme şansını yakalamak istiyorlardı.


Ayrıca, İllüminati'nin Yuvarlak Masa üyeleri, Paris'te Hotel Majestic'teyken, Bilderberg(Bil) -Dış İlişkiler Konseyi(DİK) -Kraliyet Uluslararası İlişkiler Kuruluşu(KUİK) -Üçlü Komisyon(ÜK) şebekesini oluşturma işlemlerine başladılar. Buna ek olarak, Versailles'da karar verdiler ki Filistin'de bir Yahudi anavatanının yaratılmasını destekleyeceklerdi. Bu üyelerin her biri ya Rothschildsoyundan gelmekteydi ya da onlar tarafından kontrol edilmekteydi.


Bu organizasyonların, üyeleri arasında global politika, iş dünyası, bankacılık, medya, “eğitim” ve diğer alanlardaki en yüksek mevkili insanlar bulunmaktadır. Bunlar, görünüşte bağlantısız ülkeler, politik partiler ve kuruluşlar aracılığı ilehalkların bilgisi dışında, ayni global siyasetleri, planlı bir şekilde düzenleyen kanallardır. Malta Şövalyeleri, Masonlargibi diğer gizli örgütlerin yüksek konumları da, bu Yuvarlak Masa ağına bağlanır.


SBS (Skulls and Bones Society) Kuru Kafalar grubu ise toplumdaki hemen her yapıya girmiştir. Bunların içinde Beyaz Saray, Yüce Divan, Medya, İş ve Endüstri, Federal Banka sistemi, Kanun yapıcı kurullar, Mahkemeler vb. vardır. SBS'nin temel ideolojisi Anglo Sakson ve Protestan beyazların dünyadaki hakimiyetini sağlamaktır. İdeolojisi oldukça faşisttir ve her iki dünya savaşında da bu cemiyet çok önemli roller oynamıştır. Bohemian Grove ve CFR ile birlikte Skulls and Bones Society Yeni Dünya Düzeni'ninyaratıcısıdır.
Bush aileleri (Baba Bush CIA ve ABD başkanı, oğul Bush) bu örgütlerin bir entrikasıyla ABD başkanlığına getirilmiştir. Her ikisi de SBS üyesidir.


Örgütün bazı operasyonları ise;

1. Hükümetleri ve diğer resmi görevlerdeki insanları kontrol altına almak için para ve zaten büyük bir eğilim arz eden seks ticareti kullanılacak.

2. İllüminati bu amaca yönelik Dünya'nın her yerinde başarılı ve üstün yetenekli öğrenciler yetiştirmek için kolej ve üniversiteler açacak.

3. Teşkilat içinde başarılı isimler hükümetlere, dini ve mali kurumlar içine yerleştirilecek ve ajan olarak kullanılacak.

4. Son derece etkili medya kurumları kuracak ve sorunların çözümleri için tüm dünya tek bir devletin gerekliliğine ikna edilecek.

5. Bu noktada son aşamaya gelinecek, her türlü silah ve asker kullanılarak, tüm ulusal devletlere meydan okunacak ve halklar sadece
İllüminati tarafından kontrol edilen bir iktidarın denetimine girene dek savaşılacak. (Masonların teşkilatına ihtiyaç vardı. En etkili isimleriyle temasa geçilecek ve localarında yer açılacak.)

ABD Başkanı olan Franklin Roosevelt 1932'de Doların üzerine İllüminati'nin sembolü olan meşhur tamamlanmamış piramidi koydurttu. Piramitin üstünde Roma rakamlarıyla yazan 1776, İlluminati'nin kuruluş yılıdır. “Novus Ordo Seclorum” ise “Yeni Dünya Düzeni” demektir.

Bu yazımızda Aytunç Altındal'ın röportajından alınan bilgilere göre, İstanbul'daki Gül ve Haç temsilcilerinin yıllar boyu Teşvikiye'yi merkez tuttuklarını ve semtteki birçok binada illuminati'yle direkt bağlantılı olan Gül ve Haç Teşkilatı'nın izleri olduğu, Cadde üzerindeki İzmir Apartmanı'nın onlara ait olduğu ve binanın girişindeki gül işaretlerini ve üstteki iki katın mimarisine dikkat edilmesini ifade etmiştir.
Illüminatinin çemberi olan, Gül-Haç grubuna gelecek olursak; Gülhaç, günümüzde de varlığını sürdürmektedir. Geçtiğimizyüzyılın başlarında, batıda kurulan Gül-Haç Kabbala örgütünü, Katolik Gül-Haç, Teozofi Derneği, Gül-HaçTapınağı örgütü kuruldu Gül, eski Yunan tanrıçalarındanAfrodit'i simgelediği gibi, Latincede ‘ışık' anlamına da gelmekteydi. Bununla beraber, eski Roma ve Mısırinançlarında da bir karşılığı vardı: Sessizlik TanrısıHarpocrates'ın simgesiydi. Ayrıca Meryem Ana'ya cennetingülü yakıştırması yapılmıştı.

Bu arada, zamanımızda çeşitliörgütlerce kullanılan beş köşeli yıldız yani pentagram da tipikbir Gülhaç işaretidir. Örgüt, Türkiye'yi de kendine bir faaliyetalanı olarak seçmiş durumda. 1966'da “Bilinmeyen ÜstünlerToplantısı” İstanbul'da yapılmıştır.

Türkiye'de yukarıda anlattığımız her şeyin ışığında, FETÖ'nün başının masum bir vaiz olmadığı bütün halinde ele aldığımızda ise,ilkokul mezunu ve dini bütün Feto'nun, 14 Temmuz kalkışma girişimi, “Gül, Işık, yol, Altın Nesil” ifadelerinin vahiy yoluyla gelmediği, görüşme yaptığı Papa II, Jonh Paul, Abraham Foxman(Foxman'ın babası Revizyonist Siyonizminkurucusu Vladimir Jabotinsky'yidesteklemekteydi), 2010 - Leeds Metropolitan Üniversitesi (İngiltere)"Fahri Doktora Unvanı veren bu Üniversite Russell Grubu'na aittir.

Daha fazla devam etmeye gerek duymadan sonolarak Feto'nun“Türkiye'ye kafa tutan videosunda” bahsettiği şeb-i arus törenin 17 Aralık tarihine denk gelmesi, tesadüf olmadığı gibi, yumurtanın öneminden de bahsetmektedir. Yumurtaezotermik anlamıyla yeniden doğumu simgelemektedir.

elsan

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!