İlginç Malatyalılar – 1. Bölüm

Hüccetullah Hakder yazdı.

Malatya’da Başlayan Efsane
O, devletin bile zor hizaya getirdiği adamlardandı. Arsa alırdı, banka kurardı, gazete satın alırdı, vergi rekortmeni olurdu, gözaltına alınırdı, dava açardı, cezaevine girerdi, ama sonra yeniden servet beyan ederdi. Öyle biriydi ki, kimine göre fırsatçı, kimine göre dâhi, ama herkes için unutulmazdı. Ve o adamın hikâyesi Malatya’da başladı.
Mustafa Kemal Derinkök, 1940 yılında Malatya’da dünyaya geldi. Dedesi Hasan Bey, Cumhuriyet’in ilk Malatya Belediye Başkanıydı. Yalnızca bir kamu görevlisi değil; Malatya’nın çehresini çizen, servetiyle şehri şekillendiren bir isimdi. Derinkök ailesi, 40 bin dönüm araziye, yetmişten fazla köye ve İstanbul’da yüz binlerce metrekare gayrimenkule sahipti.
Hasan Derinkök, sadece toprak zengini değildi; siyasetin, devletin ve mülkün dilini iyi biliyordu. İşte Mustafa Kemal, böyle bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. İlk, orta ve lise eğitimini Malatya’da tamamladı. Herkes onun aile çiftliklerinde kalacağını, bu zenginliğin gölgesinde kaybolacağını sanıyordu. Ama o Malatya’dan çıktı ve bir gün “Devletten sonra en büyük benim” diyecek kadar büyüdü.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne girdi. Masasında kimler vardı dersin? Aydın Menderes, Hasan Celal Güzel, Mehmet Keçeciler, Mahir Çayan. Aynı sıralarda hem sağın hem solun lider isimleriyle oturdu, kim bilir hangi fikir tartışmalarında ne tür tecrübeler edindi.
Fakat onu diğerlerinden ayıran şey, soyadı kadar derin olan iştahıydı. Ailesinden kalan büyük mirası, sınıf arkadaşlarının hayal dahi edemeyeceği şekilde kullanacaktı. Ankara’daki genç siyasetçilerin ideallerle boğuştuğu yıllarda, o bambaşka bir savaş alanına giriyordu: iş dünyası.
İlk adımı sessiz ama etkiliydi. Gıda ve inşaat sektörüne girdi. Kısa süre içinde Nişkoz adlı şirketiyle Türkiye’nin “Nişasta Kralı” unvanını aldı. Yatırımlar büyüdü, portföy çeşitlendi. Mustafa Kemal Derinkök artık sadece Malatya’nın değil, İstanbul’un da tanıdığı bir isimdi. Ama bu başlangıçtı.
Bir sonraki hamlesi, basındı. İstanbul Ekspres gazetesini satın aldı. Medya dünyasına adım attı. Satın almak istediği ikinci gazete ise Milliyet’ti. Masaya oturduğu kişi, Ercüment Karacan’dı. Ama o masanın altında başka bir dosya daha vardı: Abdi İpekçi’nin vetosu. Ve o veto, ileride çok daha büyük bir hikâyenin fitilini ateşleyecekti.
Fakat bunlar bir sonraki bölümün meselesi.
DEVAM EDECEK

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!
BUNLARA DA BAKABİLİRSİNİZ
- 1SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.