dore okulları
Malatya
08 Kasım, 2024, Cuma
  • DOLAR
    34.06
  • EURO
    37.74
  • ALTIN
    2730.4
  • BIST
    9833.22
  • BTC
    57646.840$

ABD Seçimlerinin Ardından

07 Kasım 2024, Perşembe 08:26
ABD Seçimlerinin Ardından

Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan seçim ABD’nin dünya üzerindeki hegemonyası nedeniyle hemen her ülkeyi ilgilendirdi ve takip edildi. Çünkü seçilecek olan başkanın kim ya da hangi partiden olacağı ABD’nin izleyeceği dış politika açısından önem taşıyordu. Zira genel eğilime göre ABD’de cumhuriyetçiler muhafazakârdır ve ABD’nin dış politikada çok aktif olması yerine ülke içi sorunlarla daha fazla ilgilenmesini tercih ederler, dünyada olan olaylar için Amerika vergi mükelleflerinin parasını harcanmasını pek tasvip etmezler. Demokratlar ise daha liberaldir ve Amerika’nın tüm dünyaya, başta demokrasi olmak üzere Amerikan değerlerini yaymakla mükellef olduğunu düşünürler. Genellikle seçimler sonucu ABD’yi bir cumhuriyetçi başkan yönetir, sonraki seçimde ise genellikle demokratlar kazanır. Cumhuriyetçiler dışa para harcamazlar içeride birikim artar, demokratlar başa gelince bu parayı Amerikan hegemonyasını sağlamlaştırmak için çarçur ederler.

ABD politikasında bir başka bilinmesi gereken realite de ABD Başkanlarının uluslararası alanda daha fazla hükmü geçerken, ülke içinde o kadar serbest olmadığıdır. Yani bir Amerikan Başkanı dünyaya yaptığını Amerika’ya yapamaz. 

Bu perspektiften Trump’ın kazanması şaşırtıcı bir sonuç değil. Zira önceki başkan Demokratlardan ve son yıllarda Amerikalıların gerek enflasyon gerekse göçmenler konusunda hassasiyetlerinin artması cumhuriyetçilerin elini güçlendirdi. Asıl şaşırtıcı olan Cumhuriyetçilerin Trump’tan başka gösterecek adaylarının olmaması. Zira Trump gerek kişilik, gerekse politik söylemleri açısından oldukça absürt biri. Gerçi yerli (Kızılderilileri kast etmiyorum)  Amerikalıların kendileri de sanılanın aksine oldukça absürt insanlar. Amerika’yı Amerika yapan, kendi ülkelerinde gördükleri ayrım, baskı ya da ilgisizlik nedeniyle tüm dünyadan Amerika’ya göç eden ve orada çalışan zeki, başarılı insanlar. O nedenle Trump’ın göçmen karşıtı söylemleri demokratlar tarafından eleştirildi.

Peki, Trump dönemi dünyayı ne bekliyor. Her ne kadar bu ikinci kez iktidara gelişi olsa da yine de Trump çok öngörülebilir biri değil. O nedenle perşembenin gelişi çarşambadan belli demek kolay olmayacak. 

Bir süredir Amerika’nın ideolojik hâkimiyet döneminin sona erdiği konuşuluyor. Zira dünya Amerikalıların düşündüğü gibi tek kutuplu değil, kendileri de sandıkları kadar dünyayı istedikleri gibi yönetemiyorlar aslında. Tam tersine Amerika nereye el attıysa orayı zücaciye dükkânına giren fil gibi darmadağın etti. İşte Afganistan. 2001’de Afganistan’ı Taliban’dan kurtarmak için başlatılan savaş, 2021’de Amerika’nın Afganistan’dan kaçar gibi çıkması ve yönetimi yine Taliban’a devretmesiyle sonuçlandı. 

Ortadoğu’da ise keserin sapı Amerika’nın elinde, ağzı ise İsrail’e bakıyor. Amerika her adımı İsrail lehine atarken, ortaya çıkan sonuç hem Araplar hem de İsrail için daha güvensiz bir Ortadoğu.  

Avrupa’da istenmeyen, NATO’da hoşlanılmayan Amerikan hegemonyasına Amerika’nın dünyaya harcadığı paralar uğruna sessiz kalınıyor. Bir de İkinci Dünya Savaşı sonrası adım adım  dünyada oluşturulan ekonomik ve politik sistem o kadar ağır biçimde Amerika’ya bağımlı ki düşmanları bile ABD’nin çökmesi sonrası oluşacak boşluktan korktuklarından “ne ölüsü, ne dirisi”  misali şimdilik devam ediyor. Adeta Türk iç politikasındaki alternatifsizlik gibi Amerikan hegemonyasının da şimdilik bir alternatifi yok. Zira ABD’nin içinde yaşanan özgürlük ve serbestlik ortamı Amerikan imajını olumlu etkilediğinden bir yanılgı olarak Amerika’nın küresel hâkimiyeti de bu yumuşak güç unsurlarına dayalı olarak devam ediyor. Demem o ki aslında iki Amerika var. Biri Amerika’daki Amerika, öteki dünyadaki Amerika. İlki insanları cezp ederken ikincisi dünyayı alt üst etmeye devam ediyor. 

Trump’ın en tahmin edilebilir politikası İran’a karşı olumsuz tutumunun ve İsrail’e karşı desteğinin artarak devam etmesidir. Özellikle İsrail’in Hamas ve Hizbullah karşısındaki pozisyonunun daha da güçleneceği tahmin ediliyor. 

Rusya-Ukrayna savaşı konusunda beklenti, ABD’nin Ukrayna’ya olan desteğini çekerek savaşı Rusya’ya karşı bazı tavizler vererek sonlandırması olacaktır. Bu kapsamda ABD’nin tavır değiştirerek Ukrayna’nın NATO’ya alınmak istenmesine itiraz etmesi şaşırtıcı olmaz. Bu savaşı bitirebilir mi? Mümkün. Rusya-Ukrayna savaşının bitmesi Türkiye’nin aleyhine olacaktır. Zira Rusya bu sayede Suriye konusuna odaklanma fırsatı bulacaktır. Türkiye’nin Ukrayna’ya İHA satmasından hoşlanmayan Rusya, PKK ve PYD’yi Türkiye’ye karşı destekleyerek güney sınırımızda hiç istemediğimiz şeylerin ortaya çıkmasını kolaylaştırabilir. Soğukkanlı Putin Türkiye’nin Ukrayna konusundaki tutumunu bir yerlere mutlaka not etmiştir. Zaten seçimden hemen önce Rusya Dış İşleri Bakanı Sergey Lavrov’un Türkiye hakkında sarf ettiği hoşnutsuz ifadeler bu söylediklerimin gerçekleşme olasılığının işaretleri. 

Amerika’nın Çin konusundaki tutumunu anlamak içinse Trump’ın bir işadamı olduğunu hatırda tutmak yeterli sanırım. 

Türkiye’ye gelince. Trump’ın daha önceki döneminde Türkiye’ye üstten bakışı ve Sn. Cumhurbaşkanına yönelik küstah ve yakışıksız sözlerini hatırlarsak Trump’ın Türkiye politikasında keskin bir değişim söz konusu olmayacağını düşünebiliriz.  Fakat Rusya’nın Suriye politikasına bağlı olarak Amerikan-Türkiye ilişkilerinin zaman zaman iyi, zaman zaman gergin olacağı beklenir bir şey. Bizim Suriye ile normalleşme planlarımız Rusya ve ABD yüzünden rafa kalkabilir.  Bu arada F-35 veya F-16 satışı konusunda ABD F-16 satışını sağlayabilir. Zira bu dönemde Trump’ın eli siyaseten daha güçlü. 

Türkiye bu yeni dönemde Orta Asya’da Türk Cumhuriyetleri ile kurduğu ilişkiyi ve Avrupa Birliği ile olan ilişkilerini hem Rusya’yı hem de Amerika’yı dengelemek açısından güçlendirmeli. İslam dünyasına yönelik bakışımız reel politikaya uygun olmadığı için karşılıksız kaldı. Bu nedenle Afrika ile olan ilişkilerimizin artırılması, Arapların arasındaki işlere pek karışılmaması, Mısırla ilişkilerimizin iyileştirilmesi, Libya konusunda şu an olduğu gibi bekle gör politikası isabetli olabilir. 

Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin iç politikadaki sorunları bizi daha çok meşgul edecek gibi. Zira savunma sanayisindeki gelişmeler dış politika açısından olumlu sonuçlar doğursa da içerdeki ekonomik sıkışıklığı çözmediğinden hiç bir şey anlamına gelmediği gibi her şey anlamına da gelmeyecektir. Bu arada gözümüzü ve aklımızı dünyadaki gelişmelerle meşgul ederken içerdeki sosyal, ahlaki ve kültürel sorunlarımızın hiçbir teknolojik gelişme ve para ile çözülemeyecek kadar derinleştiğine dikkatinizi çekerim. 
Genel bir sonuç cümlesi kuracak olursak aslında dünyadaki Amerikan imparatorluğunun gerileme dönemini yaşadığını söyleyebiliriz. Zira tarihteki büyük devletlere baktığımızda gerileme ve çöküş sürecinde art arda başarısız hükümdarların işbaşına geldiğini görüyoruz. Bence ABD’de öyle işte. Peki diyelim ki ABD çökerse yerini kim alır. Bence hiç kimse zira dünya bambaşka bir çağa girdi. Bildiğiniz ezberleri unutun. Fakat tahminlerimi bu satırları okuyan hiç kimse göremeyecek. Biz geçiş dönemi insanlarıyız. O nedenle önümüzde yaşayacağımız başka sıkıntılar olacak. Kendinizi kollayın  

Daha söyleyecek çok şey var ama şimdilik bu kadar.

Yorumlar

  • yorum avatar
    Uğur
    07-11-2024 23:19

    Eline emeğine sağlık.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

casibom-mariscostogo.com-concepcionbatres.com-www.charugraphics.com-www.salsamentariaelbohemio.com-imbedsoftware.com-maxtbarnes.com-www.skceunai.com-nehemiahdavid.org-wingsacademyedu.com-yawpareimages.com-Nerobet-istanbul escorts-nerobet-Nerobet-sirinevlerpartner.com-goldenautumncare.com-smartcoachingclasses.com-archanavijaya.com-manikaranestates.com-neetasherbaluk.com-istanbul escorts-discounttobaccocorner.com-Nerobet-muirdata.com-Tokyobet-