Adalet Duygularımızı mı Kaybediyoruz?
16 Ekim 2015, Cuma 06:25
Seçmen, diğer bir değişle milli irade; 07 Haziran seçimleri neticesinde AkParti'ye tek başına iktidar olma görevi vermemiş olmasına karşın 1. Parti yaparak büyük bir teveccüh göstermiştir. AkParti aldıkları %41 oy oranıyla da 41 kere Maşallah dedirtecek bir başarıya imza atmış olmalarına karşın Mecliste tek başına Hükümet kurma çoğunluluğunu elde edememiş olmanın da burukluğunu yaşamaktadırlar.
Seçim öncesi Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın seçim meydanlarına çıkarak mitingler yapması ve Anayasayı değiştirecek 400 Milletvekili hedefini koyması, muhalefet partilerine sert sözlerle yüklenmesi v.s. ile Muhalefet Partilerinin de cumhurbaşkanına sert sözlerle yüklenmesi Ülkemizde alışıla gelmiş bir durum da değildi.
Bir başka sıra dışı durum ise 13 yıldır; biri iktidar Partisi, diğeri de Ana Muhalefet Partisi olan 2 parti arasında yapılan 5 haftalık İstikşafi (Karşındaki keşfetme, tanıma, anlama) görüşmeleri idi. Düşünün bu iki parti 13 yıldır Meclis çatısı altında Genel Kurul ve Komisyonlardaki çalışmalarda bulunmuş olmalarına karşın birbirlerini keşfedememişler. Tabii bu durumda birbirlerini keşfetmemiş insanların birbirleriyle 13 yıl boyunca Meclis Genel Kurullarında, Komisyon toplantılarında, basın toplantılarında, miting meydanlarında, seçim beyannamelerinde, açık oturumlar gibi birçok yerlerde yapmış oldukları açıklamalarda birbirlerini tanımadan ne için mücadele ettiklerini de milletimize anlatmaları gerekir.
Siyaset ÇÖZÜM bulma sanatıdır ve ÇÖZÜM için yapılır. Milletten oy isterken ülkenin sorunlarını çözmek üzere oy isteyenlerin Ülkemizi hükümetsiz bırakmaları da tam bir beceriksizliktir. Ülke çözümsüzlük içinde olduğu zamanlarda bugün adına darbeci dediklerimiz KURTARICI olurlar. 1980 Askeri müdahalesi sonrası Kenan Evren ve arkadaşlarının 1982 de hazırlatmış oldukları Antidemokratik Anayasa Referandum da %92 oy ile kabul gördüğünü unutmayalım. O zaman yapılan halk oylamasında sadece “Kabul Edilmesi” için propaganda yapıldı diye karşı çıkanlar 1987 yılında yasakların kaldırılması için yapılan referandum da yasaklı olanların yapmış oldukları büyük propaganlarına karşın (1982 meydanlarda olanlar bu sefer meydanlarda yoktu) bıçak sırtında yasaklar kalkmıştı. Referandum sonrası siyasete tekrar girenlerin de 1991 seçimleri sonrası iktidarlarındaki 10 yıllık süreçteki yönetim performansları bugün Ülkemizin geniş bir kesimi tarafından kayıp yıllar olarak görülmektedir.
Geçtiğimiz 1 yılda ülkemiz kan gölüne döndü. Her gün vatandaşlarımızın ölüm haberlerini duymuş olmak sinirlerimizi gererken; geçtiğimiz 10 Ekim tarihinde 97 Canımızı terör eyleminde kaybettik. Yüzlerce yaralımız var. Millet olarak acılar içindeyiz. Kurtuluş savaşımızın zor şartlarında bile çalışan meclisimiz, bu acılı günlerimizde kapalı ve sorunlarımıza çözümler aranmamaktadır. Bu sorunların ele alınması gereken yer TBMM sidir.
Hükümet üyelerinin “Güvenlik sadece miting alanında alınmıştı, güvenlik zafiyeti yok” açıklamasını yapıyorlar. Ülkemizdeki miting alanlarının dışındaki alanların güvenliğinden başka hükümetler mi sorumludur? Başbakan; Acının yaşandığı gün yaptığı açıklama da bugünkü hükümetin bir geçiş hükümeti olduğunu, bir AkParti hükümeti olmadığını söylemekte, o zaman Bağımsızların da yer aldığı bu Hükümete Bağımsız, Adalet ve Kalkınma Partisi (BAK Parti) hükümeti mi dememiz gerekiyor? Bazı parti liderlerinin bir araya gelmemek için yapmış oldukları açıklamalarla, neyi amaçlamaktadırlar? Bir parti Eş Başkanını kamuoyu önünde yaşananları Devlet terörü olarak değerlendirmesini hangi veriler ışığında yapmaktadır? Eğer böyle bir sorun varsa? Bu cidden çok büyük bir durum olur ve bu tür konulardaki görüşmelerin ve açıklamaların yapılacağı yer TBMM'dir. Meydanlar değildir.
Yüce Rabbimiz iman edenlerden; Allah'ın birliğine, Meleklerine, Kitaplarına, Peygamberlerine, Ahiret Gününe ve Kadere iman etmelerini istemiştir. Hz. Muhammed S.A.V. Peygamber Efendimiz sonrası İslam'ı mezheplere göre sınıflandırarak inananları birbirinden düşüren ve ayıran da; Arapların kendi aralarındaki iktidar mücadelesinin bir sonucu olduğunu da unutmamız gerekmektedir.
Milli Birlik ve Beraberliğe büyük ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde Din, Dil ve Irk ayrımı yapmadan; Evrensel İnsan Hakları çerçevesinde toplumdaki bireylerin birbirlerine Güven duymalarına, Dürüst ve Tutarlı olmalarına, Saydamlık içinde Hizmet ve Adalet anlayışının yerleştirilmesine büyük önem vermeliyiz. Meclisimiz tarafından çıkarılan Kanunlar; Hayatı kolaylaştırmak ve düzenlemek için yapılmalı ve uygulanmalıdır.
Büyük Önderimizin işaret ettiği “Yurtta Barış, Dünyada Barış” ilkesini benimsiyor ve istiyorsak, Yunus Emre'nin “Yaratılanı severim Yaratandan ötürü” dediği gibi “Birbirimizi seveceğiz Yaratandan Ötürü”
Bilgin Akbal
Elektrik Yük.Müh.