Ah ah, şu eski Türk evleri
07 Ocak 2022, Cuma 18:41Banazı’da; Bağ köyleri yöresine ait eski tip mimari anlayışla kerpiçten yapılmış ve içi yaklaşık 100 yıllık eski eşyalarla donatılmış (daha doğrusu korunmuş) eski, geleneksel, otantik bir ev…
Malatya’da, “Bağ köyleri” olarak adlandırılan Gündüzbey, Kilayik, Tecde, Çırmığtı, Barguzu, Banazı, Çilesiz, Eskimalatya ve Orduzu gibi eski Malatya kimliğini barındıran bu bölgenin belki de özenle korunmuş, geleneksel eşyalarının hiç birinin atılmadığı tek ev diyebiliriz.
Müze deseniz müze değil… Çünkü yapay ve sonradan oluşturulmamış… Ve bu evde halen geleneksel bir yaşam sürüyor…
Banazı’da, Nebahat Teyze’ye ait, tek başına yaşadığı evden bahsediyoruz.
Ev otantik, ev sahibi de örf ve adetleriyle yaşayan bir gelenek abidesi… Ev ile birlikte yaşam tarzını da korumuş… Eski evlerle eski yaşam tarzı tam bir paralellik arz ediyor, bağ köylerinde…
Nebahat Teyze, bu eve gelin geldiği günden itibaren, baba evinden getirdiği ile sonradan alınan eşyaların hiç birini atmamış… Çeyiz sandıklarını, çocukların beşiklerini, halıları, tabakları, kaşıkları, sandalyeleri, radyoyu vs. hepsini itinayla korumuş.
Bu eve girdiğinizde kendinizi zaman tünelinde bir asır kadar geriye gitmiş gibi hissedersiniz. Duygularınız depreşir, hafızanızda acı tatlı hatıralarınız canlanır, bir anda çocukluğunuz bir film şeridi gibi gözlerinizin önüne gelir.
Mavi renge boyanmış eski ahşap kapından içeri girdikten sonra sizi geniş bir eyvan karşılar. Tahta merdivenle yukarı çıkarsanız ikinci kat eyvanı da görürsünüz. Yerlere geleneksel halılar serilmiş, köşelere eski sandalyeler konmuş… Çiçeklerle donatılmış kerpiç evin içine pencerelerden loş bir güneş ışığı sızıyor. Çevreyle, doğayla, güneşle, iklimle barışık bir mimariye sahip… Soba ortadadır. Eve hem fiziki hem de manevi sıcaklık yayıyor.
Ve sedirler… El emeği göz nuru işlenmiş dantellerle süslenmiş kırlentler… Duvara oyulmuş takalar. Her tarafta duvar halıları, tespihler, seccadeler… Beşikler, bebekler, eski oyuncaklar. Ve AGA marka radyodan evin içinde dalgalanan eski Türk musikisi…
Hele mutfak… Bakır kaplarla süslenmiş tahta raflar… Rafların kenarlıklarını süsleyen nakışlı örtüler… Kazanlar, tencereler, kaşıklar…
Her şey, her şey eski hayatın ninnisi söyler gibi ne kadar şirin geliyor, sarıp sarmalıyor, kuşatıyor sizi… Eski toprak kokulu bu evde duvarların ve kapıların dili olsa da konuşsa: Neler yaşanmış neler… Evin duvarları ne tatlı ne acı hatıralara şahitlik etmiştir.
Nebahat Teyzemizin bu evine karşılık dünyaları verseniz almazsınız. Çünkü burası bir “ev”, konut değil… Doğal bir yaşam ile kadim bir kültürün buluştuğu mekân...
Bu evden çıkıp dışarıya adım atınca, sanki zaman tünelinden yüz yıl ileriye fırlatılmış ve bilmediğiniz bir yere gelmiş gibi yalnız ve yabancı hissedersiniz kendinizi…
Derin bir iç çekiyor ve dilinizden şu cümleler dökülüyor: “Ah ah! Biz bu evlerde ne kadar mutluyduk.”