Ahan da!.. İnsicam bozuldu!..
01 Kasım 2022, Salı 21:08
-Pütürge Eğitim Vakfı’nın mali genel kurulunda kulağımı tırmalayanlar…
-Genel kurulda “hangi hesaplarda” yanlışlık vardı?
-Başkanlık yapmak için, neden biraz da “tüccar” olmak gerekir?
-“Özrü kabahatinden büyük” olanlar, kim veya kimler?
-Erdoğan’ın, Malatya “ziyareti” sırasında, il teşkilatının “beceriksizliği” neydi?
-Genel seçime “yedi” ay kala Malatya’da neler oluyor?
-“Kulislerde” milletvekili adaylığı için ismi geçen kişiler kimler?
-Fatma teyzenin “TBMM ziyaretindeki” anormallikler neydi?
-Muhalefeti beceremeyince “Atatürkçülüğe” sığınan kim?
-“Atatürk sevgisi” bu mu?
-Malatya’da, “hangi il başkanı” yaşlandı da, yaş alamadı?
-“Ankara” Yorumu…
-“Fiskos Masasında” hangi konular var?
-“Haftanın karikatüründe” ne var?
***
Pazar günü, Pütürge Eğitim Vakfı’nın (PEV) mali genel kurulu vardı. Üyesi olmamız hasebiyle, gönderilen “davete” icabet ettim. İstanbul Fatih’teki At Pazarı’nda bulunan “Pütürge Evine” gittim. Katılımın hayli yoğun olduğu bir toplantıydı. Doğal olarak, açış konuşmasını Başkan Hasan Hüseyin Şener yaptı. Pür-dikkat kendisini dinledim. Konuşmasında, “kulağımı” “tırmalayan” ve “zihnimi” “bulandıran” sözler vardı. “Konuşmamın insicamını bozmayın”dan başlayıp, “Feyzi ağabey çık dışarı”yla devam eden konuşmada, “Biz eski yönetimden daha da çok çalıştık…” gibi sözler, şahsımı bir hayli üzdü...
Salonda, “iş adamı”, “yardımsever” ve verdikleri “desteklerle” vakfı “ayakta” tutan “hemşerilerimiz” vardı. Suyu “sert” ve yüreği “mert” insanlar, evvela konuyu “anlamaya” çalıştılar, sonrasında da nezaketle “Ahanda insicamını bozduk! Ne olacak yani?” der gibi bakıyorlardı Başkan Şener’e.
Katılımcıların “İnsicam vurgusu ve abartısına” verdikleri “tepki”, tam kıvamındaydı. “Büyükler kızar, lakin küsmez…” sözünün, “tecessüm” etmiş haliydi. Zaten, Pütürgeli’ye yakışan da buydu.
Genel kurul “Malî” olunca, “rakamlar” daha bir “dikkatle” dinleniyordu. Tekini 30-40 liraya satmayı planladıkları 390 adet kabana, 12 bin 300 lira harcamışlar. Bundan 30-40 bin lira gelir (!) bekliyorlarmış. Bu hesapta bir yanlışlık var. Şöyle ki; teki 30 liradan satılsa, 11 bin 700 TL yapar. Yani 600 TL zarardasınız.
Demek ki; başkanlık yapmak için, biraz da tüccar olmak gerekir.
Konuyla ilgili detaylı bir yazı yazacağım.
BİRAZ EMPATİ LÜTFEN!..
Tek parti iktidarından tutun da, büyük makamları işgal eden bir çok insanı görmüş Fatma teyzemizden bahsetmek istiyorum.
Kendisi 80 yaşında…
AK Parti döneminin, diğer iktidar ve yönetimlerden çok farklı olduğuna “kanaat” getirmiş, bu sebepten dolayı da, Recep Tayyip Erdoğan’ı ayrı bir “sever” ve “destekler”.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Malatya“ziyareti” sırasında, il teşkilatının “beceriksizliği” Fatma teyzemizi çok “üzmüş”. Cumhurbaşkanına olan “hasretini”, izale edememişler maalesef...
Neyse bir şekilde Fatma teyzemiz Ankara’ya gitmiş. Çok sevdiği Recep Tayyip Erdoğan’a “sarılarak”, “hasret” gidermiş.
Buraya kadar her şey normal.
“Anormal” olan ise, Fatma teyzenin TBMM’de ayrı ayrı katlarda ve odalarda bulunan, Malatya milletvekillerinin “ayağına” götürülmesiydi. Tek tek odalarında ziyaret edilen vekillerin derdi ise, sosyal medya hesaplarını biraz daha hareketlendirmek adına “fotoğraf” paylaşmalarıydı.
“Özrü kabahatinden büyük” denilen şey de böyle olsa gerek. Empati duygusundan “uzak” ve “nahoş” bir durumun ortasında kalmışlar. 80 yaşındaki bir pir-i faniye reva görülen bu davranışı, yakın zamanda büyüklerini kaybetmiş vekillerden “beklemezdik” elbette.
Yakın zamanda büyüklerini kaybetmiş insanların “empati” duygusunun, daha ziyade “hassas” ve “zinde” olması gerekirdi. Bu durum, “telafisi” mümkün olmayan bir “hataydı”. Olaya o kadar çok üzüldüm ki; durumu “kıdemli” bir milletvekilimizle mesaj yoluyla paylaştım. Verebileceği bir cevap yoktu ki; bana “üzgün” olduğunu ifade eden bir “emoji” gönderdi.
DEĞİŞİKLİK BEKLENTİSİ ÜZERİNE BİR KAÇ KELAM!..
Genel seçime “yedi” ay gibi az bir “süre” kaldı. Geçen hafta da yazdığım gibi, AK Parti Malatya’da büyük bir “değişikliğe” gidecek. Vatandaş “nezdinde” karşılığı olanlar, “akademisyenler”, iş dünyasının “başarılı” isimleri ve “ağabey” konumunda bulunanlara; milletin “vekilliği” teklif edilecek. Tabii ki Ak Parti Genel Merkezi’nin, “iğfal” edilmemesiyle “mümkün” olacak bu bekleyiş.
Eğer hayatın bir çok “safhasından” geçmemiş ve “empati” duygusundan “yoksun” kişiler bulunursa, Ak Parti “toparlanamaz”. Hele ki; niyeti devletin hazinesine “kancayı” takıp, “cebini” “doldurma” gayretinde olanlara ve “ihale” peşinde koşanlara meydan bırakılırsa, bu iş içinden “çıkılmaz” bir hal alacak.
Kesin olmamakla birlikte, “kulislerde” adı “geçen” bir çok insan var.
Bazılarıyla bire bir görüştüm. Görüştüğüm kişilerden bazıları, bunun sadece “yakıştırma” olduğunu ve böyle bir “niyetlerinin” bulunmadığını söylüyorlar.
Kulislerde ismi geçen kişiler:
-Prof. Dr. Ramazan Özdemir (Bezm-i Âlem Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı)
-Prof. Dr. İlhan Geçit (Ürolog)
-Ramazan Özcan (Ticaret Borsası Başkanı)
-Hacı Uğur Polat (Malatya Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı)
-Kahraman Kavuk (Ak Parti Malatya İl Başkan Yardımcısı)
-İsmail Hakkı Pekel (Ak Parti İl Başkan Yardımcısı)
-Nevzat Öztürk (Yazıhan Belediye Başkanı)
-Ramazan Acar (İl Yönetim Kurulu üyesi)
-Basri Kahveci (Ak Parti Battalgazi İlçe Başkanı)
-Muhammet Yalçınkaya (AK Parti Yeşilyurt İlçe Başkanı)
-Kamil Biter (AK Parti İl Başkan Yardımcısı)
-Aykut Küçük (İş Adamı)
-Sami Er (İstanbul-Fatih Belediye Başkan yardımcısı)
-Özlem Pelitoğlu (Ak Parti Malatya Kadın Kolları Başkanı)
- Ela Erkoç (Battalgazi Belediyesi meclis üyesi)
- Osman Güde (İş Adamı)
- Mahmut Boyraz (İş Adamı)
Ankara’dan bir kaç “bürokrat” ve İstanbul’dan bir kaç iş adamının da “aday” olmayı planladığı “söylentilerini” de eklemek isterim. Konuyu netleştirdikten sonra, buradan isimleri paylaşırım.
SİZİNKİ ATATÜRK SEVGİSİ DEĞİL!..
Dün “ulusal medyadan” bazı arkadaşlarla “muhabbet” ederken, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye yakın tarihi konusunda yazdığı tarihsel revizyonist kitaplarıyla tanınan Mustafa Armağan’ı sordum kendilerine. “Gereksiz”, “yersiz” ve “altı” boş cümlelerle, Mustafa Armağan’a verip veriştirmeye başladı bir tanesi. Kendisine Mustafa Armağan’ın herhangi bir kitabını okuyup-okumadığını sorunca, aldığım cevap, “Hayır” şeklindeydi. “Peki, kitabını okumadığınız bir yazara, kulaktan dolma bilgilerle saldırmak, sizin gibi bir gazeteciye yakışır mı?” diye sual ettim. Mustafa Armağan’ın Atatürk “düşmanlığı” yaptığına kadar getirdi konuyu. “Yazarın ihtisas alanı Mustafa Kemal ise, elbette onunla ilgili doğru bildiği neyse onu yazacak. Seni-beni mi yazsın?” diyerek konuyu kapattım.
GERÇEK SEVGİ!..
Bir adam Mustafa Kemal Atatürk’ü olduğu gibi sever ve de yaptıklarını müdafaa ederse, bu kişi bütün içtenliğiyle “samimi” bir Atatürkçü’dür. Diğeri ise, Atatürk’ü eleştirilerin odağından kurtarmak adına, Hilafetin kaldırılmasını, harf inkılabını veya şapka kanununu gibi meseleleri “sümen” altı etmeye kalkışıp gerçeği gizlerse, bu kişi gerçekten Atatürkçü değildir. Kendi hayal dünyasında oluşturduğu Atatürk’ü sevenler, olsa olsa Atatürk’ü kullanan tiplerdir. Sevgide karşılık beklenmez.
Atatürk ismiyle “beslenen” tipler de vardır. Atatürk isminin “beslemesidir” onlar. Yaptıkları her yanlışı, Atatürk’le “kamufle” etmeye çalışırlar. Hadi bunları da anladık. Dünün radikali olup da, bugünün “Sahte Atatürkçüleri”ne ne demeli?
MUHALEFETİ BECEREMEYİNCE, ATATÜRKÇÜLÜK GİRİYOR DEVREYE!..
Yukarıda bahsettiğim konunun nereden çıktığını da açıklayayım isterseniz. Önümüzdeki günlerde Yeşilyurt Belediyesi, Mustafa Armağan’ı konuk ediyor. Bunun üzerine ilimizin tek CHP’li vekili, ortaya çıkmış, zehir zemberek bir açıklama yapmıştı. Neymiş efendim “Atatürk düşmanı Mustafa Armağan, 29 Ekim’e gölge düşürmek için” çağırılmış. Veli Ağbaba’nın Yeşilyurt hazımsızlığı zaten malum. Ona bu konuda hak verenlerin de olduğunu biliyoruz da, acaba kendisi neye gölge düşürmenin peşinde? Fazla düşünmeden söyleyelim: Son zamanlarda ülkemizin yüz akı sayılabilecek TOGG’un açılışı da 29 Ekim’deydi. Dikkatleri başka tarafa çekmek isteği yatıyor bu açıklamanın altında. İktidara alternatif üretemeyen, milli bir meseleye yokmuş gibi yaklaşan ve yapılan her yeniliğe karşı çıkan tipler, ezikliklerini gizlemek adına Atatürk’ü kullanıyor vesselam…
YAŞLANDI DA, YAŞ ALABİLDİ Mİ?..
“Yaşlanmak” ile “yaş” almak arasındaki farkı kısaca anlatmak isterim.
“Fiziki”, “mental” ve “ruhen” yıpranmak, “elden”-“ayaktan” düşmek, “saçların ağarması” ve son olarak da “akli melekelerin” zayıflamasına “yaşlanmak” denilir.
“Yaş almak” ise; zamanın getirdiği “olgunluğun” farkına varmak, hayata daha “oturaklı” ve geniş “çerçeveden” bakabilmek, “sağduyunun” güçlenmesine denilir.
Yaşlanmak ve yaş almakla ilgili Fransız devlet adamı Poincare’ın başından geçen bir hadiseyi aktarayım. Poincare, siyaset hayatına atıldığı vakit, yaşı 26’dır. Çevresinden biri, siyaset için kendisini pek genç bulduğunu söyler. Pioncare, “Haklısınız” diyerek “Bunun bir kusur olduğunu biliyorum. Ama bu kusuru günden güne kapatmaktayım…” şeklinde cevap verir.
Yaşlanmak ve yaş almak arasındaki farkı anlatmama “sebep” olan ise, CHP Malatya İl Başkanı Enver Kiraz’ın sosyal medya paylaşımıydı. Yukarıdaki paylaşımı yapmasındaki asıl sebep, partisinin Genel Başkanı’yla aynı karede olduğunu göstermekti.
“Ey Vah Ben Yaşlandım mı Ne..?” böylesine kelimeleri “yanlış” yazan, böylesine bir soruyu soran insanın; 10-15 yaş aralığındaki bir “ergen” olduğunu düşündüm bir an!..
Neden acaba?..
Gençliğinden ve yaşlanmaya ramak kaldığından bahseden Enver Kiraz’a küçük hatırlatmada bulunmak isterim. 2012’de geldiği İl Başkanlığı görevini layık-ı veçhiyle yaptığına inandığından zerre şüphem yok da “2012’den beri 3 dönem boyunca il başkanı olarak görev yapan ben, CHP’ye Malatya’da ikinci bir milletvekilliği kazandırabildim mi? Malatya’da muhalefet partisinin temsilcisi olarak, hangi hizmetin yapılması için mücadele ettim de, o hizmeti Malatya’ya kazandırabildim?” diye kendine sordu mu?
“Yaş almak” ile “yaşlanmak” arasındaki farkı, fark edebilmek de bir “erdemdir”.
ANKARA YORUMU
Bundan sonra, “Hasbihal köşemizde” Malatya’nın Ankara’ya yansımalarını paylaşmaya çalışacağım. İşte ilk kulis bilgisi..:
Bayram değil, seyran değil...
“Basri Kahveci’nin İlçe Yönetimi’yle birlikte Genel Merkez ve Ankara çıkarma yapmasının sebebi nedir?” şeklinde bir “sual” ile karşılaştım. Ben de cevap hazırdı: Çünkü geçtiğimiz haftalarda Basri Kahveci'nin “aday” olmak “istediğini” yazmıştınız. O yazıdan sonra, bu “ziyaretler”, daha da “anlamlı” hale geldi.
Çevre Yolu, yetmiyor!..
Ankara’daki kulislerden biri de Malatya’ya az çok ilgisi olanların da dikkatini çeken “trafik” kazalarının çokluğu oldu. Malatya’yı “yönettiğine” inanılan hemen herkese aynı “soru” soruluyor. Malatya Çevre Yolu, Malatya’ya yetmiyor mu? Malatya Time'ın şu an yayındaki ekranına baksanız 3 tane kaza haberi vardır. Malatya Çevre Yolu’nun artan trafik yüküne dayanamadığı artık bir gerçek. Ankara'dan bile görünen bu “eksikliği” izale etmek adına alternatif projeler neden üretilmiyor?
FİSKOS MASASI
-Malatya Büyükşehir Belediyesinin eski başkanlarından Hacı Uğur Polat, Malatya Ak Parti İl Başkanı olacak.
-Derme İlk Okulu’nun çevresinde, “uyuşturucu” satıldığına dair “ilanların” varlığından bahsediliyor.
-Malatya siyasetinde, mahlas-müstear isimlerle oluşturulan sahte hesapların çokluğu dikkat çekiyor. Rakipleri “yıpratma” dönemine girildi anlaşılan.
-Turgut Özal Üniversitesi eski rektörü Aysun Bay Karabulut’un evine giren şahsın, halen görevinin başında olduğunu söylüyorlar.
-Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın Almanya'ya göndermeyi planladığı 5 yeni ataşelikten biri için Aysun Bay Karabulut’un düşünüldüğüyle ilgili duyumlar alıyoruz.
-STK’lar ilk defa Malatya Valisi Hulusi Şahin sayesinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir araya geldi.
-Malatya’da AK Partili hiçbir Belediye, TOGG’u gündemine; alarak vatandaşı bilgilendirmiyor.
Selam ve dua ile
Fiemanillah