Ak Parti'den Kaçıyorlar!..

-Ak Parti’nin Malatya siyasetinin, hepi-topu “on beş” kişi arasında, “kısır döngü” içine girdiğine dikkat ettiniz mi? 

-“Malatya siyasetini” neden Çin lokantasına benzetiyorum?

-“Ak Parti’nin Malatya siyaseti” 4 yılda değişebildi mi?

-20 küsur senelik Ak Parti’nin Malatya siyasetindeki tek değişimi ne zaman oldu?

-Ak Parti’den neden kaçıyorlar?

-Kısır döngünün elemanları gelinen noktanın farkında mı?

-Normalleşme adımlarına BİLSAM nasıl katkı sağlamalı?

-Malatya’da, sorunlarla ilgili olarak “nasıl” teşhis ve tedavi yolları aranabilir?

-Ak Parti’den Bülent Tüfenkci, CHP’den Veli Ağbaba’yı yan yana getiren kongrenin konusu neydi?

-Valilik, Malatya’da, neden “Git, İstediğini Yık” demiş?..

-Malatya’da yıkım pazarlığı nasıl yapılıyor?

-İnsanların büyük emeklerle, büyük hayallerle aldığı ve içinde halen eşyaları bulunan binaların, hesapsız kitapsız yıkılmasının yüreklerde açtığı yaralar nasıl kapanacak?

-“Yıkımlarla ilgili iddiaların” ardı arkası neden kesilmiyor?..

-Malatya’daki bütün iddiaları tek tek kaleme alıyorum!

-Bazı gözü dönmüş yıkımcılar ne yapmaya çalışıyor?

-İnsanlara vahim durumun düzeleceğine dair umut veriliyor mu?

-Fiskos Masasında ne var? 

-Haftanın karikatüründe ne var?

-Laf Ebesini okumadan geçmeyin!

***

Ak Parti’nin kurulduğu günden beri, en yüksek oy aldığı illerden biri Malatya olmuştur. Ak Parti’nin ilk olarak girdiği 22. Dönemde Malatya’dan çıkardığı milletvekilleri, Miraç Akdoğan, Ali Osman Başkurt, Ahmet Münir Erkal, Fuat Ölmeztoprak ve Süleyman Sarıbaş’tır. 

Bundan sonraki milletvekili listesini de şöyle sıralayalım:

23. Dönem - Öznur Çalık, Mahmut Mücahit Fındıklı, İhsan Koca, Fuat Ölmeztoprak, Ömer Faruk Öz, Mustafa Şahin. 

24. Dönem - Mahmut Mücahit Fındıklı, Öznur Çalık, Mustafa Şahin, Hüseyin Cemal Akın, Ömer Faruk Öz.

25. Dönem - Taha Özhan, Öznur Çalık, Mustafa Şahin, Nurettin Yaşar, Bülent Tüfenkçi.

26. Dönem - Taha Özhan, Öznur Çalık, Bülent Tüfenkci, Nurettin Yaşar, Mustafa Şahin

27. Dönem - Öznur Çalık, Bülent Tüfenkci, Ahmet Çakır, Hakan Kahtalı

28. Dönem - Bülent Tüfenkci, İhsan Koca, İnanç Siraç Kara Ölmeztoprak, Abdurrahman Babacan 
 
Ak Parti’nin Malatya  siyasetinin, hepi-topu “on beş” kişi arasında, “kısır döngü” içine girdiğine dikkat çekmek istiyorum. 

Malatya’da Ak Parti’nin kurucu il  başkanı Ali Osman Başkurt’tu. Ahmet Münir Erkal ise Fazilet Partisi’nin belediye başkanıydı. Bu iki isim de daha sonra milletvekili oldular. İhsan Koca da il başkanlığından milletvekilliğine geçen isimdi. Kendisini birkaç sene sonra yeniden il başkanı olarak gördük. Ardından da bilahare milletvekilliği koltuğuna oturdu. 

Ak Parti’nin il başkanlığı ve milletvekilliği görevlerini ifa eden isimlerden bir başkası ise Mustafa Şahin’di.  Ahmet Çakır’ı da aynı görevlerde sırasıyla gördük. Kendisi ayrıca iki dönem de belediye başkanlığı görevinde bulundu. Sonrasında da milletvekili koltuğuna oturdu.

Hatırlanacağı üzere, Hakan Kahtalı il başkanlığı görevini yürüten bir isimdi. Daha sonra milletvekili olarak gördük kendisini. 

Yaklaşık 4 yıl önce “Malatya siyaseti, Çin lokantası gibi!..” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Mezkur yazıda Çin Lokantasının özelliğini anlatırken, “Yuvarlak masa etrafında oturulur, bu masa dönen bir platform üzerine kuruludur. Masanın üzerinde et, balık, tavuk, çorba, salata vesaire vardır. Masa dönerken, herkesin önüne yiyecekler sırayla gelir.” ifadelerini kullanmış ve “Nereden çıktı bu Çin Lokantası?” diyeceklere de cevap olarak; Malatya’daki Ak Parti siyasetinin Çin lokantasına benzettiğimi belirtmiştim. 

O günden, bugüne kadar pek bir şey değişmedi. Söz konusu yazının üzerinden 4 sene geçti ve “bir değişiklik”le Ak Parti’nin Malatya siyaseti “Eski tas, eski hamam” devam ediyor. Önümüzde bir yerel seçim var ve kimin aday olacağıyla ilgili hayli “spekülasyon” da var.

Ak Partili siyasetçiler, önce il başkanı, sonra milletvekili veya belediye başkanı oluyor. Hatta kimisi ikinci kez il başkanlığı koltuğuna oturup akabinde yeniden milletvekili oluyor. Ahmet Davutoğlu’nun genel başkanlığı sırasında Nurettin Yaşar ve Taha Özhan yeni simalar karşımıza çıkmıştı. O dönemi çıkarttığımızda Ak Parti, vatandaşın önüne yeni bir simayı koyamamış gibi görünüyor. Son seçimlerde İnanç Siraç Kara Ölmeztoprak yeni sima olarak görünse de, o da Fuat Ölmeztoprak’ın kızı olduğu için seçildi. Ak Parti’nin yeni sima olarak vatandaşın önüne koyduğu tek isim ise, Abdurrahman Babacan oluyor. 20 küsur senelik Ak Parti’nin Malatya siyasetindeki tek değişimi, Abdurrahman Babacan olmuş. 

Aklı başında, sıhhati yerinde, zekası-idraki muhteşem, vizyonu geniş, misyonu sağlam insanlar, siyasete giremiyor, hatta girmek istemiyor. Çünkü, bu kısır döngünün elemanlarının kendilerine müsaade etmeyeceğini, bilakis aleyhte mücadele edeceklerini bildikleri için, Ak Parti siyasetinden şiddetle kaçıyorlar.  

NORMALLEŞME ADIMLARINA BİLSAM DA KATKI SAĞLAMALI

Malatya’mızda 2005 yılında kurulan Bilgi Yolu Eğitim, Kültür ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (BİLSAM), önceleri siyasi saiklerle bir yerlere çekilmeye başlamıştı. Başlarda çok güzel proje ve organizasyonlara imza attı bu kuruluş. Efsaneleşmiş valilerimizden Ulvi Saran’ın da haftada birkaç kere saatlerce buradaki projelerle alakadar olduğunu biliyorum. Dediğim gibi başlarda çok güzel işlere imza atan bu kuruluşumuz, başındaki insanların siyasi emelleri sebebiyle atıl bir duruma geldi. 

Geçtiğimiz Cumartesi günü BİLSAM’ın kongresi vardı. Çeşitli siyasi görüşlerden akademisyenlerin yeni yönetime seçildiği kongreye katılımın da renkliliği, olumlu bir hava estirdi. Ak Parti’den Bülent Tüfenkci, CHP’den Veli Ağbaba ve ismini hatırlayamadığım birçok insan, kongreye katıldı. 

Böylesine güzide bir kuruluşun her siyasi görüşe eşit mesafede durma gayreti göstermesini büyük bir memnuniyetle karşılarken, toplumun beklentilerinin de göz ardı edilmemesi gerektiğinin altını çizmek istiyorum. BİLSAM’ın yeni yönetiminden, halkın büyük beklentileri var. Siyasetten uzak bir görüntü sergileyen yeni yönetimin, siyaset üstü kalarak yoluna devam etmesi, bu toplum için büyük bir kazanım olacaktır. Bu kazanım, kamuya da, siyasete de, yerele ve ulusala da lafını geçirmenin anahtarı olacaktır. 

BİLSAM’daki yeni yönetim, Kahramanmaraş merkezli depremlerle büyük yıkım yaşamış Malatya için, yeni bir umut kapısı oldu. Yaşanan afet sonrası, yaşanan sıkıntılarla ilgili bir çalışma bekliyorum mesela BİLSAM’dan… Eğitim, sağlık ve asayiş sorunlarıyla ilgili çalışmalar yapılabilir. Mevzuattaki yapısal sorunlar ele alınarak, imarla ilgili çalışmalardaki aksaklıklar da giderilebilir. Üzerinde çalışılacak sorunlarla ilgili olarak, uzmanlarla bir araya gelerek, teşhis ve tedavi yolları aranabilir. Bence BİLSAM’ın ilk yapacağı iş de, sorunların tespiti ve giderilmesi için nelerin yapılacağıyla ilgili bir rapor hazırlayıp, Sayın Cumhurbaşkanı’ndan başlayarak, aşağıya kadar herkese bu raporu ulaştırmalıdır. Belki de BİLSAM’ın kurulduğu ilk günden bugüne kadar yaptığı işlerin en önemlisi de bu olacaktır. Son söz olarak; Yeni yönetimin hem ülkemize, hem de Malatya’ya hayırlı olmasını diliyorum. 

VALİLİK “GİT, İSTEDİĞİNİ YIK” DEMİŞ!..

Kahramanmaraş merkezli depremlerle enkaz haline gelen Malatya’da, yıkım işleri bütün süratiyle devam ediyor. Yıkımlarla ilgili hemen her gün yeni bir iddiayla karşılaşıyoruz. İşte son iddia: Patlatmayla yıkım yapan firmaya “Kafana göre takıl” denilmiş. 

Yukarıda birkaç kelimeyle anlatmaya çalıştığım bu iddiayı biraz daha detaylandıracak olursak;  Patlayıcıyla yıkım yapan firma çağırılıp “Sana 250.000 metrekare yıkım verdim. Kaç lira vereceksin?” Firma da  “Şu kadar para vereceğim” diyor ve onayı alıyor. Firmanın yetkilileri de 12 katın üstü  olan ve daha çok para kazanılacak hangi bina varsa, onu seçiyor ve işe girişiyor. Bina hakkında yıkımın ertelenmesi için mahkemeye başvurulmuş olsa dahi, yıkım ertelenmiyor. Bu iddiayı ortaya atanların verdiği bir örnekse kan donduruyor. Patlatılarak yıkılan binalardan biri için, yıkımdan bir gün sonra mahkemeden erteleme kararı çıkmış. Ama ne fayda ki, bina yerle bir olmuş durumda.

Şayet bu iddialar doğru ise, önümüzdeki günlerde onlarca hatta yüzlerce dava açılacak. Bu işte kimin sorumluluğu varsa hesabını verecek. Verecek vermesine de; İnsanların büyük emeklerle, büyük hayallerle aldığı ve içinde halen eşyaları bulunan binaların, hesapsız kitapsız yıkılmasının yüreklerde açtığı yaralar nasıl kapanacak?

Bu tür yıkımlarla ilgili olarak korkum o ki; İşi mahkemeye götürmeyip kendi halletmeye(!) kalkışan birinin ortaya çıkması.   

YIKIMLARLA İLGİLİ İDDİALARIN ARDI ARKASI KESİLMİYOR!..

Elime geçen son iddia ise; Bazı gözü dönmüş yıkımcılar, özellikle sitelerde keşif yapıyormuş. Sosyal donatısı çok olan, ağacı fazla olan, düzeni güzel bulunan ve çok para getirecek siteleri tespit ediyor ve Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı (YİKOB) yetkilerine “Buranın yıkım işini bize verin” diyormuş. Yani YİKOB’a baskı yapıyorlarmış. Binanın sağlamlığı veya mahkemelik olması onları ilgilendirmiyor. Büyük bir ihtimalle de mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verecek. Ama adamın gözü dönmüş ya “Ben devletten burayı parayla aldım” diyerek geleni geri gönderiyormuş. 

Sonuç olarak; Bu da bir iddia. Ama büyük bir iddia tabii ki... Yukarıda bahsettiğim konularla ilgili savcılık el koymadıkça veya valilik bir tedbir almadıkça, ya da ihaleler sağlıklı yapılmadığı müddetçe, bu tür iddiaların ardı arkası kesilmeyecek gibi…

UMUTLARI, DİRİ TUTMAK GEREK!..

Geçtiğimiz günlerde bir yerde okumuştum. Van depreminden sonra, insanların “psikolojik durumu”yla ilgili çeşitli araştırmalar yapıldığından bahsediliyordu. Bu araştırmalar sonucunda “Afete maruz kalmış insanların” direnç katsayısı 6 ay boyunca sabit kalıyormuş. “Her şey düzelecek. Yeniden eski halimize geleceğiz” gibi düşüncelerle başına gelenlere direniyormuş insanlar. 6 aydan sonra ise, direnç katsayısı yavaş yavaş düşüyormuş. Bu süreç bazı kişilerde 1 yıla hatta 1 buçuk yıla kadar çıkıyormuş. Bu süreçte intihar edenler veya akıl sağlığını yitirenler de oluyor. Asıl sıkıntı 6. Aydan sonra başlıyormuş. Kahramanmaraş merkezli depremlerin üzerinden yaklaşık 8 ay geçti. İnsanların direnci de yavaş yavaş düşmeye başladı. 

İnsanların direnç katsayısını yüksek tutmanın yolu, umutlarını diri tutmaktan geçer. Yani insanlara vahim durumun düzeleceğine dair umut vermek gerekir. 

Önümüzde yerel seçimler var. Bu seçimler, insanların umutlarını diri tutmanın bir yolu aslında. Bence, bütün siyasi partiler, seçim stratejilerini bunun üzerine belirlemeli. Çözüm yolları bularak, vatandaşın karşısına çıkmalı ve insanlara umut vermeli. Durum böyle olmaz ise, bölgede oy kullanacak insan da bulunamayacak. 

FİSKOS MASASI:

-Malatya Valisi Ersin Yazıcı, afetin ilk anından bugüne kadar yapılan çalışmaları (!) fecaat olarak yorumlamış.

-Bir önceki YİKOB Başkanı vali yardımcısı, usulsüz işler yaptığı iddiasıyla görevinden alınmış.

-Vatandaşın tahammülsüzlüğü ve siyasetçinin patavatsızlığı, bürokrasinin çalışmasına engel oluyormuş.

-Malatya, el değiştiriyor ve nitelikli göç veriyormuş.

-Mustafa Katipoğlu, Yeşilyurt’tan adaymış.

-Arguvan, Arapgir ve Hekimhan belediye başkanlarının rağmına, Barış Yıldız CHP Malatya İl Başkanı olmuş.

-Arguvan Belediye Başkanı, Veli Ağbaba hakkında çok eleştirel konuşmalar yapıyormuş. 

-Malatya’da yapıldığı iddia edilen bir anket sonucunda, Öznur Çalık’ın yüzde 78, Ramazan Özcan’ın ise yüzde 22 oranında olumlu oyu varmış. 

-Ankara’da, Selahattin Gürkan’ın yeniden Büyükşehir Belediye Başkanı olmasına yüzde 50 ihtimal verilirken, Öznur Çalık ise yüzde 25’te kalmış. 

LAF EBESİ:

Deprem sonrası, “Eve ev…” denilince, herkes az hasarlı evini ağır hasarlıya çevirmeye çalıştı. “Bir kaç evi bulunanın, sadece bir evine nakdi yardım yapılacak” denilince, bu defa da ağır hasarlı evini, az hasarlıya çevirmeye çalışanların sayısında patlama yaşandı. Bu ahlak anlayışı ve ihtirasla, Allah’dan rahmet, devletten de adalet beklemeye yüzümüz var mı?

Selam ve dua ile
Fiemanillah