Ayy çok şiriin. İkiz mi bunlar?
30 Mayıs 2021, Pazar 05:41
Merhaba değerli okuyucularım.
Okumayıp da karikatürlere fotoğraflara bakıp hemen çıkanlar… neyse… Size de merhaba.
Apartmanda hiçbir kapıyı çalmayıp, bir şey söylemeyip, elinde fincanla dolaşıp şeker arayan adama kimse tutup toz şeker verir mi? Kapıyı çalacaksın:
- “Efendim ben üst kattaki komşunuzum. Evde şeker bitmiş. Bu saatte de her yer kapalıdır. Çıkıp alamadım. Varsa bir fincan şeker..” Bunu de; can feda.
Ana sayfada yazarlara bakıp aralarında da beni görür görmez: “Kim bu cins adam? Tipe bak tipe” deyip, ama gene de merakından makaleme tıklar, sonra sadece karikatüre bakıp çıkarsan makalede bahsettiğim onca şeyden nasiplenemezsin. Girmişken biraz sabredip okuyacaksın. Baktın dayanamıyorsun. Hemen gıcık olduğun bir arkadaşınla paylaşacaksın. Böylece üzerindeki yükü de arkadaşına yıkmış olacaksın.
Açıkçası her makalemde böyle bir giriş yapmaktan da yoruldum. Makale standartlarının dışına çıkıp, “giriş ve gelişme” kısımlarını sonraya bırakıp, ”sonuç”la başlamak geliyor içimden. Ama vicdanım müsaade etmiyor.
***
Geçen yazımda cezaevinden bir arkadaşımın anlattığı; Abbas adlı hükümlünün cezaevine ilk girdiğinde başından geçenleri sizlerle paylaşmıştım. Bu konularda konuştukça, araştırdıkça çok enteresan bilgilerle karşılaştım. Okursanız Yazacağım. Okumayacaksanız yormayın beni. Gecenin bir yarısında bilgisayar klavyesine eskiden kalma alışkanlıkla daktilo tuşları muamelesi yapıyorum. Komşular uyuyamayıp kapıya geliyor. Okuyacaksanız komşuların uykusu kaçıversin önemli değil, ben her halükârda yazarım.
***
Kapalı cezaevinden açık cezaevine nakil olan hükümlüler yanlarında jandarma ya da bir başka görevli olmadan Kapalı Cezaevinden çıkıp, Açık cezaevine kendileri gidiyormuş. Kapalıdan çıkınca Açık cezaevine gitmeyip kaçanlar bu kaçışı “Yürümek” olarak adlandırıyorlarmış. Kaçanlar polis çevirmelerinden kurtulmak için de “ikiz nüfus cüzdanları” çıkartıyorlarmış.
Köyden hiç çıkmamış, karakol yüzü görmemiş tertemiz sicilli bir çobanın nüfus cüzdanının kendi resmi ile kopyasını yaptırıp yıllarca onu kullanırlarmış.
Ömer isimli bir hırsız kabindeki akşam sohbetinde bu konuyu anlatıyormuş:
“Dayı, ben de paraya kıyıp bu ikiz nüfus cüzdanlarından yaptırmıştım. Adım da artık Ömer değil Rasim'di.
Bir gün arabamla manitayı evine bıraktım. Dönüş yolunda tam Turgut Temelli caddesinden dönerken yanımda beliren motosikletli Polis “Sağa çek bakem” dedi. Çektim sağa. Atar yaptım:
-“Memur bey, neden bu kadar arabanın içinde beni çeviriyorsun? Ne trafik suçu işledim?” Diyerek çıkıştım. Polis memuru sırıtarak:
-“Tipin yamuk, bu biir. Kollarında bir sürü dövme var. Bu cezaevine girmiş-çıkmışsın demektir. Suça meyilli olabilirsin. Bu da ikii. Altında da Şahin araba var. Bu da üüç. Hiçbirinden tutturamasam arabanın muayenesi ya da sigortası yoktur kesin. Oradan tuttururum. Ver önce kimliğini de GBT'ne bakalım. Oradan bir şey çıkmazsa -ki tecrübelerime göre bu mümkün değil- o zaman arabanın kontrollerini yaparım.”
Ben ikiz nüfus cüzdanımın verdiği rahatlıkla:
-“Ben temizim. Hiçbir suçum, aramam hatta trafik cezam bile yok” dedim. Polis kontrol etti. Şaşırmıştı. GBT sonucu benim tertemiz, suçsuz , günahsız, pırıl pırıl bir vatan evladı olduğumu teyit ediyordu.
-“Mümkün değil, yanılmış olamam. Karakola gidelim parmak izinden bakalım” dedi.
Blöf yapıyordu. Ordantaa karakola gidecek sadece yanıldığı için bir sürü uğraşacaktı… Mümkün değildi. Blöfünü gördüm:
-“Gidelim amirim. Ben temiz ve dürüst bir vatandaşım” dedim.
-“Blöf yapmıyormuş. Herif üşenmedi taa karakola kadar götürdü beni. Parmak izimi aldılar. 17 ayrı suçtan arandığım ortaya çıktı. İşte buradayım” diye anlatınca koğuştaki yaşlı torbacı atılmış:
-“Ben de o ikiz nüfus cüzdanından yaptırdımdı. Tam 5 yıl bir sürü polis kontrolünden geçtim. Kimse şüphelenmedi. 6. Yıl Doğu Garajının orada GBT kontrolüne takıldım. Memur kimliği kontrol etti. Sonra bana dönüp:
-“Başınız sağ olsun. Siz 4 ay önce vefat etmişsiniz” dedi. Meğer ikiz nüfus cüzdanı çıkardığım kişi 4 ay önce vefat etmiş. Nerden bilebilirdim ki? Ben de işte buradayım…”
***
Sevgili okurlarım. Yazımın burasına kadar sabırla okudunuz. Sağ olun. Az kaldı. Hemen vedalaşacağız.
Yazacak o kadar çok şey var ki.. Hangisini yazsam diye tereddütlere gark oluyorum.
Hani Tilki ile kedi karşılaşmış. Tilki kediye sormuş:
-“Şuradan kurtlar gelse kaç tane yöntemin var, kurtulmak için?”
-“Benim bir yöntemim var. Ağaca tırmanır kurtulurum. Ya senin?” diye sormuş kedi.
-“Ohoo Ben tilkiyim. Benim onlarca oyunum, hilem var kurtulmak için” demiş ki, o anda hızla yaklaşan kurt hırıltıları gelmiş kulaklarına. Kedi can havliyle tırmanmış en yakın ağaca. Dallar arasına sinip beklemeye başlamış. Tilki ise “acaba şunu yapsam da mı kurtulsam, öbürünü yapsam da mı kurtulsam” diye karar verene kadar kurt gelmiş parçalamış.
İşte böyle. Aynı benim durum.
Kediyi yakalayamasam da tilkiyi yakalarım.
Kalın sağlıcakla…