Azıcık Aşım Kaygısız Başım
30 Mayıs 2024, Perşembe 10:24Eski günlerden bahsedince, şimdiki çağalardaki tepki şu: “Ay ben şok, ciddi olamazsın! Cep telefonu yok muydu? Cep telefonundan vazgeçtik evlerde de yok muydu telefon? Nasıl yaşadınız öyleyse.”
El cevap:
Yoktu çağam, yoktu. Telefon da yoktu, televizyon da yoktu. Hatta elektrik bile yoktu. İdare lambalarımız vardı. Gaz lambamız vardı. Durumu iyi olan ailelerde “lüküs” vardı. Elektrik yeterli gelmez ve bazı saatlerde kesinti yapılırdı.
O dönemlerde erkenden yatılıp, erkenden kalkılırdı. Büyüklerimiz, “yatsıyı kıl yat, boyunca nura bat” diyerek bizi motive eder, biz de erkenden yatardık. Kahvaltılar henüz köy kahvaltısı, serpme kahvaltı, açık büfe kahvaltı, organik kahvaltı, Van kahvaltısı gibi fraksiyonlara ayrılmamıştı. Tereyağı, bal, peynirden oluşan ana kahvaltısı revaçtaydı. Çoğu zaman da mercimek ya da tarhana çorbasından oluşan ana çorbalarıyla güne başlardık.
Azıcık aşımız, kaygısız başımız der, mutlu olurduk. Kanaat (idare-tasarruf) diye bir olgu vardı her evde uygulanan. Tavuk ve kırmızı et evlere her gün girmezdi. Girdiği zaman da mis gibi kokusundan durulmaz, tadına doyulmazdı. Pirinç pilavı misafir gelince yapılır, çarşıdan tatlı alınmaz, evde yapılır ve kanaat olsun diye şekeri az konurdu. İdare için bunları yapan analarımız bizi de obeziteden ve diyabetten korumuş olurlardı..!
Giderlerimiz şimdiye göre yok denecek kadar azdı. Büyüklerin yemekleri sefer taslarına koyularak çocuklar tarafından götürülürdü.
Elektrikle çalışan bir tek lambalar vardı, onun da yarı günü kesik olurdu. Onun için elektrik masrafı çok azdı. Telefon masrafı, özel okul aidatı, servis parası, internet masrafımız yoktu. Apartman aidatı, kapıcı parası, doğalgaz ücreti nedir bilmezdik.
Analarımız yemekleri gazocağında ya da kuzinede yaparlardı. Sonraları İpragaz, Milangaz dediğimiz tüpler çıktı. Kalorifer yoktu, evlerin ısınması soba ile olurdu. Sobada, odun kömür yakılır, bazı evlerde de talaş sobasında talaş yakılırdı. Sobanın deliğinden, tavanda oynaşan alevi izlemek, çıkan hışırtıları dinlemek ne de hoş olurdu.
Herkes kendine yakışan şeyi giyerdi. Markalı ürünleri bilmezdik. Bir ayakkabıyı yırtılana kadar giyerdik. Cızlavetten, gunduraya terfi ettiğimizde bile, dibi delininceye kadar giyer, sonra pençe yaptırırdık. Pençe, ayakkabının ömrünü uzatırdı.
Ceket, gömlek yakalarımız ters yüz edilirdi. Gömleklerimize yedek yaka ve kol yaptırılır, yırtılan yerler yamanırdı. Çoraplarımızı analarımız yünden örerlerdi.
Turşumuzu, salçamızı, reçelimizi, kışlıklarımızı kendi bağımızdan bahçemizden yapardık. Değirmana gider, unumuzu kendimiz yapardık. Banyoda duran zeytinyağlı yeşil sabun hepimizi tertemiz yapar, kimyasal jel ve şampuanlar gibi kaşıntı yapmazdı.
Aç değildik, açık değildik. Çok mutluyduk.
Şimdi öyle mi? İnsanların her şeyi var ama mutlu değiller. Doyumsuzlar. Gözleri doymuyor. İstiyorlar. Daha istiyorlar, sürekli istiyorlar.
Biz eski topraklar ise hala eski günleri arıyoruz. Hatta eski yol kesen kışları bile arıyoruz. Kar yağdığında, papamızı vurur, kızak kayardık. Yalınayak topraklara basardık. Yağmurda ıslanırdık. Şimdiki çocukların hiçbirinde bunlar yok. Aman basma üşütürsün, aman sıkı giyin, onu yeme, bunu içme…
Ha unutmadan söyleyeyim, kola gibi yabancı menşeli emperyalist içecekler de şehrimize gelmemişti henüz.
Tek lüksümüz, Demir gazozu içmek, Dondurmacı Süleyman’dan dondurma yiyip, Temelli Pasajı boyunca volta atmaktı.
Yahu ne güzel günlerdi. Eskimeden ayakkabı ve kıyafet alınmazdı. O eli öpülesi analarımız azla yetinir, vara yoğa evde huzursuzluk çıkarmazlardı. Babalar da baba gibi dik durur, yuvasının rızkı için dişini tırnağına takar çalışırdı. Eşler arasında sevgi, saygı ve sadakat vardı, onun için evlilikler çok uzun sürerdi…
Çok şey kaybettik çok şey…
Selam olsun o güzel günleri yaşayan Malatya’mın güzel insanlarına.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Mesut Kendirli.
31-05-2024 06:58Sayın Atilla bey, Asalet soydan gelir, boydan değil.Elinize Kaleminize sağlık, Makalenizi okudum Eski günlerimizi çok güzel anlattınız, devamını bekleriz sağ ol var ol.Kendirli Mesut.