BABAYİĞİT VAR MI?..
14 Ekim 2019, Pazartesi 06:52
SESLİ MAKALE
Aylardır konuşulan bir dernek var Malatya'da. Neden konuşulur? Ne iş yapar? Üyelik şartları nelerdir? Mahiyetini pek bilmediğim bu dernek; Meşale Derneği'dir. Bu güne kadar merak edip araştırıp soruşturmadım ama artık yeri geldi sanırım. Çünkü, büyük bir siyasi kitlenin arkasında olduğu belirtilen bu dernekle ilgili tafsilatlı bir yazı yazmak istiyorum. Sebep mi dersiniz? İşte sebeplerimden sadece ikisi: Dernek, mensupları sayesinde çeşitli kurumlarda hala söz sahibiymiş. Basit bir iş için bile bu derneğin onayı gerekiyormuş. Bütün bunların bir dedikodudan ibaret olduğunu ümit ederek, dernek yetkililerine sesleniyorum. En azından birinizle yüz yüze gelip, aklıma takılan soruları yöneltip, cevaplarını burada yayınlamak isterim. Var mı böyle bir babayiğit…
***
MESUT PARLAK İLE İLGİLİ TESPİTLERİM…
İstanbul Üniversitesi eski rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak ile geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiğim röportaj sonrası kendisiyle ilgili tespitlerimdir:
- Malatya'ya ve siyasetine çok “hakim”.
- Desteklediği partiyi dahi eleştirebilecek kadar objektif bir “duruşu” var.
- “Her sosyal demokrat, din ile mesafelidir” tezine muhalif “müstesna” bir örnek..
- “Essahtan Malatyalı” bir profil çiziyor
- Bir annenin evladının üstüne titrediği gibi Malatya Eğitim Vakfı'nın üstüne “titriyor”.
- Malatya Eğitim Vakfı onun hassasiyeti ve “kırmızı” çizgisi.
***
“KAÇAK SARAY” DİYORSUN DA “KAÇAK OTEL”DEN NE HABER?
Saygıdeğer hocamız Mesut Parlak ile gerçekleştirdiğimiz röportaj esnasında, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya milletvekili Veli Ağbaba'yı da sordum. Veli Ağbaba'yla ilgili saygıdeğer hocama bir dokundum, bin ah işittim.Seçim zamanlarında kendisini “Cesur yürek” diye tasvir eden Ağbaba, bakalım bu iddialara ne cevap verecek?
Malum olduğu üzere Veli Ağbaba, “Alevilik” inancına sahip biri. (Bu sözden herhangi bir ayrımcılık yapmaya çalıştığımın çıkarılmasını istemem. Sadece durum tespiti benim amacım) CHP'nin Malatya'da teşkilatında Alevilerin çoğunlukta olmasının müsebbibi olarak Veli Ağbaba gösteriliyor. İşin inanç tarafını bir kenara bırakırsak, sayın Ağbaba'nın oteliyle ilgili merak ettiğim bir “Kaçak otel” iddiası var. Eğer kaçak otel iddiası doğru ise 80 milyon vatandaşımızın “hakkı” yenmiştir.
Mevzu “Alevilik” ve “Kaçak otel”e gelince aklıma takılan bir hususu da belirtmek isterim. Toplumumuzun büyük bir çoğunluğu tarafından bilinen bir Alevi geleneğinde “Cem” ibadeti vardır. Cem ibadetine, katil, hırsız, yolsuz ve nefsine düşkün kimseler giremez. Bunu Alevilerin meşhur dedelerinden olan “Şah Hatayi” şu şekilde dile getirmiştir:
“Erenler cemine her can giremez
Şah'a kanber gibi kul olmayınca
Her kanberim diyen kanber olamaz
Edep ile erken yol olmayınca”
Cemlerde eşitlenme şeklinde bir ritüel de var. Cem evine girildikten sonra rızalık almakla devam eder. Alevi inancına göre “Hakk” insanlara “Bana kul hakkıyla gelmeyin, kendi oluşturduğunuz haksızlıkları kendi aranızda halledin!” demiştir. Her şeyden önce cemi yürütecek olan dede kendisinin cemi yürütebilmesi için ceme katılanlardan “rızalık” alır. Üç defa sorarak “Benden razı mısınız, cemi yürütmemi kabul ediyor musunuz?” şeklinde orada bulunanlara sorar ve “Razıyız” cevabından sonra dede cemi başlatır.
Şimdi gelelim bir tespite ve soruya: Sayın Ağbaba, hemen her konuşmasında Cumhurbaşkanlığı'nın Beştepe'deki Külliyesi için “Kaçak saray” kelimelerini kullanıyor. İddiaya göre “Kaçak otel” sahibi. Eğer iddia doğruysa Veli Ağbaba uzunca bir süredir Cem ibadetine “giremiyor” olmalı.
Bakalım “Cesur yürek” cem ibadetine girip giremediğini açıklayabilecek mi?
BENCE, TANITIM GÜNLERİNİN İPİ ÇEKİLDİ
Malatya'mızın tanıtımıyla ilgili çeşitli organizasyonlar yapılıyor. Hal böyle olunca görevim icabı hemen hepsine katılıp gözlemlerde bulunuyorum. Bugünkü yazımda da Malatya Tanıtım Günleri'yle ilgili tespitlerimi aktarmak isterim:
- Malatya tanıtım(!) günlerinde, Malatyalı olmayanlara Malatya tanıtılmıyor. Çünkü gelmiyorlar.
- Bu tanıtım(!) günlerinden Malatyalıların bile haberi olmadı. Malatyalı olmayanlar nasıl haberdar olup da gelsin?
- Protokol konuşması çok ve yersiz bir şekilde uzadı
- Kahraman ordumuz, Suriye'de Barış Pınarı Harekatı'nı icra ediyor. Yüzlerce terörist etkisiz hale getirilirken, şehit ve yaralılarımız da oluyor. O şehitler sanki Malatya Tanıtım Gününü organize edenlerin umurunda değilmiş gibiydi. Hatta, sanatçılar türkü söylemek için sıraya girmiş, bangır bangır sanatlarını (!) icra ediyordu.
- Katılım az olduğu gibi, stantlarda “ruhsuzluk” hakimdi.
- En kalabalık ve rağbet gören tek yer “Pütürge” standıydı.
- En sessiz ve sakin olanı “Kale” standıydı. Ayakta uyuyup otel parası vermeyen biri vardı orada.
- Hasıl-ı kelam: “MASTÖB”cüler ve “MADEF”cilerin kalpleri ayrı ayrıydı. Hal böyle olunca da ne “sinerji” vardı. Ne de “başarılı” bir program vardı ortada.
Bugünden sonra Malatya Tanıtım Günleri, tarihte kaldı bence…
***
ÇINAR'A BİR TEŞEKKÜR DAHA…
Yeşilyurt Belediye Başkanı sayın Mehmet Çınar, Malatya Tanıtım Günleri'nde çok aktifti. Resmen çıkarma yapmıştı. İstanbul'daki birçok gazete ve televizyonu ziyaret ederek artı puan almaya devam etti. Malatya Time ailesini de unutmayıp ziyaretiyle bizi memnun etti. Teşekkürler Mehmet Çınar…
***
EN AZINDAN TUVALET KONUSUNDA KOPYA ÇEKİN!..
Malatya Tanıtım Günleri'nde abdest almak veya ihtiyaç gidermek için tuvalete giden bir “başkanımız” var mı acaba? “Nereden çıktı bu tuvalet muhabbeti?” diyenleri duyar gibiyim ama en azından bunun kopyası çekilsin istiyorum. İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki olan Sağlık A.Ş'nin yaptırdığı “tuvaletler”i görünce yukarıdaki sözler aklımdan geçti. Çünkü, her tarafından hijyen ve sağlık fışkıran bu tuvaletleri Malatya'da da görmek istiyorum. İnsanımız bu olumlu muameleyi hak ediyor. Kendinize has bir hizmet anlayışınız var. Hepsine saygılıyım ama şu tuvalet meselesinde İstanbul'dan kopya çekerseniz hiç de fena olmaz.
***
LALELİ BABA'YI BİLİR MİSİNİZ?..
“Tuvalet meselesi”ne aklı takılanlar için kıssadan hisse bir hikayeyi aktarmak isterim. Çünkü def-i hacet, önemli bir konu.
İstanbul'da Beyazıt ile Aksaray arasında bulunan yere Osmanlı Padişahlarından Sultan 3. Mustafa bir cami inşaatı başlatır. O semtte Laleli Baba namında bir pir-i fanî vardır. Bu zat sürekli yakasında taşıdığı lale ve sırtındaki lale işlemeli cüppesi sebebiyle “Laleli Baba” ismini almıştır. O günden bugüne kadar, Laleli Baba'yla ilgili hayli ilginç olay rivayet edilmiştir.
Sultan 3. Mustafa, hem cami inşaatını denetlemek, hem de Valide Sultan tarafından övülen Laleli Baba'yı ziyaret etmek ister. Laleli Baba'ya, Padişah'ın kendisini ziyaret edeceği haberi ulaştırılır. O da buyur eder. Padişah, Laleli Baba'nın sohbetinden ziyadesiyle memnun kalmıştır. İçinde, bu zatla daha sık görüşme arzusu uyanır. Ayrılacağı sırada “Efendi hazretleri, bu dünyada en güzel şey nedir?” şeklinde bir soru sorar.
Laleli Baba, “Bu dünyada en değerli şey, yiyip içtikten sonra sıkıntısız biçimde def-i hacetini (tuvaletini) yapabilmektir" der.
Laleli Baba'nın bu cevabı hükümdarı rahatsız etmiştir. Hikmetli sözleriyle başta kendisini sonra da herkesi etkileyen bir zata bu cevabı pek yakıştıramayan Padişah, maiyetiyle beraber saraya döner. Padişah ayrılırken gönlünden geçirdikleri Laleli Baba'ya malum olmuştur. "Yakında görürüz, demek illâ bu sıkıntıyı yaşaman lazım" anlamında tebessüm eder Laleli Baba.
Ertesi gün padişah, şiddetli bir kabızlığa yakalanmış, birkaç gün bu hastalıkla perişan olmuştur. Odasına bir hekim girip, diğer hekim çıkmaktadır. Ancak bir türlü rahatsızlığından kurtulamaz padişah. Büyük ıztırap çeken padişah, nihayetinde rahatsızlığının sebebini bulur. Bu hâlin Şeyh Efendi'nin sözüne itirazdan dolayı başına geldiğini anlayarak, Laleli Baba'nın yanında alır soluğu. Hata ettiğini söyleyerek Laleli Baba'dan himmet bekler. Laleli Baba "Karşılığında ne vereceksiniz?" diye sorar. “Bu semtte yaptırdığım camiyi, sana hibe edeyim” der. "Yetmez" diye itiraz eder Laleli Baba. Sultan Mustafa daha birçok şey sıralar. Laleli baba hiç birini kabul etmez. Sonunda, "Bu halden kurtulursun ama, karşılığında saltanatı isterim.” der Laleli Baba. Sancılar içinde kıvranan Padişahın başka çaresi yoktur. Bir an önce ıztırabından kurtulmak istemektedir. “Tamam, o da senin olsun" dedi.
Laleli Baba dua ederek, padişahın sırtını sıvazlar ve "Haydi git Allah'ın izniyle kurtulacaksın" der.
Saraya varan Padişah gerçekten de çektiği ıztıraptan kurtulmuş iyileşmiştir. Fakat saltanat da elden gitmiştir. Saltanatı teslim etmek üzere maiyetiyle tekrar gelir Laleli Baba'nın yanına.
Padişah'ın gerekli dersi aldığını gören Laleli Baba, "Bir saltanat ki bir def-i hacete değişiliyor, öylesine ucuz bir saltanat bize lazım değil. Bize caminin adı yeter" der. Sultan 3. Mustafa da yaptırdığı camiye Laleli Baba'nın ismini verir. Zamanla semt de aynı isimle anılmaya başlar. Dar-ı Bekâ'ya irtihalinden sonra Laleli Baba, kendisi için Laleli Camii avlusunda yapılan türbeye defnedilir. Türbe, daha sonra 1957 yılında, Kemal Paşa Camii'nin bahçesine nakledilmiştir.
Selam ve dua ile…
Fieamnillah