Bir akademisyenin 36 yıllık Malatya hikâyesi
28 Mart 2024, Perşembe 16:41Her başlangıcın bir bitişi, her çıkışın bir inişi, her hikâyenin bir sonu vardır. Dile kolay, tam 36 yıl!
Ankara’dan Malatya’ya ilk gelişinde, taksicinin kendisini nasıl dolandırdığını gülerek anlatıyor. Malatya (İnönü) Üniversitesi’ne başladığı 1988 yılında, Malatya’ya ilk geldiğinde, Üniversitenin yeni yıl açılış törenine katılacaktı. Daha yeni Malatya’ya ayak basmıştı. Malatya merkezde bir taksiciye “Beni Halk Eğitim Merkezi’ne götürür müsün” diye sormuş… Hâlbuki 3-4 dakika yürüse törenin yapılacağı salona giderdi. Taksici dönmüş durmuş… Kötü bir anıyla başlıyor ama sonrasında tam bir Malatya aşığı ve sevdalısı oluyor. Bu yüzden aralıksız tam 36 yıl görev yaptı Üniversitede… Bütün akademik unvanlarına burada kavuştu. Aydınlı olmasına rağmen tam bir Malatyalı oldu. Kim bilir belki de emeklilik sonrası Malatya’da kalır.
İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hasan Kavruk’tan bahsediyoruz… 1 Nisan 2024 tarihi itibariyle 36 yıllık görev süresini tamamlayıp emekli oluyor. Bugün itibariyle İnönü Üniversitesi’nin en kıdemli akademisyeni…
Bugün deprem sonrası iyice küçültülen mütevazı odasında ziyaret ettim Hasan Hoca’yı… Yüzünde akademik hayatını şerefiyle bitirmiş olmanın huzuru, ama ruhunda inanılmaz bir hüzün vardı. Acı tatlı akademik hayatının son bulmuş olmasından dolayı hem mutlu hem de kederliydi. Çünkü burası evi, öğrencileri çocukları gibiydi. Nasıl ayrılacaktı? Nasıl bırakıp gidecekti yuvasını, Malatya’yı? Çünkü Hasan Hoca, benim görüp görmediğim, duyup duymadığım akademisyenler arasında çalışmaya adeta taparcasına bağlıydı.
Sanki çalışmak için yaratılmıştı. Çalışmayı ibadet gibi görürdü. Çalıştıkça mutlu olur, mutlu oldukça çalışırdı. Emeklilik hayatına nasıl alışacaktı?
Yüzlerce akademisyen emekli olur, ayrılır ya da vefat eder. Hayatı kaleme alınacak kadar çok az hoca iz bırakmıştır.
Hasan Hoca üniversitedeki akademisyenlerden bir akademisyen değildi. Bu iddiamı temellendirecek, ispat edecek sayısız veriye, canlı şahit olduğum bilgilere sahibim. Çünkü kendisini, 30 yıl kadar önce, ben Malatya Belediyesi’nde Basın Danışmanlığı ve Kültür Sanat Müdürlüğü yaptığım dönemden beri tanıyorum. Birlikte az mı projelerde ve programlarda çalıştık, koşturduk, nice eserlere imza attık. Sadece kendisi mi? Hayır… Bölümündeki bütün hocaları da Belediye ile müşterek çalışmaya sevk etti. İşte bu yüzden birçok programlar yaptık, kitaplar yayınladık, seminer ve paneller düzenledik. Malatya’nın değerleri olan yazar, gazeteci, şair ve kültür adamlarının hayatlarını gün yüzüne çıkardık, eserlerini kültür dünyasına kazandırdık.
Malatya Belediyecilik tarihinde Üniversite-Belediye işbirliğinin en verimli dönemiydi bizim yıllar… Bu verimli çalışmaların başını da Hasan Hocamız çekiyordu. Karşılığında sadece “Allah razı olsun” demekten başka bedel ödemedik. Hep gönüllü ve şevkle çalışırdı. Ne zaman bir talepte bulunsak koşar gelirdi.
Bu çalışmalar müddetince Hasan Hocamızı yakından tanıma fırsatı da yakaladık. Asıl vurgulamak istediğim, farklı bir akademisyen olduğunu ispatlayacağım alan da bu nokta işte…
Hasan Hocamız, akademisyenler arasında nevi şahsına münhasır bir kişilikti. Çalışmalarını huşu içinde, büyük bir ciddiyetle ve istikrarlı bir çabayla yürütürdü. Her an, her dakika, her gün bir projede ve çalışmada görürdünüz. Boş zamanının geçtiğine hiç şahit olmadım. Ne gezer tozar, ne de tatil yapardı. Belki de hiç izin kullanmadı demeyeyim ama çok az izin kullanmıştır. Memleketi Aydın’a da gittiğine pek şahit olmadım.
Üniversite’nin Türkçe Eğitimi bölümünü Türkiye’nin en başarılı bölümü haline getirdi. Sayısız öğrenci yetiştirdi, Türkiye’nin birçok üniversitesinde hoca olarak görev yapan akademisyenler Hasan Hocanın tezgâhından geçmedir.
Bütün bunları yaparken gösterişten, reklamdan ve piar çalışmasından hep uzak durdu. Üniversite içinde şevkini kıran bütün engellere, menfi şartlara rağmen çalışma disiplininden asla taviz vermedi. Küsmedi, kimseye darılmadı. Hep işine baktı.
Hasan Hocanın, üniversitede “acımasız” diye tanınmasının sebeplerinden biri de, dersine olan ciddiyeti, çalışma prensiplerinden taviz vermemesiydi. Babasının oğlu da olsa, kimseye taviz vermez, notlarını öyle savurgan bir şekilde dağıtmazdı. Kimseye acımazdı. Tembelliğe tahammülü yoktu. İlla ki çalışacak, geçerli not alacaktı. Senelerce sınıfta bıraktığı öğrencileri oldu.
Kendine has bir çalışma prensibi vardı, öncelikle sınıfa yeni başlayan öğrencileri bir süzgeçten geçirir, bundan adam olup olmayacağını ölçer, işte gözüne kestirdiği sağlam öğrencilere özel itina gösterirdi. Seçiciydi. Oğlu bile olsa, eğer adam olacak bir umudu yoksa, istikbal vadetmiyorsa onlara fazla emek harcamazdı. Çünkü çalışkan ve başarıyı hedefleyen öğrencilerin hakkına girerdi. Ama meziyetli gördüğü öğrencilere ise fazladan zaman ayırır, kendi cebinden para harcayarak destek verir, hiçbir şeyi esirgemezdi. Böyle yaptığı için Türkiye’nin en başarılı Türkçe Bölümü hocalarını yetiştirdi ve Türkiye’ye kazandırdı.
Kimseye haksızlık yapmaz kimseye torpil de olmazdı. Özel hayatında cömertti ama notlarında bencildi. Hiç kimseye hak etmediği notu vermez, herkese de hak ettiği notu verirdi. Bu yüzden kendisinin notları hiç mahkemelik olmamıştır. Akademik hayatında sadece bir öğrenci mahkemeye verdi, o yargılama sonunda da öğrencinin notu üç puan daha aşağı çekilmişti. Yani Hocamız kendisine itiraz eden öğrenciye üç puan fazla bile vermiş!
Kahramanımız Aydınlı olmasına rağmen, bir Malatyalı akademisyenden daha fazla kendi alanında Malatya’ya hizmet etmiştir. Malatya’nın kültürel, sanatsal, edebi ve tarihi değerlerini gün yüzüne çakarmış, ömür tüketerek verdiği eserleriyle Malatya kitaplığını zenginleştirmiştir. Burada Malatya hakkında çıkardığı eserlerin, yürüttüğü projelerin, verdiği panel, konferans ve seminerlerin, aldığı görevlerin listesini yayınlamaya kalksam sayfalar yetmez. (Dileyen kişiye 30 sayfayı geçen akademik çalışmalarının listesini gönderebilirim)
Sadece Malatya mı? Hem Türkiye hem de uluslararası alanda sayısız ilmi proje ve çalışmalara imza atmıştır. Aynı zamanda Üniversite bünyesinde aldığı idari görevleri yüzünün akıyla yerine getirmiştir.
Hocamız, akademik çalışmaları ve öğrenci yetiştirme sırasında, kendisine yönelik torpil, referans vs gibi baskılara asla itibar etmemiş, hiç kimsenin hatırını dinlememiş, siyasi ya da başka türlü baskılara asla boyun eğmemiş, akademik ilkelerinden taviz vermemiştir.
Akademisyen mesleğinin namusunu koruyan ender hocalarımızdan biridir Hasan Hocamız… Gerçek bir bilim adamı, çalışmaktan yorulmayan yılmaz bir Türkçe işçisidir. 80 civarında akademik kitabı, 100’ün üzerinde makale ve bildirisiyle Malatya Üniversitesi hayatına damgasını vurmuş, adını tarihe altın harflerle yazdırmıştır.
Hocamız 46 yıllık akademik çalışmasının ürünü olan ilmi birikimini asla ayakaltı etmemiş ve müktesebatını popüler kültüre meze yapmamıştır. Bilimselliği seçmiş, avama değil havasa hitap etmiştir.
Hocamız isteseydi bu birikimini paraya dönüştürebilirdi, o, bunu yapmadı. İlmin izzetini bir ömür muhafaza etmeyi seçti.
Son olarak, giderayak ne yaptı, biliyor musunuz? Sıkı durun!
Kendi şahsi geliriyle, bir ömür boyu kazandığı parayla oluşturduğu kitaplığını, 5 binin üzerindeki kitaplarını Eğitim Fakültesi Dekanlığına bağışladı! Bu kitapların parayla değeri ölçülmez. 46 yıllık mesleki hayatı ve çalışmasının ürünü olan bütün kitaplarını, “Bu Malatya’nın hakkıdır, alıp götüremem” diyerek Malatya’ya hediye etti.
Peki, Malatya’ya bu kadar emeği geçmiş, ömrünü vermiş hocamız ister üniversitede isterse Malatya genelinde gerektiği gibi takdir, iltifat görmüş müdür, kesinlikle hayır! İlime ve sanata rağbet nerde var ki! Böyle bir bilim adamının bir topçu kadar değeri yok maalesef!
Fakat hocamız asla bu vefasızlığı kendisine dert edinmiyor. Gönlü mutmain, iç huzuru kendisine yetiyor: “Görevimi yaptım, Malatya’nın ekmeğini yedim, suyunu içtim, Malatya sayesinde akademik unvanlarımı aldım, çocuklarım burada büyüdü, asıl ben Malatya’ya borçluyum, Üniversite camiası ve Malatya halkı bana hakkını helal etsin” diyecek kadar da mütevazı ve kadirşinas…
Dile kolay, tam 36 yıl Malatya akademik hayatına hizmet etti. Ama işte ömür su gibi gelip geçiyor. Her fani gibi Hasan Hocamızın da Üniversite hayatı sona eriyor.
Ben Malatyalılar adına, şehrimizin kültürel dokusunu nakış gibi işleyen, inci gibi dizen, edebi hayatını süsleyen, çalışma ve emek kahramanı, dik duruşlu şahsiyeti ve akademik çalışma prensipleri ile hafızamızda unutulmaz izler bırakan pek muhterem Prof. Dr. Hasan Kavruk Hocamızın ellerinden öpüyor, hizmetlerinden dolayı kendisine şükranlarımızı sunuyor, emeklilik sonrası hayatında sağlık, sıhhat ve afiyet diliyorum. Allah yar ve yardımcısı olsun.
Malatya seni hep özlemle hatırlayacak ve şükranla anacaktır. Güle güle Hasan Hocam, güle güle!
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.