Bir süreliğine cezaevindeyim!..
19 Ağustos 2019, Pazartesi 06:22
(Sesli Makale)
Malatya Time olarak “Doğruları söylemek, artık zor değil” sloganıyla yayın hayatına başladık. Yıllardır yaptığımız yayınlarda, toplum menfaatine haber ve yorumlar sebebiyle defaatle adliye koridorlarını aşındırmak zorunda kaldık. Bunların tamamında, ya dava konusu olmadık, ya da beraat ettik. Menfaatine dokunduğumuz kişilerin suç duyuruları ve davalarının ise, ardı arkası kesilmedi. En son hakkımda suç duyurusunda bulunan kişi(!), Malatya'nın giden valisiydi. Eğer o “İnsafsız Vali”ye “ Vicdansız Başsavcı”ya ve “Muvazenesiz Kaymakam”a hukukun üstünlüğü galip gelmeseydi; belki de şu anda haksız yere “mahkûm” edilecektim. Yeşilyurt Belediyesi, kadim adıyla “Çırmıhtı” bölgesinde bulunan eski cezaevini müzeye çevirmiş. Müzede cezaevinin aslı o kadar muhafaza edilmiş ki; insan kendisini bir süreliğine “hürriyetten” yoksunmuş gibi hissediyor. Bu ortamı görünce : “Allah mahkûmlara ve ailelerine sabırlar versin; bizleri de şerlilerin şerlerinden muhafaza etsin...” şeklinde dua ettim.
KAVAK AYNI KAVAK DA!..
Bir kavak ağacı düşünün. Bu kavak ağacı, rüzgârın esmesiyle bir sağa ve bir de sola hareket etmektedir. Ortada tek bir ağaç olduğu halde, kişi kendi iç dünyasına göre; o ağacın sağa ve sola hareketini farklı farklı yorumlayabilir.
Mesela: Ağaca bakan kişi cenaze sahibi ise; O ağacı da kendisi gibi mahzun görerek; sağa ve sola hareket etmesini ağıt yakan koca bir karıya benzetir.
Keza: Ağaca bakan kişi düğün sahibi ise; O ağacı da kendisi gibi keyifli zannederek, sağa ve sola hareketini raks eden bir adama benzetir.
Hakeza: Ağaca bakan kişi mutasavvıf ise; O ağacı da kendisi gibi âbid görerek; sağa ve sola hareket etmesini cezbeye gelmiş zâkir bir sofiye benzetir.
Hâlbuki kavak aynı kavak olduğu gibi; harekette aynı harekettir…
Mamafih
Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan ile Malatya Milletvekili Ahmet Çakır'ın medya ve sosyal medya önündeki düellosunu sağır sultan dahi duydu. Bu iki zat yerel ve ulusal medya önünde birbirini tekzip etmeye götürecek sözler söyledi. Bütün bunların rağmına, geçtiğimiz kurban bayramında aynı fotoğraf karesinde, yan yana geldiler.
Bu kareye bakan kişi eğer Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan taraftarı ise şöyle bir anlam yükler:
“Büyükler kızar ama küsmez. Selahattin Gürkan Ahmet Çakır'ın onca hatasına rağmen affedebiliyorsa, bu Selahattin Başkanın büyüklüğünden kaynaklanır”
Keza bu kareye bakan kişi eğer Malatya Milletvekili Ahmet Çakır taraftarı ise, şöyle bir anlam yükler:
“Selahattin Gürkan Malatya Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini, AK Partili bir belediye başkanından devraldığı halde, sanki CHP'li bir belediye başkanından devralmış gibi bir kompleks içerisine girdi. Bu ise AK Parti genel merkezinde rahatsızlık oluşturduğundan Selahattin Gürkan azarlandı. İşte bu kare Selahattin Gürkan'ın Ahmet Çakır'a biatinin delilidir.”
Hakeza bu kareye bakan sade vatandaş ise şöyle bir anlam yükler:
“Bunların hepsi siyasetçi değil mi? Al birini vur ötekine. Akşama kadar bir birine atarlar, sonra ise aynı sofrada yemek yerler…”
Hâsılı kelam, Milletin ağzı çuval değil ki bağlayasın(!)
SUSTUR ŞUNLARI BAŞKAN!..
An itibariyle Malatya ikiye bölünmüş durumda. Bir kısmı “Görüyor musunuz Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan, 2 milyona ihale edilen bir işi; nasıl da 20 bine mal etmiş?” Derken; diğer bir kısmı ise “iyi de 20 bine mal ettiği işin detayı nedir? Bence bunun mesnedi yoktur” şeklinde itirazda bulunuyorlar. Diyeceğim o ki ispat nefyden (inkârdan) kolaydır. Bence Selahattin Gürkan iddiasında ısrarcıysa nefy-i ispat nev'inden “Aha da şu işi yaptım” demeli ve itiraz edenlerin ağzını tıkamalı…
SÖZÜNÜZÜ FRENLEYİN…
Farkında mısınız bilmiyorum? Selahattin Gürkan'ın borç açıklaması sonrası meydana gelen kavga ve çekişme; nihayetinde siyasi bir operasyon ve kumpasa dönüştü. Hırs ve hiddetin beraberinde getirdiği pişmanlıklar sonucu vites düşürmek isteyen mezkûr “tiyatronun” aktörleri, “aslında ben böyle demek istememiştim.” Veya “ sözüm yanlış anlaşıldı ve çarpıtıldı” şeklinde müdafaaya mecbur kalıyorlar. Bu handikabın çaresini Mehmet Kavuk şu şekilde çözmüş: “Siyasette ne diyeceğinden ziyade, ne demeyeceğine dikkat edeceksin.”
HASIM DA OLSA, HISIM DA OLSA LİYAKAT VE EHLİYET…
Ulusal medyadaki bazı ‘solak' gazeteler Türkiye gündemini bırakarak Malatya'ya da ki kavgaya odaklanmışlar. İşleri-güçleri Selahattin Gürkan'ı ‘akrabaları' üzerinde yıpratmak. Bu ‘linç kampanyasına' ise maalesef kendisiyle birlikte aynı partide görev yapan ‘vekiller' imkân veriyor. Peki, Selahattin Gürkan'ın akrabalarını işe almasında haklılık payı var mı? Bu durumu ben şöyle yorumluyorum:
1- Eğer Selahattin Gürkan kendisine laf gelmemesi için sıfır akraba fikriyle hareket etseydi; “Adam koskoca belediye başkanı olmuş ama bir akrabasına bile faydası olmamış. Böyle başkan olmaz olsun” şeklinde yorumlanırdı.
2- Selahattin Gürkan mevcut durumda olduğu gibi birkaç akrabasını işe aldığı için “Bak görüyor musunuz? Adam Malatya Büyükşehir belediyesini akrabalarıyla doldurdu” şeklinde yorumlanıyor.
Bu çıkmazın çaresi: Hasım da olsa, hısım da olsa liyakat ve ehliyettir.
OSMAN GÜDER'İN ÜÇ ÖZELLİĞİ
Battalgazi Belediye Başkanı Osman Güder ile yaptığımız röportajda, kendisindeki üç “özellik”i tespit ettim:
Birincisi: Partisine karşı çok yüksek bir “sadakati” var.
İkincisi: “İki araba birbiriyle çarpışınca ikisi de zarar görür” kaidesine binaen, kavgadan uzak durmaya azami ihtimam gösteriyor.
Üçüncüsü: “Eldeki malzeme bu..” diyerek “Mevcut imkanlarla en iyi ‘hizmeti' nasıl veririmin” hesabını yapıyor.
BİR BAYRAM MUHABBETİ
Bayram münasebetiyle Malatya'da bir arkadaşım ziyaretime geldi. Babasının ‘babalık' vazifesini yapmadığından şikâyetçi olan bu arkadaşa “Babanın sana karşı vazifesini yapmaması, senin de ona karşı asi olmana meşruiyet kazandırmaz.” şeklinde bir cevap verdim. Bu ifadem karşısında geri adım atan arkadaşım “İyi de telefon açtığımızda, bana hakaretler yağdırarak telefonu suratıma kapatıyor” deyince, “Öyle kuru kuruya ‘Baba nasılsın?' demek olmaz. Evvela her yıl baban için bin lira bir bütçe ayıracaksın. Birinci yıl babana ‘Ramsey' marka takım elbisesi alacaksın. İkinci yıl ‘Kemal Tanca' markalı bir ayakkabı alacaksın. Üçüncü yıl ise ‘kehribar' bir tespih hediye edeceksin. Bak o zaman babanın ‘gönlünde' nasıl yer edinirsin” şeklinde cevap verdim. Evet, belki çoğumuzun babasının bu tarz hediyelere ihtiyacı yoktur, ama onlara verdiğiniz kıymeti, hediyeleşerek göstermeliyiz. Çünkü onlar bu dünyada “Rahmet direği”, “Musibet dafiası” ve “Bereket vesilesidir.” Peygamberimiz (asm) şöyle buyuruyor: “Babanın çocuğuna duası, Peygamber'in ümmetine olan duası gibidir.”
Selam ve dua ile
Fiemanillah