Biraz kullanıp iade etmek var mı?
27 Ağustos 2023, Pazar 14:19Yol üzerindeki 3 harfli marketlerden birine girip bir su aldım. O mavi markette her zaman problemlere şahit oluyordum. Ama sadece su alabilmek için ve en yakında o olduğu için girmiş bulundum. Kasada ödeme sırasına girdim. Önümdeki kişi litrelik ayçiçek yağı almıştı. Kasadaki asabi tombiş eleman hanıma kağıt parayı uzattı. Eleman parayı aldı ve üstü olan 4-5 adet bozuk parayı müşterinin eline vermesi gerekirken masaya bıraktı. Bıraktı demek yanlış olur, adeta saçtı. Adamcağızın eli havada kalmıştı. Bir tezgahta dağılmış paralara baktı. Bir personele baktı.
-"Elimi uzatmış bekliyorken neden oralara saçtın? Tek tek onları mı toplayacağım? "
-"Paranızın üstü orada. başka nasıl verebilirim ki? Alın oradan."
Müşteri gün görmüş emekli bir tipti. Sakin sakin hamlesini yaptı ve:
-"Ben ürünü iade etmek istiyorum. Geri alınız ve kağıt paramı bana iade ediniz" dedi.
Tombiş eleman kadın yamuk bir sırıtmayla:
-"Kuyruğun sonuna geçin. Sıranız geldiğinde iade alacağım."
Maksat belli idi. Zıtlaştığı müşteriyi zivanadan çıkarmak. Nitekim öyle de oldu. Adam:
-"Sıranın en önündeyim. İade alacaksın!"
Eleman halen aynı inatta idi.
-"En sona geçin sıranız geldiğinde iade alırım." dediğinde diğer bekleyenler:
-"İadeyi alın kızım... Biz sıramızı verdik say... Beyefendiyi gönder. Biz bekleriz" gibi seslenmeler yaptılar. Personel umursamamaya devam etti.
İnatlaşmanın bitmeyeceği belli olmuştu. Müşteri tam da amaçlandığı şekilde sinirlenmişti. Hatta delirmişti. Elindeki ayçiçek yağının Kapağını açtı. İç kapağını da çekip çıkardı.
-"Hemen iade alıyorsan al! Yoksa bunu paraları masaya saçtığın gibi her yere saçarım!" diye bağırdı. Adam benim kafadandı. Yapardı. Tedbirimi alıp kuyruktaki yerimi arkamdakine bırakıp daha arkalara geçtim. Personel:
-"Kuyruğun sonunaaa..."
Müşteri tahmin ettiğim gibi blöf yapmıyordu. Elindeki ayçiçek yağının pet şişesini elinde sıkarak etrafa saçmaya başladı. Kasa, kasanın bulunduğu tezgah, personelin üzeri, arkadaki promosyon ürünler... Hepsi nasibini almıştı. Bir litrelik şişeden bu kadar yağ çıkar mıydı? Çıkıyormuş. Müşteri:
-"Param da, üstü de kalsın. Temizlik bedeli say!" diye bağırıp çıktı, gitti.
Her halde personelin son iş günüydü ki çalıştığı firmadan intikam alıyordu. Ya da Müşterinin tipini beğenmemiş ve süründürmek istiyordu. Ya da sabah kocasıyla kavga etmişti. Ya da çok salaktı. Birinden biri. Ama her halükarda Personel hanıma baya bi iş çıkmıştı.
İade konusunda bir olay da kendi başımdan geçti. Aldığım tereyağını tavada eritirken çok ağır bir kokusu vardı. İade etmek için gittiğimde eleman:
-"Siz de her zaman aldıklarınızdan biraz kullanıp gerisini iade ediyorsunuz!" demesin mi? Ömrü hayatımda ilk defa zaten doğru dürüs alışverişim olmayan o 3 harfli mağazaya iade talebinde bulunmuşum. Onda da adamın suçlamasına bakın. Ben de delirmiştim tabi. Müşteri çok sinirlensin de iade edemeden çıkıp gitsin prosedürü. Gene de iade paramı geri almadan çıkmamıştım.
Bu yazımı "İzmir'de Ege denizine ayaklarımı uzatmış harika geçen bir tatilin zevkiyle yazıyorum" demeyi ne kadar isterdim bilemezsiniz. Ancak İzmir'de çok yoğun nem oranı ve sıcak içinde yazıyorum. Bir yakınımızın düğünü için geldim. Düğün salonunda Akşam namazı için mescit sorduk. Yoktu. Bina dışına çıkıp cami sorduk. Bilen çıkmadı. Düğün misafirlerinden biri:
-"Ben de bu civarda cami bulmadım. Navigasyonla en yakın camiyi buldum. Yürüyerek gitmem 35 dakika sürdü. Arabasız gitmeyin" deyip tarif etti. Bunu yaşadıktan sonra "İzmir lakabını gerçekten hak ediyor" diye düşünmemek de elde değil.
İzmir'e gelirken Afyon'un Gömü kasabasında yol üzerinde Mavi 3 harfli marketlerden birinin önüne girip park ettim. Market elemanı genç kız dışarıdaydı. Elinde bir bez ile cam siliyordu. Açık olma saatlerindeydik. Araçtan indim. Eleman durdu bana baktı. Marketin 14-15 basamaktan oluşan merdivenini çıktım. Eleman yine durmuş bana bakıyordu. Giriş kapısına uzandım. Açılmadı. Elemana dönüp baktığımda sırıtarak:
-"Açık değil amca" diye seslendi.
-"Neden şimdi söylüyorsun ki? Gıcık etme zevkin az oluyor. Tamam arabadan indiğimde söylesen bu kadar sadist bir zevki olmazdı. Ben de yorulmadan döner giderdim. Bari içeri girseydim, alacaklarımı alsaydım, kasaya geldiğimde söyleseydin daha bir sadist ve çakalca bir zevki olurdu bunu söylemen" dedim. Bu tür çakallıklara denk geldiğimde karşımdakinin erkek veya kadın olması, genç, ya da yaşlı olası bir önem taşımıyor. İstemeden de olsa küfredebiliyorum. Aradan zaman geçince pişmanlık hissediyorum. Tamam o suçlu. Ben de ona küfrettim. Ama onu yetiştiren ana-babanın sülalesinin hiç mi suçu yok? Neden küfürden sadece o nasiplendi diye de üzülüyorum.
Benim sevdiğim bir abim vardı. Onunla seyahatlerimiz çok olurdu. Bazen trafikte öyleleriyle karşılaşıyorsunuz ki ağzınızdan kötü laflar çıkabiliyor. Böyle durumlarda çok sakin yaratılışta olan bu abim beni ayıplar ve düzeltme yoluna giderdi. Beni frenlerdi yani. Ehliyet almış. Bir seyahatimizde arabasına bindim. Güzel de kullanıyordu. Trafik içinde bir magandanın hareketi ile zor anlar yaşayınca açtı ağzını yumdu gözünü. Şaşırmıştım.
-"Abim neler diyor senin ağzın öyle? diye şaşkınlığımı belli edince:
-"Ya Ersoy kardeşim. Bu adamlar insanı küfürbaz ediyor" demişti.
Bazıları hakediyor. Ama gerçek şu ki bazılarının sadece kendi değil sülalesi de hak ediyor.
Siz siz olun bu 3 harfli marketlerde yakınlarınızın, çocuklarınızın çalışmasına engel olun. Yoksa kulak çınlamasından duramazsınız. Bunun çaresi doktorlarda bile yok. "Hacamat iyi geliyor, kulak çınlaması kesiliyor" diyenler olabilir. Ama o da geçmişi kapsıyor. Her yeni gün yeni çınlama demektir. Her gün hacamat yaptıracak değilsiniz her halde.
Siz gene de ağzınızı bozduracak marketlerden alışveriş yapmamaya bakın. Ne sizin kulaklarınız çınlasın ne de başkalarının.
Kalın sağlıcakla.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.