Bizi takmadılar. Bi de siz arayın!
13 Haziran 2021, Pazar 07:56
Resimdeki tatlı Çerkez çocuğuna Rus öğretmeni sorar ;
— Bizde ölüler yakılır. Söyle bakalım siz neden gömersiniz.?
— Bizde hazineler gömülür, çöpler yakılır! Der bu güzel çocuk.!!
Bu güzel cevabı okuduğumda aklıma İmam Şeyh Şamil geldi. Kafkas kartalı diye anılan İmam Şamil, çarlık Rusya´sının düzenli ordularına karşı Kafkasya´nın bağımsızlığı için bir avuç fedakâr ve sadık adamıyla uzun yıllar mücadele vermiş bir lider ve kahramandır.
Çarlık Rusya´sının her imkana sahip orduları karşısında, insan da dahil eksilen hiçbir şeyi yerine koyamadığı için sonunda mağlup olmuş ve esir düşmüştü.
Rus çarı onu, cesaret ve kahramanlığına hayranlığından dolayı bir esir gibi değil bir misafir gibi karşılamıştı. Üstelik haftalardır yokluk ve açlık çeken Şeyh Şamil için sarayında bir de ziyafet düzenledi. Yemeği büyük bir iştahla yemekte olan Şeyh Şamil'e Çar kaba bir tarzda laf giydirmeye kalktı:
- "Yahu bu adam ne kadar iştahlı. Bıraksalar beni de yiyecek" dedi.
Şeyh Şamil bu sözün altında kalmadı. Misafirini, iğnelemekten çekinmeyen bu kaba Rus´a tereddütsüz şu sözü söyledi:
- "Elhamdülillah biz Müslümanız, domuz eti yemeyiz.”
***
Ruslar öyle de batılılar farklı mı? Al birini vur birine.
Müslümanlar ezeli ve ebedi düşmanlarıdır bu batılı gavurların çok şükür. Onların bu iflah olmaz düşmanlıkları bizi ayakta tutuyor. Yoksa pek çoğumuz karışıp giderdik onların sırıtan tebessümleri ile…
Bu düşmanlıklarını bilinçaltı reklamları ile nesillerinden nesillerine aktardılar. Adamlar ilk fırsatta Türk ve Müslüman düşmanlığı yaptılar.
Vahşi Batı'da tuvalet kapılarında daima “HİLAL” şeklinde pencere açılmış olması bir tesadüf değildir. Çizgi filmlerinde bile bu temanın işleniyor olması hiç tesadüf değildir. Hristiyan Haçlıları bir kenara koyun. Batının ateistleri bile tuvaletlerinde kapıya haç koymaz, hilal şekli koyar. Halbuki ateist zirzoplar bütün dinlere mi karşılar yoksa sadece İslam dinine ve sadece Türklere mi karşılar?
Bundan 3-4 yıl kadar önce arkadaşları da yanıma alıp günübirlik Konya'ya gittim. Konya şehir merkezine girdiğimizde bir benzinliğe yakıt almak için girdik. Aracımız yakıt alırken biz de yakıt vermek üzere Tuvaletlere yöneldik. Geçtiğimiz market, koridorlar süperdi. Yeni bir markanın bayiliğini aldıkları belliydi. Ve yapılan masrafla işin de hakkını vermişlerdi. Ancak tuvaletlerin olduğu bölüme gelince afalladım. Çünkü tuvalet kapılarının üzerinde “Hilal” şeklinde küçük pencereler açılmış, arkasına da buzlu cam yerleştirilmişti. Yani Vahşi Batı Hristiyanlarının kullana geldikleri bilinçaltı reklam, iğrenç Türk ve İslam düşmanlığı Konya'nın göbeğinde bir Müslüman Türk'ün açtığı ve Müslümanlara, Türklere hizmet verecek olan Benzinlik tuvaletinde kendi paramızla yaptırılmıştı.
Yakıt veresim kaçtı. Hemen firma sahibini sordum. Yerinde yoktu. Geldiğinde beni mutlaka aramasını özellikle tembih ederek telefonlarımı bıraktım.
Kurumun kartvizitini de yanıma alıp yola devam ettik.
Birkaç dakika sonra benzinliğin sahibi olduğunu söyleyen bir bey beni aradı. Durumu anlattım. Tuvalet kapılarındaki “Hilal” sembolünün batıdaki anlamını izah edip beyefendinin tesisinde bununla karşılaşmış olmaktan utandığımı, bu durum düzeltilmediği takdirde hiçbir arkadaşımın buradan hizmet almasına fırsat vermeyeceğimi izah ettim.
Karşımdaki adam şaşkındı. Bu durumun belli ki farkında bile değildi. Yabancı firmanın dayattığı dekorasyon standartlarını aynen uygulamışlar fakat gafil kalmışlar. Olayın farkında bile değiller.
Benzinliğin sahibi:
-“Hemen tedbir alacağım. Bayiliği bitirme riskini bile göze alarak yabancı firmanın dayattığı dekorasyon standardını mutlaka değiştireceğim. Bu benim için büyük bir utanç. Farkına vardığınız ve beni uyardığınız için teşekkür ederim” dedi.
Konya dönüşü tekrar uğrayamadım. Ancak “mutlaka gereken düzeltmeyi yapmıştır” inancındayım.
Bir telefon, bir şikâyet mektubu büyük hataları, yanlışları hatta ölümleri önleyebiliyor.
Öğünmek gibi olmasın ama ben de pek bi duyarlıyımdır bu gibi şikayet konularında.
Bundan 8-10 sene önce çoluk çocuk Hanımköy'e gidiyorduk. Damatların Hanımköy'e gitmesi, kaynana evinde birkaç gün geçirmesi hastanenin yoğun bakımına eş değerdedir. İnsanı hayata döndürür. Onun için oldum olası Hanımköy'e gitmeyi severim.
Giderken yol üzerinde bazı ihtiyaçlar ve hediyeler için Afyon çıkışında Özdilek tesislerine uğradık. Büyük bir marketi vardı ve markette de her şey vardı. Alışverişlerimizi yaptık. Çıkışta alkollü içeceklerin de satıldığını görünce biraz canımız sıkıldı. Bu markette birkaç alışverişimiz olmuştu ancak alkollü içecekleri fark etmemiştik. Ya da yeni konmuştu. Paketleri elimize alıp çıktık. Aracın bagajına yerleştirdik. Yola çıkmadan yakıtımızı da alalım diye pompalara yanaştık. Kart ödemesi yapmak için benzinlik marketine girdiğimde ürün raflarının büyük bölümünde alkollü içecekleri görünce bastım fırçayı:
-“Bu alkollü içecekleri sürücülere satmak için mi buraya dizdiniz. Benzinlik marketine girenler ya kamyoncudur, ya otomobil sürücüsü ya da otobüs kaptanı. Bunlara içki satıp sarhoş katiller mi oluşturmak niyetiniz? İçecek olan 20 adım ötedeki büyük marketinize girip alır. Burada bunu satmanızın anlamı nedir?”
Hızımı alamayıp baya bi söylendim. Kasadaki personel mahcup bir şekilde:
-“Abi, biz söyledik yöneticilere. Ama bizi takmadılar. Bir de siz arayın ya da yazın. Burada herkesten fırça yer olduk.”
O zamanlar abiydik. Çoğusu “Abi” derdi. Şimdi otobüste “Amca gel sen otur” diye yer verenler oluyor. Demek ki dış güçler işi azıttı. Milletin göz frekanslarıyla da oynuyorlar. Bu konuyu bir başka yazıda irdeleriz.
Hanımköy'e vardığımda dizüstü bilgisayarımı açtım. Dizüstünde zorlandığım için masaüstü olarak kullanıp Özdilek'in yönetimine iyi bir yazı döşendim. Bir arkadaşımı ve dostumu alkollü sürücünün ağır yaraladığını da anımsatarak bu yanlışı düzeltmelerini istedim. Yoksaaa…
Aksi takdirde bir daha asla ne kendimin, ne de dostlarımın oraya uğramayacaklarını da belirtip aba altında sopayı gösterdim.
2 gün. Çok değil iki gün sonra cevap maili geldi.
“Değerli uyarınızdan dolayı teşekkür ederiz. Türkiye genelindeki 4 benzinliğimizin marketlerinden alkollü içecekler hemen kaldırılmıştır. Sizi ve değerli dostlarınızı her zaman tesislerimizde ağırlamaktan onur duyarız… falan, filan.”
Ben hızlıydım o zamanlar. Ankara İstanbul arasında 260 kilometre hız yaptığım hatta o mesafeyi 2 saat 45 dakika gibi bir sürede (Tünel henüz yoktu, bolu dağı üzerinden) tamamladığımın şahitleri vardı. Şahitler aracımın arka koltuğuna o kadar yapışmışlardı ki korkudan, İstanbul'da sökmek ve çıkarmak uzun zaman almıştı. Bir de arka koltuğun temizlenmesi tabi
Ben bile bu kadar hızlı iken firma daha hızlı davranıp uyarılarımın gereğini yaptı.
Yani dostlar bugünkü yazım böyle. Çerkez çocuktan başlayıp arka koltukların yıkanması ile nasıl bütünleşti anlayamadım. Yedi kere baştan aşağı tekrar tekrar okudum. Ama halen çözemedim. Deyceğim o dur ki bi kere iki kere okuma ile anlaşılmıyor. Birkaç kere okuyun. Hatta dostlarınızla paylaşın. Hatta hatta watsapp grupları oluşturup herkese gönderin. Belki bi çözen çıkar.
Bu hafta çabuk geçti. Haftaya tekrar buluşabilmemiz için dualarınızı esirgemeyin. Ben inşallah bir şekilde yazarım. Dua edin ki siz yazılarıma denk gelesiniz. Okumanız nasip olsun.
Malum; Nasipsiz dayak bile yenmiyor.
Kalın sağlıcakla.