Çakkal Hanifi
22 Şubat 2024, Perşembe 11:49Ünlü yönetmen Ömer Vargı'nın "Son Kabadayı" filmini seyrettiyseniz, son kabadayı Ali Osman ( Şener Şen ) ve oğlu Murat ( İsmail Hacıoğlu ) arasında geçen bir konuşmayı mutlaka hatırlarsınız. Ali Osman’a, biraz da gençliğin verdiği cehaletle, sen mafya değil misin, halledersin diyen Murat’a, okkalı bir cevap gelir babasından. “Ben mafya değilim” diye haykırır Ali Osman. “Benim hiç siyasi tanıdığım olmadı, benim hiç kuvvetli dostlarım olmadı, ben bütün düşmanlarımla problemlerimi kendi başıma hallettim, ben kimseden birşey istemedim” diyerek haşlar oğlunu...
Evet, Hanifi Ezen gerçek bir kabadayıydı....
Tek başınaydı...
Arkasında koruma ordusuyla dolaşmazdı...
Hanifi Ezen için, Kabadayı sözcüğünü bilinçli olarak kullandım. Dikkat ederseniz “Külhanbeyi” demedim...
Kabadayının kelime anlamı, babayiğit, güçlü, kendine göre namus kuralları olan, namusuna düşkün, iyi döğüşen, korkusuz demektir (TDK)
Şimdiki yeni yetme külhanbeyleri gibi belindeki silahına değil bileğine güvenen müstesna biriydi...
Hanifi ve kardeşi Vedat Ezen çok zor ve çileli bir çocukluk geçirmiştir. Babası Yol çavuşluğa yapan Mustafa Efendi, annesi Azize Hanım'ı bekarım diye kandırarak evlenmiş, akabinde Osmaniye tarafından bir hanımla evli olduğu ve çocuklarının olduğu ortaya çıkmıştır. Bundan sonra ilişkiler uzun süre kopmuş dolayısıyla annesi Azize Hanım, Tekel Tütün Fabrikasında çalışarak çocukları Vedat ve Hanifi’ye hem annelik hem babalık yapmak zorunda kalmıştır...
Velhasıl babası olmasına rağmen babasız bir çocukluk geçirmiştir...
...
...
“Çakkal” lakabı sizde olumsuz bir imaj oluşturmasın lütfen;
Hanifi Ezen, gayet hayırsever, büyüklerine son derece saygılı bir kabadayıydı.
Bugün gibi hatırlıyorum. Rahmetli dedem Hakkı Kantarcı nefes darlığından muzdaripti ve soluklanmak için bizim otelin (Kantar Palas) önüne sandalye atar ve orada otururdu. Çoğu zaman ben de yanında olurdum.
İşte dönemin efsane isimlerinden Çakkal Hanifi de, Fırat Mahallesindeki evinden çıkar ve her zaman yürüyerek çarşıya gelirdi. Briyantinli ve bakımlı saçları ve traşlı haliyle o kadar zevkli ve temiz giyerdiki şaşırdınız. “Analar ne yiğitler doğurmuş” diyesi gelirdi insanların...İşte bu yiğit adam Kantar Palas’ın önünde dedemin oturduğunu görünce saygısından karşı kaldırıma geçerdi.!
Çakkal Hanifi, Kışla Caddesi üzerinde radyocu Hanlıoğlu’nun yanında bulunan İbrahim ve Sait Usta’ya ait, belki de 6 koltuklu tek berber dükkanı olan “İltifat Berber Salonunda” tıraş olurdu. Çok konuşmasıyla tanınan İbrahim Usta Hanifi’yi tıraş ederken çok konuşamaz bu yüzden kendi kendini yerdi. Burada çıraklık yapanlar Hanifi’nin tıraşa gelmesini dört gözle beklerdi. Çünkü aldıkları bahşiş bir haftada topladıkları bahşişten fazla olurdu...
Sporu ve sporcuları çok seven Hanifi Ezen, o dönemin önemli kulüplerinden Adafıspor ile ilgilenmiş ve yöneticiliğini de yapmıştır.
İsmet Paşa Parkının içindeki Hürriyet Aile Çay Bahçesini arkadaşı Kör İzzet ile birlikte çalıştırmaya başladığı yıllar Malatya’da sosyal hayatın tavan yaptığı yıllar oldu. Malatya’nın bir çok mahalli sanatçısı (İlhan Kızılay, Fahri Özyıldırım, Yüksel Özkasap, Mehmet Engin, Selahattin Alpay) burada sahne tozunu yutup daha sonra İstanbul sahnelerine transfer oldu.
Hayırseverliğiyle hep hatırlanacak olan Hanifi Ezen, o yıllarda Belediyelerin bile akıl edemediği bir işe kalkıştı. Sonraki yıllarda Belediyeler bu işi geleneksel hale getirdiler.
Neydi bu güzel iş?
Geleneksel hale getirdiği kimsesiz çocukları sünnet ettirme töreni...
Fakir ve kimsesiz çocukları sünnet ettirmeden önce onlara faytonlarla davul zurna eşliğinde şehir turu attırır çocukları eğlendirirdi. Daha sonra çocuklar sünnet edilir ve çeşitli hediyelerle ödüllendirilirdi...
...
Hanifi Ezen’in yaptığı hayır işleri ve Robin Hood tavrı (Zenginden alıp fakire verme) halk tarafından beğenilmiş fakat azınlık bir gurubu da rahatsız etmişti...
Pehlivan Doğan’ın (Doğan Gülergün) anlattığına göre: (Yıl 1967 veya 1968)
“Saka Şükrü’nün Necati’nin Kilis’den misafirleri vardı. Beni de davet etti. Akşam pavyona gittik. Biz otururken Hanifi de geldi. Masaya buyur ettik. Masamız kalabalıktı. Bir ara bazı gürültüler duydum. Döndüğümde Hanifi’nin bir garsonla konuştuğunu daha doğrusu tartıştığını gördüm. Hatta Hanifi bir iki tokat vurdu”...
Bu olaydan birkaç gün sonra ikindi vakti Hanifi’nin hiç beklemediği bir anda Kantar Palas otelinin yakınında pavyonda tartıştığı garson ve kayın biraderi tarafından pusuya düşürülen Hanifi Ezen dört kurşunla vuruldu...(Olayın faillerinin isimleri bende saklı)
Yiğitler ayakta ölür sözünü doğrularcasına, üç kurşun yedikten sonra, her zaman cebinde taşıdığı “eğe”den bozma bıçağıyla katilinin üstüne atlayan Hanifi kısa bir boğuşmadan sonra katilini yaralamış ve altına alarak etkisiz hale getirmiştir. Altta kalan katil, kayın biraderinden yardım istemiş o da altta kalan katil’in elinden silahı alıp Hanifi’nin kafasına sıkmıştır....
Yani iki kişi ancak bu yiğidi öldürebilmiştir...
Fırat Mahallesindeki evlerinde cenaze yıkanırken, annesi Azize Hanımın kundakta olan biricik oğlu Murat’ı kucağına alıp büyük bir metanetle: “Seni nasıl büyüttüysem, bu emanetini de böyle büyüteceğim” demesi orada bulunanları göz yaşına boğmuştur...
O delikanlılığın kitabını yazan, Malatya’nın Robin Hood’uydu!...
Tanıdığım için kendimi şanslı saydığım, bir kız bir erkek evlat sahibi Hanifi Ezen Kuyuönü mezarlığında yatmaktadır...
Mekanı cennet olsun...
Yine bir değerimizi andık, sizlere de hatırlattık...
Selam olsun Malatya’mın güzel insanlarına…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Hakkı
23-02-2024 00:44Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun biz küçükken ailesi ile komşuluk yaptık çok iyiliklerini gördük rabbim cennetinde buluştursun inşallah
Suat abaygil berber
22-02-2024 21:51Hanifi abiyi ben çocukken tanıdım sünnet olayına şahit oldum hatta bir pazar günü sizin otobüsle şehir turuna bende katıldım mekanı cennet olsun yiğit abinin
Süleyman
22-02-2024 18:13Gardaş gönlüne sağlık