ÇALIK’IN “YUMUŞAK KARNI”
02 Haziran 2021, Çarşamba 18:24
Kendisi sırasıyla, doktor, doçent, müdür, başkan, profesör ve rektör oldu…
Nasıl mı?
İsterseniz biyografi ve kariyerini birlikte inceleyelim:
- 2001 yılında, İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimlerinde, Tıbbi Biyokimya “doktorasını” tamamladı.
- 2005, 2006, 2007 yıllarında, İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dönem “koordinatörlüğünü” yaptı.
- 2006 yılında, Klinik Biyokimya alanında “Doçent” oldu.
- 2007 yılında, İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi T. Biyokimya Ana Bilim Dalında,“Doçentlik kadro unvanı”nı aldı.
- 2007-2008 yıllarında, TÖTM “Kalite Temsilciliği”, ve “Muayene Komisyon Başkanlığı” görevine getirildi.
- 2008-2010 yıllarında, TÖTM “Kalite Konsey Başkanı” olarak terfi edildi.
- 2008- 2012 yıllarında, Tıp Fakültesi “Yönetim Kurulu Üyesi”seçildi.
- 2008-2012 yıllarında, “Sağlık Hizmetleri MYO Müdürü” olmak üzere “idari” görevlerde bulundu.
- 2011 yılında, İnönü Üniversitesi Sağlık Hizmetleri “Meslek Yüksek Okulu Müdürlüğü” yaptı.
- 2011 yılında “profesörlük” unvanını aldı.
- 2017 yılından bu yana, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Tıp Fakültesi, “Tıbbi Biyokimya öğretim üyesi” göreviyle birlikte; “Yüksek Öğretim Kurulu Kalite Kurulu Takım Başkanlığı”nı yürütmeye devam etmektedir.
- 2018 yılında,“Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı” oldu.
- 06.09.2018 yılında, yeni kurulan Malatya Turgut Özal Üniversitesi'ne, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından rektör olarak atandı.
“Vasf-ı mümeyyiz”i; Turgut Özal Üniversitesi Rektörü olan, Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut'tan bahsediyorum. Bazılarının iddia ettiği gibi, Ablasının gölgesindeki “vasıfsız”dan bahsetmiyorum.
Bir insanın yaptıklarından ziyade, sürekli bir şekilde akrabalık ilişkileri ön plana çıkarılıyorsa, bunda art niyet aramak gerekir. İnsanları yaptıkları işlerden değil de, akrabalık bağlarıyla vurmaya çalışanları görüyoruz. Söylemek istediklerimi daha iyi anlatabilmek için, bir örnek vermek isterim: Türkiye Cumhuriyeti'nin savunma sanayiine çağ atlatan Selçuk Bayraktar ismini bilmeyenimiz, duymayanımız yoktur. İnsansız hava araçları konusunda ülkemizi süper lige taşıyan bu kıymetli insanın, ürettiklerinin ne demek olduğunu kavrayamayan kıt beyinliler, “Damat” diyerek, kendilerince bir aşağılama yaparlar. Kimi zaman Cumhurbaşkanı'na vurmak için, kimi zaman da Selçuk Bey'e vurmak için bu “Damat” kelimesini kullanarak, kendilerince hakaret ettiklerini zannederler. Selçuk Bayraktar'ın okuduğu okulları, çalıştığı iş sahasını, bilgi, birikim ve becerilerini bir kenara bırakıp; sanki Cumhurbaşkanı'nın damadı olduğu için, bu noktaya geldiği algısı oluşturmaya çalışırlar kimi zaman. İşte bunu yapmak art niyetliliğin dik âlâsıdır.
ULUSAL MEDYADA DA AYNI ALGI...
Selçuk Bayraktar örneğinde olduğu gibi, Malatyamızın özelinde de, bazı kişiler sanki torpilliymiş gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Hatta ulusal medyada dahi bu algı operasyonlarına denk geliyoruz. Ak Parti MKYK Üyesi ve Malatya Milletvekili Öznur Çalık'a vurmak isteyenler, “Öznur Çalık'ın yumuşak karnı” olarak gördükleri, kardeşi Aysun Bay Karabulut ismini, sürekli kullanıyorlar. Yeri geldiğinde olumlu-olumsuz eleştirilerde bulunduğum, Turgut Özal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut, yıllarını mesleğine ve kariyerine vermiş bir akademisyendir. Olumsuz yönde eleştirdiğim yanları olduğu gibi, olumlu yönlerini de görerek yazılar kaleme almış bir kardeşinizim...
Ulusal medyada, özellikle “Solak” kalemlerin, Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut'tan bahsederken, “AKP MKYK üyesi ve Malatya Milletvekili Öznur Çalık'ın, kız kardeşi” şeklinde söze başlamalarının altında, kesinlikle bir art niyet arıyor ve soruyorum: Bu kadar unvanı neden görmüyorsunuz? Kör müsünüz? Ayrıca eleştirenlerin kaç tanesi, “seriye bağlanmış” gibi isminin önüne bu kadar çok sıfatı getirebilmiş? Vallahi ayıp, billahi ayıp, tillahi ayıp…
Demek sizin gayeniz, Turgut Özal Üniversitesi Rektörü, Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut'u eleştirmek değil; belki sizin gayeniz, Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut bahanesiyle Öznur Çalık'ı yıpratmak…
İLGİLİSİNE NOT: Solak kalemlerin, Turgut Özal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut hakkında iddia ettikleri “usulsüzlükler”i tasvip etmemekle birlikte, konuyu ayrıca kaleme almayı düşünüyorum.
DEPREM KONUTLARI HÂLÂ MUAMMA!..
Yaşadığımız depremin üzerinden, yaklaşık olarak 16 ay gibi uzun bir zaman geçti. Bu süreçte, Elazığ'da binlerce konut depremzedelere teslim edildi. Malatya'da ise bunu söylemek pek mümkün değil. Pütürge ve Kale'de sınırlı sayıda konutun sahiplerine teslim edildiğini biliyoruz. Malatya şehir merkezinde ise hiçbir depremzedeye konut teslimi yapılmadı. Süreç içerisinde defalarca teslimat için tarih verilmesine rağmen, teslim edilen konut sayısı sıfır.
Siyasilerin ara sıra girişlerinde fotoğraf çektirmesi dışında konutlardan haberdar bile olmayacağız. Konutların yapımını üstlenen TOKİ'ye kalsa, konutların çoktan teslim edilmiş olması gerekirdi. Zira aynı TOKİ, Elazığ'da binlerce konutu teslim etti, etmeye devam ediyor. Aynı TOKİ Van depreminden sonra, 12 ayda Van'ı adeta yeniden inşa etmişti. On binlerce konut 1 yıl içerisinde sahiplerine teslim edilmişti.
Hal böyle olunca, insanın aklına ister istemez bazı sorular geliyor. Bizim bilmediğimiz bir hesap mı var? Kişilerin arasındaki sorun ve sıkıntılar, depremin mağdur ettiği insanların mağduriyetini mi katmerli hale getiriyor?
İşin ilginç tarafı ise, ne medya, ne de muhalefetin bu konuda ciddi bir girişiminin olmaması! Olan mağdur insanımıza oluyor. Aylık 1000 liranın üzerinde ödenen kira bedeli, ahır gibi evlerde süren hayatlar, akraba yanında sığıntı şekilde geçen zaman, köyde eğitim alamayan çocuklar... Her gecikme bu sorunları arttırıyor ve mağduriyeti katmerli hale getiriyor.
Araştırdım, soruşturdum; temel sorunun altyapı olduğunu öğrendim. Eğer evlerin teslimi bunun için gecikiyorsa vay halimize...
Bu gecikmelerden, Cumhurbaşkanının haberinin olup olmadığını bilmiyorum. Lakin halkta bıçak kemiğe dayandı, onu iyi biliyorum.
GÜRKAN, İNTİKAM MI ALIYOR?
Söz deprem konutlarından açılmışken, aklıma gelen bir konuyu daha buradan yazmak istedim. Malum olduğu üzere, Gelincik Tepesi 2. Etap TOKİ Evleri Orduzu Kaldırım Mahallesi sınırları içerisinde yapılıyor. İşte bu etapta yer alan yüzlerce ev ile, mahallede önceden bulunan yüzlerce ev birleşince; mevcut yol ve altyapı yetersiz kalmış. Malatya Büyükşehir Belediyesi de bu sorunun çözümü için, mevcut yolu birkaç kat genişletme çalışması başlatmış. Yaklaşık 8 ay önce başlayan bu yol genişletme çalışması, maalesef halen bitirilmiş değil. Mahalleli adeta toz toprak içinde hayatını idame ettiriyor.
İşin burasında, ilginç bir iddia ortaya atıldı. Siyaseti yakından takip edenler hatırlar. 7 Haziran 2015 seçimleri öncesi Ak Parti Kaldırım Mahallesi'nde seçim toplantısı yapmıştı. O zaman Battalgazi Belediye Başkanı olan Selahattin Gürkan, karşılaştığı yersiz bir tepkiden ötürü; konuşmasını yarıda keserek, toplantıyı terk etmişti. Daha sonra söz alan Milletvekili Mustafa Şahin, Gürkan'ı yuhalayan genci provokatörlükle suçlayınca, toplantı yumruk yumruğa kavgayla sona ermişti.
İşte birileri Selahattin Gürkan'ın bu olayın intikamını almak için, bile bile yolu yaptırmadığını ve mahalleyi bilerek toz toprak içinde bıraktığını iddia ediyorlar. Bu minvalde şikayet dilekçelerinden de haberdarım. Şahsen ben bu iddiaya zerre kadar inanmıyorum. Bildiğim kadarıyla bölgede 1000'den fazla konut inşa ediliyor. Bu konutların tamamının altyapısı bitirilmeden, yolun yapılması doğru olmaz. Yol yapılsa dahi tekrar söküleceği için hem maddi olarak büyük külfet olacak, hem de millet yine toz toprak içinde kalacaktır. İnanıyorum ki Büyükşehir Belediyesi, bu yolu bir an önce bitirerek, iddia sahiplerinin iddiasını çürütecektir.
OMURGASIZLIK MI YOKSA SİYASİ ACEMİLİK Mİ?
Geçtiğimiz günlerde, Anadolu Ajansının bir muhabiri bakanların katıldığı bir toplantıda, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile ilgili sorular sormuştu. Gerçi sorular diyorum ama, sorulardan ziyade bir “şov” yapmıştı. Olayı, kısaca hatırlatmak gerekirse; AA İstanbul muhabiri Musab Turan, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ile, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli'nin İstanbul'da katıldığı programda, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'yu hedef alarak yorumlarda bulunmuş, araya da sorular serpiştirerek resmen provokatörlük yapmıştı. Bu olayın akabinde de Anadolu Ajansı'ndan kovulmuştu. Malum olayın olduğu saatlerde ise babasının Anadolu Ajansı'nın bürosuna gelip, oğlunun özel eşyalarını aldığıyla ilgili görüntüler de paylaşıldı. İşte o babayı tanıyanlardan biri de benim. Ali Seydi Turan'ı şahsen tanırım. Malatya Gönüllüler Derneği'nde, fakir ve fukaraya yapılan kırtasiye yardımına öncülüğüyle bildiğim biridir kendisi. Geçmişte FETÖ ile ilgili attığı mesajlara yorumum “O vakitler kim FETÖ'ye yalakalık yapmadı ki?” şeklindeydi. İflas eden Yahudi misali, eski defterleri açmaya gerek yok. Oğlunun yaptığı bu hareket, ya kısa yolda medyada popülaritesini artırmak, ya da birilerinin güdümüne girdiğinin alameti olarak yorumlayabiliriz. İkisi de bana göre tehlikeli sularda yüzmektir. Ali Seydi Turan'ın oğlunun vukuatı sonrası “AK Parti'nin bütün kademelerinde hizmet ettim” şeklindeki sosyal medya paylaşımı, kamuoyunda “omurgasızlık” olarak yorumlansa da, bana göre büyük bir siyasi acemilik göstergesidir. “Oğlum da olsa, herkesin hareket ve söylemi kendisini bağlar” deseydi kendisi için daha iyi olurdu. Bu şekilde bir açıklamaya ne gerek vardı?
Selam ve dua ile…
Fiemanillah