“Dağ acemileriyle olacak iş değil”
13 Ağustos 2023, Pazar 11:46Bir tüccar ile yardımcısı gemi ile deniz yolculuğuna çıkar. Tüccarın yardımcı daha önce hiç gemiye binmediği için çok tedirgindir. Gemi yola çıktığında da sürekli ağlayıp çığlıklar atar ve tir tir titrer. Bunun çığlıklarından rahatsız olan tayfalar ve yolcular ne yaptılarsa susturamazlar adamı. Tayfaların çabası sonuçsuz kalınca onları seyretmekte olan yaşlı bir tayfa Tüccarın yanına gelerek:
-“Yardımcınıza yapacaklarım için izin verirseniz üç beş dakika içinde onu sakinleştirir ve sustururum”der. Tüccar çaresiz izin verir adama. Yaşlı tayfa diğer tayfalara:
-“Bu adamı denize atın!” diye talimat verir. Tüccarın yardımcısı bir anda kendini palan pandıras atıldığı buz gibi suların içinde bulur. Boğulmamak için çırpınır durur. Biraz da su yutar. Tam ümidi kesmiş boğulmak üzereyken onu yakalayıp gemiye çıkarırlar.
Adam gemiye çıkar çıkmaz bir köşeye siner. Sessizce gemi seyahatine devam eder.
***
Merhaba gazetemizin okurlarının; en değerli, vefalı ve meraklı kısmı.
Gezi olaylarını hatırlarsınız. Üç beş ağacın yer değiştirilmek üzere gezi parkından sökülmesini protesto üzerinden başlamıştı.
Peki bu eylemlerin Türkiye’ye maliyeti ne olmuştu? Bunun hesabı aslında çok basit. Gezi parkı öncesi Türkiye ekonomisi ile Gezi parkı sonrası Türkiye ekonomisini karşılaştırmak bu durumun en kolay tespit yolu.
Gezi olayları öncesi yıllık enflasyon % 6, gezi sonrasında % 9 oldu. Borsa, yani BIST 100 endeksi % 40 değer kaybetti. Aylık 1 milyar dolar gerçekleşen yabancı sermaye girişi tersine döndü ve sadece olayların çıktığı ilk ay 8 milyar dolar net sermaye çıkışı oldu ve bundan dolayı 2 temel parametre çok ciddi anlamda etkilendi:
Birincisi, Dolar 1.84’ten 2 lira seviyelerine kadar yükseldi.
İkincisi ve çok daha önemlisi; tarihi bir seviye olan % 4.61 seviyelerine gerileyen tahvil faizleri % 9.25’e çıktı.
Şimdi buraya kadar yazdıklarım ekonomik parametreler ve kayıplar. Eylemlerin bir de çevreye, kamu malına ve özel mülke verilen zarar noktasında maliyeti var. Yakılan otobüsler, sökülen kaldırımlar, kullanılamaz hale getirilen araçlar ve kamu malına verilen tahribat. Buradaki kayıp da yaklaşık olarak 100 milyon dolar seviyelerinde.
100 Milyon dolar maddi tahribatın karşılığı. Yabancı sermayenin geri gidişi, borsadaki düşüşler, dolardaki ve enflasyondaki yükselmeler… Sonraki yılların ekonomisini çok çok etkileyen çok önemli kayıplar.
Olayları çıkaran ve bu olaylarda bir şekilde rol alanlara baktığımızda ise ciğerlerinin üç kuruş etmediği, toplam değerlerinin ise 5 kuruş etmediği insancıklar. Bunlar Akbelen’i de aynı palavralarla savaş alanına çevirdiler. Bunları biz çok sık görüyoruz. Kaz dağlarındaki eylemlerde de ellerinde kaz ile eylemlere katıldıklarını gördük. Kaz kendisini tutanla mukayese bile edilemeyecek bir değere sahipti. Etinden, tüyünden, yağından istifade edilen bir değerli hayvan. Onu elinde taşıyıp eyleme katılan ise yıllarca bu milleti sömürmüş, hayatı belden aşağı esprilerden yukarı çıkamamış, kaç yüz genç kız ile gönül eğlendirip bırakmış, ciğersiz, 5 kuruş etmeyen salak. Bunun gibi daha niceleri.
Olabilir. İnsan ağaca değer veriyordur. Yeşillik onun için önemlidir. Ama kendi villalarını yaparken doğradıkları ağaçlar ve yeşillikler biraz farklı tonda. Haki gibi idi. Bunlar ise filiz yeşilini seviyorlar. Beşiktaş’ta reklam panolarını kapatıyor diye taraftarı oldukları partinin belediyesinin kesip attığı kaç asırlık çınarların yaprak renkleri de biraz sarıya çalıyordu. Onun için bu “yeşilseverler” orada da sustu.
Adana'nın Çukurova Belediyesi, Gezi Parkı yapacağız diyerek yüzlerce ağacı kesti. O ağaçların da yaprak renkleri maviye çalan bir yeşildi.
Bornova ilçesinde Evka 3 Mahallesi'nde bir site için kesilen 8 zeytin ağacına da sessiz kalındı. Zeytinleri siyah zeytin idi. İçine kırmızı biber doldurulmuş yeşil zeytin veren ağaç olsalardı kesmeyeceklerdi.
İzmir Bornova’da Bornova Belediyesi otopark yapmak için ağaçları kesti. Yeşil sever eylemciler bunları da protesto etmedi. Belediye o otoparka sadece yeşil renkli otomobiller alacağı garantisini vermişti.
Çeşme ve Bodrum’da villalara yer açmak için yok edilen ormanlar da eski ve yeni resimlerde net belli oluyor. Ama yaz aylarında oradaki konserler, eğlenceler ve partiler bi başka oluyor. Belediyenin böyle hizmetleri varken iki ağaç için kıyamet mi koparılır?
Ankara’da Çankaya Belediyesi de parkta “Budama” bahanesiyle ağaçları garip şekilde kesip kenara yığdı. Kış ayı olduğu için ağaçlar yapraksızdı. Ağaçlarda hiç yeşil yoktu. Bu da yeşil katliamı sayılmazdı.
Gemlik belediye başkanı da Gemlik’e bakan bir tepede uzunluğu 600 metreyi bulan dev bir “Atatürk” imzası döşemişti. Bu büyük bir hizmetti. Bu büyük yatırımı yaparken tasarımcı, mimar, amele vs. birçok da istihdam da sağlamış oldular.
Dev gibi “Atatürk” imzası tamamlandı. Ancak bana göre hizmet bu kadarla bitemezdi. Düşündüm daha neler yapılabilinir:
Bu nadide imzanın rüzgârlardan, yağışlardan, yabani hayvanlardan korunması, dağılmasının engellenmesi için başına bekçi-bakıcı koymaları önemli. Bekçiyi başıboş bırakmak doğru değil. Onu kontrol edecek bir de personel tahsis edilmeli. Müdürü olmayan personel de başıbozukluk yapar. O personele bir de personel müdürü gerekir. Bunlar aç bilaç dağ başında duramazlar. Aşçı ve yemeklik malzemeler için satın alma personeli de şarttır. Bu kadar personel o dağ başına araçlarıyla ya da yürüyerek gidemez. Bunlara bir servis otobüsü, o otobüse de bir şoför gerekir. Araca başkalarının binmemesi için yolcuları kontrol edecek bir de muavin lazım. Aracın yakıtı için de benzin istasyonları arasında bir ihale açmak gerekir. Bütün bu detayları işleyecek bir muhasebeci, bir de muhasebe müdürü olmadan olmaz. Bunlar nereye bağlı olacak. Mecburen yeni bir genel müdürlük ihdas edilmeli. Oraya bağlanmalı. Genel müdür, genel müdür yardımcısı ve sekreter de olmazsa olmazı. Yağmuru var kar kışı var. Bir de bina ayarlanması lazım. Bu zihniyet her şeyi düşünerek yapar. Bu dağ başına personel alınacaksa tecrübeli olmalı. Bu personeli de PKK’dan Kandil’den talep edeceklerdir. Onlar dağlarda durmaya alışıktırlar. Tutup milletin içinden dağ acemisi seçilecek değil her halde.
Velhasıl değerli okurlarım “Yeşilseverler” bu kadar ağaca ve yeşile duyarlı iken bizim Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve Orman Bakanlığımızın duyarsızlığı nedir? Ağaçlarımızı, ormanlarımızı bu belediyelerin insafına bırakıp kenardan seyretmek midir? Neden müdahale edilmez. Kanunlar kurallar ellerini bağlıyorsa bu durumlara göre engel olabilecek bir mekanizma kurulamaz mı?
Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş.
Temelin 30 yıllık karısı Fadime vefat etmiş. Cenaze namazı kılınmış. Defnedilmek üzere tabut camiden çıkarılırken bahçe kapısını sütununa çarpmış. Darbenin hemen ardından tabuttan “ayy” diye ses gelince hemen tabutu indirip açmışlar ki Fadime hayatta. Demek ki tabut sütuna vurunca darbenin etkisiyle kalp çalışmaya başlamış.
Aradan iki yıl geçmiş. İki yıl sonra Fadime tekrar vefat etmiş. Cenaze namazından sonra tabutla camiden çıkarılırken temel yırtınıyormuş:
-“Aman Tikkat edun. Sütuna çarpmayun. Tabutu sarsmayun. Aman tikkat”
Değerli tostlar. Bize ayrılan sütunun sonuna celduk.
Kalun sağlicakla.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.