Deprem üzerine!..
11 Şubat 2023, Cumartesi 10:07Milletçe zor günlerden geçiyoruz. Kuran’da sizi defalarca ve her şekilde imtihan edeceğiz diye açık ayetler var (Bakara 155). O halde her daim imtihana girecek adaylar gibi olmalıyız. Nasıl mı? Sınav hazırlığı yapan çocuklarınıza bakınız, nasıl çalışıyorlar. Önce sınav sorularının çıkacağı konuları teorik olarak öğreniyorlar, ardından bu konularda daha önce çıkmış olan soruları içeren testleri çözerek pratik yapıyorlar.
Tartışması su götürmeyen bir gerçek var ki sınavda soru çıkan yelerden biri olan “depremler” konusunda başarısız olduk. Sınavda başarısız olan çocukların kabahati hocaya, sınava atması gibi bizde başarısız olduğumuz sınavlarda kabahati ya kadere ya da “felaket” diyerek sınavın kendisine atıyoruz.
Fakat, her defasında kaderi suçlaya suçlaya sonunda tedbirsizlik ve akılsızlığın kader anlamına gelmediğini, “Allahın olmuş olacak herşeyi bilmesi” anlamına gelen kaderin konuya bu şekilde yaklaşmayla hiçbir alakasının olmadığını öğrendik sanırım. Buna karşın hala kabahati kabullenmek yerine, meseleyi kadere havale etmenin insanları kaderi inkar etmeye yönlendireceğini de hatırdan çıkarmayalım lütfen.
Kader, olmuş/olacak her şeyin Allah’ın ilmi ve iradesiyle gerçekleştiğine iman etmektir. Allah’ın ilmi ve iradesi ise sarsılan yer yüzü ile yeryüzündeki canlıların hallerine/eylemlerine aynı anda ve birlikte bakar.
İnsan doğa karşısında yer yüzündeki canlıların en zayıflarından biridir. Fakat Allah, insana bilme yetisi ve akıl vererek, bu zayıflığı insan hakkında avantaja çevirmiştir. O halde bilim Allah’ın ilmine yaklaşma eylemidir ve bilimi inkar Alllah’ın ilmi olan kaderi inkar anlamına gelir. İşte bu inkarın fiili neticesi ise Alllahın yaratılış ve işleyiş kanunları altında ezilmektir. Çünkü ceza eylemin cinsinden olur.
Deprem, sel vb. olayları “doğal felaketler” olarak isimlendirmeye alışmışız. Halbuki herşey gibi yeryüzü de yaşayan ve hareket eden bir varlıktır, deprem ve benzeri olaylar da bu canlılığın, hareketliliğin bir sonucudur. Dolayısıyla bütün bunlar özünde bir felaket değil yeryüzünün canlılık emaresidir. Fakat biz bağnazlıgımızla ve aklın hilafına olan inadımızla bir yeryüzü gerçeğini ve işleyen bir nizamı hakkımızda kaosa ve felakete çeviriyoruz.
Üzerinde en çok konuştuğumuz fakat her defasında sınavda başarısız olduğumuz konulardan bir diğeri de siyasettir. Filozoflar siyaseti insan yönetmenin bilimi olarak adlandırmışlar. Dolayısıyla insan eylemleri ve toplumsal yaşamla ilgili hiçbir konuyu siyaset üstü ya da siyaset dışı kabul edemeyiz. Milletçe kendimize hali hazırda belirlediğimiz siyasi alan, aslında aklın ve bilimin dışına çıkmış bir alandır. Bu nedenle sıkışık zamanda kullandığımız “bu konu herkesi ilgilendiren bir beka meselesidir, dolayısıyla konuya siyaset üstü bakmak gerekir” gibi cümlelerle meseleyi sonradan çekmeye çalıştığımız akıl ve sağduyu alanı, aslında siyasetin gerçek alanıdır. Bu nedenle herşey geçince eskiye tekrar dönmek yerine bu alanda hep kalmayı arzu ve temenni ediyorum.
Bu kadar eleştiriden sonra söyleyecek iyi şeyler yok mu? Var elbette. Hem de çok fazla. Fakat en önemli şeyleri şöyle özetleyebilirim.
Korku insanı fıtri haline döndürür. Toplumumuz da bir felaket anında gösterdiği dayanışma ve diğergamlıkla fıtraten hala bozulmadığını göstermektedir. Yani insanımızda muazzam bir potansiyel halen mevcuttur. Bu potansiyeli açığa çıkararak doğru yönlere kanalize etmek ise siyasetin görevi iken, bizdeki siyaset anlayışının bu potansiyeli israf ile heba ettiğini sanırım herkes görüyor. Hatay’da yıkıntılar altında çıkartılan 19 yaşındaki Gürkan Öztürk’ün canını kurtardıktan sonra sınav için kaygı duyması ve hazırlık kitaplarını sorması milletçe almamız gereken en büyük ibret derslerinden biridir. Hepimiz yaralarımızı sarar sarmaz önümüzdeki sınavlar için doğru biçimde hazırlanmanın kaygısını taşımalıyız.
Son olarak “Allah bu acıları tekrar yaşatmasın” şeklindeki klasik temenni cümlesini bir nezaket ifadesi olarak kullanıp, konuyu “Aklını kullanmayanı Allah pislik içinde bırakır (Yunus 100)” ayetinin hatırlatmasıyla tamamlamak istiyorum. Belli ki bu konularda ileride daha çok yazıp konuşacağız.
Ben de bir depremzede olarak milletimize başsağlığı diliyorum. Allah’a olan imanım gibi milletimize olan inancımı da bu vesile ile bir kez daha te’yid ederken, bu sıkıntılı günlerin eskisinden daha farklı ve iyi günlere yerini bırakmasını can-ı gönülden temenni ve niyaz ediyorum.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Uzun Hasan
11-02-2023 23:36Depremin büyüklüğünü kabul ediyoruz. Cenabı Allah'ın Celal tecellisi. Peki biz sebeblere riayet edip(Deveni çölde bile olsan sağlam kazığa bağlamayı öğütleyen bir rehberimiz olduğu halde) sağlam ev yaptık mı da ahmakcasına deprem çok şiddetliydi kayıp ondan çok oldu diyoruz.