Depremin Bireysel ve Toplumsal Etkileri: İntihar Vakaları Üzerine Bir Değerlendirme
05 Şubat 2025, Çarşamba 23:13
6 Şubat 2023… Bir ülkenin hafızasına kazınan, milyonlarca insanın hayatını altüst eden ve geride derin yaralar bırakan o büyük felaket. O gün, yalnızca binalarını değil, aynı zamanda güven duygusunu, geleceğe dair umutlarını ve sevdiklerini kaybetmemize sebep olan deprem. Deprem, yalnızca fiziksel yıkımıyla değil, bireylerin ruh sağlığına ve toplumsal yapıya olan etkileriyle de derin izler bıraktı.
Ben de o süreçte çeşitli sivil toplum kuruluşlarıyla beraber Hatay, Kahramanmaraş ve Adıyaman’da gönüllü faaliyetlerde bulunan bir ruh sağlığı uzmanıyım günler geçmesine rağmen enkaz başında bekleyen ailelerin gözlerindeki çaresizliği, hayatta kalanların içindeki boşluğu, sessizleşmiş şehirlerin hüznünü bizzat gördüm. İnsanlar yalnızca evlerini, işlerini değil, kimliklerini, aidiyetlerini ve umutlarını da kaybetmişti. Bu büyük travmanın sonucu olarak birçok kişi ağır psikolojik buhranlar yaşadı. Ve maalesef, bazıları için bu acıyı taşımak imkânsız hale geldi.
Depremler, insan psikolojisi üzerinde travmatik etkilere sahip doğal afetlerdir. Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), depresyon, kaygı bozukluğu ve umutsuzluk duygusu, afetten sağ kurtulan bireylerde yaygın olarak gözlemlenen ruhsal sorunlardır. Ancak en yıkıcı sonuçlardan biri, intihar oranlarındaki artıştır.Dünya genelinde büyük depremlerden sonra intihar vakalarının arttığı birçok çalışmada gösterilmiştir. 1995 Kobe Depremi ve 2011 Japonya’daki Tohoku Depremi sonrası intihar oranlarında ciddi artış gözlemlenmiştir. Türkiye'de de 6 Şubat depremlerinden sonra psikolojik destek alamayan, yalnızlık hissi içinde boğulan, ekonomik ve sosyal çıkmazlara sürüklenen birçok insan için intihar bir çıkış yolu gibi görünmeye başladı.
Gönüllü olarak bölgede çalışırken şunları gözlemledim:
Kaybın Büyüklüğü: Çoğu kişi ailesinden birçok insanı kaybetti. Hayatta kalanlar ise büyük bir suçluluk hissediyor ve “Neden ben yaşadım?” sorusunu kendilerine soruyordu.
Ekonomik Çöküş: Birçok insan işini, evini, geçim kaynağını kaybetti. Geleceğe dair hiçbir güvenceleri kalmamıştı.
Destek Eksikliği: Psikolojik destek alabilecekleri mekanizmalar henüz yeterlice kurulamamıştı Enkazdan kurtulmak bir şekilde mümkündü ama psikolojik olarak o enkazın altından çıkmak çok daha zordu.
Peki, insanları intihara sürükleyen temel faktörler neler?
İnsanları İntihara Sürükleyen Faktörler ve Günümüz Tehlikeleri
İntihar, sadece bireysel bir karar değil; çevresel, ekonomik, psikolojik ve toplumsal faktörlerin birleşimiyle ortaya çıkan bir olgudur. Deprem gibi büyük felaketlerden sonra bu faktörler katlanarak artar.
Çıkış Yolu: İntiharları Önlemek İçin Neler Yapılmalı?
Depremzedeler, yaşadıkları travma sonrası stres ve umutsuzlukla başa çıkmaya çalışırken, sürekli artçı sarsıntılarla tetiklenen bir korku içinde yaşarlar. Geleceğe dair hiçbir plan yapamamak ve hayatın kontrolünü kaybetmiş hissetmek, insanları derin bir umutsuzluğa sürükler. Bu duygusal yükün yanı sıra, deprem bölgelerinde birçok kişi işini kaybettiği için ekonomik kriz ve işsizlik de büyük bir sorun haline gelmiştir. Maddi sıkıntılar, insan psikolojisini doğrudan etkileyen en önemli faktörlerden biridir.
"Geçinemeyeceğim, ailemi koruyamayacağım” gibi düşünceler, çaresizlik duygusunu daha da büyütür. Ayrıca, depremzedeler zamanla yalnızlaşma ve destek eksikliği sorunuyla da karşı karşıya kalırlar. Toplum, afetzedeleri başlangıçta desteklese de zaman geçtikçe onların yüklerini tek başlarına taşımaları beklenir. “Bunca zaman geçti, hâlâ toparlanamadın mı?” gibi dışlayıcı sözler, kişiyi daha da yalnızlaştırır ve psikolojik olarak zorlanmasına neden olur.
Depremden etkilenen insanlar için ücretsiz ve sürekli destek sunan merkezlerin yaygınlaştırılması büyük bir ihtiyaç haline gelmiştir. Bunun yanı sıra, sosyal medyanın tetikleyici etkisi de göz ardı edilmemelidir. Deprem sonrası travmayı yaşayan bireyler, sosyal medyada gördükleri acı dolu paylaşımlar sebebiyle kendi kayıplarını ve çaresizliklerini daha derin hissedebilirler. Özellikle yanlış bilgilerin hızla yayılması, insanların çaresizlik duygusunu daha da artırabilir. Bu nedenle, depremzedelerin hem psikolojik hem de sosyal anlamda desteklenmesi, toplumumuzun ve devletimizin ortak çabasıyla mümkün olacaktır.
Umudu yeniden inşa etmek mümkün mü ? Depremler, yıkıcı olabilir. Ama asıl tehlike, depremin ardından hayatta kalanların umudunu ve yaşama sevincini kaybetmesidir. İntihar vakalarının artışı, yalnızca bireysel bir sorun değil, toplumsal bir uyarıdır.
Bizler, dayanışma içinde olursak, ruh sağlığına gereken önemi verirsek ve yalnız kalan insanların elinden tutarsak bu karanlığı aydınlatabiliriz. Deprem, sadece binaları değil, ruhlarımızı da yıktı. Ama birlikte, umutla, yeniden inşa edebiliriz.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.