Din gözlüğüyle bakan, dinsiz(mi) Ahmet Hakan!..
04 Ekim 2015, Pazar 09:49
Her şeyden önce Ahmet HAKAN'A geçmiş olsun dileklerimi ileterek başlamak istiyorum. Olayın failleri kendini bilmez üç beş çakal bir tarafın temsilcisi olamazlar. Yazılarını eleştirerek program yaptığını sananlarda taraf değiller. Ceplerinin ve banka hesaplarının gazetecileri olarak tarihe geçeceklerdir. Bize alınmamasını, kızmamasını, öfkelenmemesini diliyorum. Son olayları, hayatın akışı içerisinde olabilecek olumsuzluklar olarak değerlendireceğini düşünüyorum. Hoşumuza gitmeyen her işte bizim için hayır olabileceğini, kendisini Allah'a teslim etmesini, haksız olarak aleyhinde duran herkesi O'na havale etmesini diyorum.
Bu menfur olaydan önce Ahmet HAKAN ile ilgili yazmak istemiş, elimde olmayan sebeplerden dolayı yazım gecikmişti. Bugün artık bu yazıyı yazmayı kendime bir borç biliyorum. Biliyoruz ki, Allah'u Teala dünyanın düzenini sürekli değişken kılmış, bugün sana yarın bana hesabıyla, “O günler ki, insanlar arasında sırayla dönderip dolaştırırız” buyurmuştur. Dün bize 28 Şubatı yaşatanlar bugün adaletimize sığınıyorlar. Her ne kadar mücadeleye devam etselerde, inşaallah bu necip millete bir daha o günleri yaşatamayacaklardır. Birileri de bizi onlara karşı 28 Şubatı yapmamızı istese de, bizler asla onlar gibi olmayacağız.
28 Şubat sürecini yaşayanlar bilirler ki, o gün bedel ödeyenler vardı. Bedel ödeyenlerin haklarını savunanlar, başörtüsü ve özdürlük mücadelesi veren basın yayın kuruluşları vardı. O gün bir de Kanal7 vardı. O kanalda gecesini gündüzüne katarak, haber yapmak için çalışan gazeteciler vardı. Haklı olduğumuz her konuda haksızdık. Hak adalet arardık fakat adalet güçlüden yanaydı. Bugünlerin özlemini çekerdik. Bir gün olur diye hep içimizde umut ışığı yakardık. Bu milleti anlayan, maneviyatına, kutsalına saygı gösterecek basın yayın kuruluşları ve mensupları arardık. Bunların sayıları bir elin parmak sayısını geçmezdi. Basın alanında çok fakirdik. Müftünün keçisi çalındığında ertesi gün müftü keçi çaldı manşetini atarlardı. Bize merhamet etmezlerdi. Adalet, kitaplarda okunan, yada mahkeme duvarlarında yazılı bir kelimeydi. Köşelere sıkıştırıp korkutarak zulümlerine, ölümü göstererek sıtmaya razı ederlerdi. Kimsesizdik ve çaresizdik. Ama her akşam güneşin batışıyla birlikte bir umudumuz vardı. Akşama haber yapacak, yüreğimize su serpecek bir habercimiz vardı. Hepimizin beklediği bir Ahmet HAKAN vardı, birde yaptığı Haber Saati vardı!. Tarafsız, ilkeli, adil bir habercilikle mazlumun gözü, kulağı ve diliydi…
Bu millet haberin saatini Ahmet Hakan ile öğrendi. O haber sunmaya başladıktan sonra haberleri izlemeye başladı. Akşam olunca Ahmet HAKAN'IN sunumu, haberi hazırlayışı, tarafsızlığı, Müslüman kimliğiyle bunu başarması hepimizi heyecanlandırıyordu. Zira sektör din karşıtlarıyla doluydu. İnancımızla alay ederek başlıyorlardı. Hakaret ederek devam ediyorlardı. Hedef göstererek bitiriyorlardı. Kim inanırdı ki bütün bunlar arasında Ahmet HAKAN adında biri çıkacak, habercilikte devrim yapacak, asırlık rakiplerine fark atacaktı!...
On yıla yakın ekranlarında haber saatini izlemeye doyamadığımız Kanal 7'nin bütün popülerliği inkarsız Ahmet HAKAN'DAN dolayıydı. Haber Saati ve “İskele Sancak” programını unutmadık. Hele bi hafızalarınızı yoklayın, o gün siz ne yapmışsınız, Ahmet HAKAN ne yapmış çok net hatırlayacaksınız!. O gün analarının rahmine daha düşmemiş, yada olup bitenden bihaber bugünkü yeni yetme zerzevatlar, veya o gün susup bugün bağıran, oraya buraya saldıran edep yoksunu ve ahlaksızlaştırılmış bir avuç fanatik güruh, ne o gün bedel ödedi, nede o günü bilir!. Ahmet HAKAN'A saldıranlar aslında bütün bir İslam camiasına saldırmışlardır. Türkiye'ye saldırmışlardır. Bütün Ak Partiye saldırmışlardır. Ak Partinin Ahmet HAKAN ile alıp veremediği yada paylaşamadığı ne olabilir ki!?. Ahmet HAKAN'IN gazeteciliği dışında neyi var ki!. Yaptığı programların ve yazdığı yazıların dışında kime ne yapmış ki, milleti aptal yerine koyup her gün saatlerce ekranları işgal eden bazıları tarafından hedef gösterilip, yazılarından alıntılar yaparak üzerinde saatlerce konuşmanın kime ne faydası var!?. Ak Parti mi bunları yapın diyor!?... Bunlar kendi kendilerine durumdan vazife çıkaran, her gün milletin Ak Partiye olan sempatisini azaltmaya sebep olanlardır. Bunları izleyip Ak Partili olanlar olsaydı, bugün Ak Parti iktidardan düşmez, bu kadar oy kaybına uğramazdı!.
Ahmet HAKAN, 28 Şubat sürecinden sonra ortalık durulanınca, Müslümanlar paralanınca, hep bana Rebbena deyince muhtemeldir ki, emeğinin karşılığını alamadığından Kanal 7 ile yollarını ayırdı ve gazetecilik mesleğini sürdürmek için başka kapılar çaldı. Bir süre sonra başka basın yayın kuruluşlarında ve sonunda bugünkü Aydın Doğan Medyasında çalışmaya başladı. Ahmet Hakan gibi bir gazeteciye her basın kuruluşu sahip olmak ister. Gidin, bugün neden inanç olarak kendisine yakın olan medya kuruluşlarında değil de, başka yerde çalıştığını, bizi terketmesinin, karşı tarafta olmasının sebebini sorun kendisine!. Türkiye'nin en popüler gazetecisiyle röportaj yapma zahmetinde bulunan olursa, sanırım O'da sebebini tek tek açıklayacaktır. Ama, yooook kardeşim! Biz Hindus'a illa da inek etinden et sote yedireceğiz derseniz onu bilmem!…
Ahmet HAKAN'IN dinsizliğine gelince;
Herşeyden önce kimsenin inancı bizi ilgilendirmez. Dindar yada dinsiz herkes hesabını Allah'a verecektir. Ahmet HAKAN yada başka biri ateistmiş, dinsizmiş, dindarmış, veli bir kulmuş kendilerini bağlar. Burada kendisine dinsiz yakıştırması yapanlara birkaç sözüm var: Ahmet HAKAN'IN babası müftüdür. Dindar bir aile çocuğu olarak Yozgat'ta dünyaya gelir. İmam Hatip Lisesini bitirir. Akabinde Bursa İlahiyat Fakültesine gider. Kendisine sorulduğunda, İmam Hatip Lisesine gittiğim için pişman değilim der. 28 Şubat sürecinin soğuğunu iliklerine kadar hisseden, belki de her gün kelle koltukta gezen biriydi. Bugün ailesi de, eğitimi de Ahmet HAKAN'DAN daha fazla islami olan varsa buyursun!... Yaşantıya gelince de, kusura bakmayın bugün kü Müslümanlara Müslüman demek için Müslüman şahit bulamıyoruz!. Ama her şeye rağmen o gün bu davayı sırtında götüren bir gazeteci olarak karşı taraftan bu kadar tehdit edilmedi, hakkında bu kadar konuşulmadı ve arkadan vurulup darp edilmedi. Sizin tabirinizle o günkü düşman, bugün Müslümanım deyip hakaret ve tehdit eden, işi kavgaya kadar götürenden daha onurluymuş!...
Bugün meseleye siyasi parti gözüyle, fanatik tarafgirlikle bakarsanız; Allah'ın yarattığını unutur, belki de farkına varmadan Allah'a da hakaret edersiniz. Kürtlerin hepsine Ermeni dersiniz! Kürtler Ermeni olsalar ne olur!?... Ermenilik bir ırktır ve kendi istekleriyle seçmediler. Kürt kendisi mi Kürt oldu? Yoksa sen pazarlık yapıp, falanın bilmem nesinden, şu ırktan beni yarat diye Allah ile antlaşmamı yaptın!?... Devlet idarecileri zaman zaman hatalar yapabilirler. Bu hataları düzeltecekleri yerde, yanlışlarında ısrar edip milletin belleğine işlememeleri lazım. Akabinde de kimse hal ve hareketlerine, yaşantısına, eylem ve söylemlerine baktığınız zaman bu sefer insanlığına şahit aradığınız kişiler kalkıp falan kafir, filan Ermeni, şu partiye oy verenler dinsiz, şu parti başkanı Zerdüşt gibi söylemlerde bulunmamalıdır. Sanal ortamda ateş yakılmamalı, kimse hedefe konulmamalıdır. Verilecek bir ceza varsa devlet vermelidir. Hatasıda olsa, yanlışıda olsa, ihanetide olsa kimsenin kimseye had bildirmeye ne hakkı nede yetkisi vardır. Gidersin devletin mahkemelerine kendisine dava açarsın. Sizler neden rahmetli Erbakan için aynı şeyleri savunmadınız!? Karşı tarafı neden hedef tahtasına koymadınız!? Mücadele vermediniz!? Neden söylediklerinin karşısında durdunuz!? Hatta oy veren kafirdir dediniz!. Kasa boştu, kese boştu, o günde sizde boştunuz demi!?...
Bu ülkenin savunması, İslam davası, Milletin geleceği ve Ak Parti, üç beş tane teneke avrada, birkaç tane kuduz gazeteciye kalmamıştır!. Her gün salyalarını akıtarak sözde Devleti ve Ak Partiyi savunduklarını söyleyenlerden gına geldi bu millete. İnandığım ve bedel ödediğim davam çok kutsal ve uğruna ölebileceğim kadar büyüktür. Davamı ekmek kapısı yapanlara fırsat verenlere yarın ilahi huzurda hesap soracağım!. Davamı dünyaya değiştiren, basit siyasi hesaplarla islamdan uzaklaşan herkesle yüzleşeceğiz. Bakın 20. Yüzyılın büyük şehidi, Allah'ın Kelamının müfessiri Seyyid Kutup darağacına götürülürken Mısır'ın düzen müftüsü gelip; “De oğlum de, La ilahe illallah de” demişti. Büyük dava adamı; “Ey amca! Ben biraz sonra La ilahe illallah uğruna canımı vereceğim. Sense La ilahe illallah ile hayatını kazanıyorsun” cevabını vermişti. Bugün milli ve manevi değerlerimizle kardeş kavgasını körüklemekten, insanımızı yaftalamaktan, bozgunculuk yapmaktan, ateşe körükle gitmekten başka bir sermayesi olmayanlar, hayatlarını bundan kazananlardır.
Ahmet HAKAN'I hedef tahtasına koyanlar! Siz hiç inandığınız peygamberin hayatını okudunuz mu!? Siz hiç Kuran-ı Kerimi okudunuz mu!? Siz hiç ilim halkalarında bulundunuz mu!? Siz hiç davet metodunu okudunuz mu!? Sizin elinizle bugüne kadar kimse iman etti mi!? Hayatınız boyunca yaşantınızdan etkilenen tek bir tane gayri müslim oldu mu!?...
Ey bugün imtihanı varlık, konum ve etiketle kaybeden bedbaht kardeşlerim!
Ey gerçek alemi bırakıp sanallaşan Müslüman kardeşlerim!
Aile bitti, eğitim bozuldu, namus kalmadı, tesettür kalmadı, iffet ve haya yerde sürünüyor, erkekler kadınlaştı, kadınlar erkekleşti. Yuvalar dağılıyor, her gün şehit haberleriyle yıkılıyoruz, siz neyin peşindesiniz!? Bütün bunların sorumlusu tahammül edemediğiniz Ahmet HAKAN'IN yaptığı program, yada yazdığı yazı mı!?... Eğer öyleyse mesele çok basittir kolay halledilir!... Siz hangi akla, hangi davaya hizmet ediyorsunuz!? Kendinizi hele bi muhasebe ediniz, hangi tarafınız doğru ki, başkalarını doğrultmaya kalkışıyorsunuz!?. Siz hangi akılla kıçınız açıkken başkalarından bahsedersiniz!?. İdeolojiler uğruna Allah adına ne hakla ahkam kesersiniz!? Allah'ın buna ihtiyacı mı var haşa!? Siz Allah'ın hükümlerini hakim kıldınızda Ahmet HAKAN mı uymadı ki ölüm fermanı veriyorsunuz!?...
Kedi ulaşamadığı ciğere murdardır kokuyor, Tilki de incir ağacına saatlerce zıplayıp ulaşamayınca, zaten hamdır olgunlaşmamış dermiş. Dün sahibiyken bugün kaybettiğiniz Ahmet HAKAN'A saldırmakla sadece imanınızı, ahlakınızı, maneviyatınızı, kıldığınız namazlarınızı ve tuttuğunuz oruçlarınızı kaybedersiniz. Nimetler böyledir, hakkıyla şükrünü eda edip kıymetini bilmezseniz Allah elinizden alır başkasına verir. Bugün kıçınızın üzerine oturun ve dövün dizinizi biz nerede hata yaptık deyiniz. Değerlerimizi neden kaybettiğimizin hesabını yapınız. Sorumlularına gidiniz. Onları kazanmak için İslami ve insani bir üslup kullanınız ki, belki tekrar kazanırsınız onları. Siz hiç Kuran-ı Kerimde Firavun ile Musa'nın kısasını okudunuz mu? Yüce Allah Musa'yı ve Harun'u ilahlık iddiasında bulunan, Allah'a rakip benim, Allah benim diyen zalim ve kafir Firavun'a gönderirken ne dediğini biliyor musunuz!?. “İkiniz O'na yumuşak söz söyleyin” yani sert olmayın, kazanmak için gidiyorsunuz, kaybetmemeye çalışın diyordu. Allah Firavun'un iman etmeyeceğini bilmiyor muydu!? Haşa… Bize davet usulü öğretiyordu!!!...
Bugün size basın kuruluşlarında çalışmak için tercih hakkı verilse nereyi tercih ederdiniz?. Yarını belli olmayan, seni asgari ücretle çalıştırmaya çalışan, az izlenen, etkisiz, yağcılık yapacaksın, yalan söyleyeceksin, istediğimi konuşacaksın diyen bir kurumda mı? Yoksa, herkesin izlediği, özgür, bağımsız ve tarafsız program yapabileceğin, Türkiye'nin izlediği, daha faydalı ve verimli olacağın kurumu mu tercih edersin!?. Ahmet HAKAN'I görmek istediğiniz kurumda herkes olabiliyor. Sana ait olmayan, girmeyi bile hayal edemediğin yerde olmak, oradan milyonlara ulaşmak asıl amaç değil mi? Derdiniz üzüm mü yemek? Yoksa bağcıyı mı dövmektir!... Bu noktada herkesin Ahmet HAKAN'A bir özür borcu olmuyor mu?...
Ben bir Mülüman olarak, bir vatandaş olarak, bir Ak Partili olarak böyle düşünüyorum. Hesabımı da Allah'a vereceğim. Ölçütüm, kıstasım, başvuru kaynağım ve referansım O'dur. Yüce Allah buyuruyor ki; “Ey İman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olunuz. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun. Bu takvalı olmaya daha yakındır. Allah'tan korkun ve biliniz ki, Allah yaptığınız her şeyden haberdardır”
Dün okuyan bir toplumduk, bugün ise seyreden. Dün Aşere-i Mübeşşere'yi okuyorduk, bugün Haşere'yi Münevvere'yi seyrediyoruz. Onunlada kalmıyoruz, elimize verdikleri ateşi ışık sanıp dört elle sarılıyoruz. Kendimizi de, çevremizi de, dünyamızı da, ahiretimizi de yakıyoruz. Bu ne kardeşliktir, ne dindarlıktır, ne vatanperverliktir, ne de doğruluktur. Bu düpedüz eşkıyalıktır, dağdaki terörün şehir versiyonudur. Allah bu ülkeye zeval vermesin. Allah bu ülke toprakları üzerinde yaşayan halklara kardeşçe yaşamayı nasib etsin. Allah terörün her türlüsünden hepimizi muhafaza eylesin.
Fi Emanillah…
Ebuzer AYDIN /[email protected]
“Ey Kalemim! Bir Gün Doğru Bildiklerini Yazmazsan, Kolumla Beraber Kırar Atarım Seni”