Felaketin eşiğindeyiz
15 Ocak 2022, Cumartesi 15:47Bu fotoğrafı bugün (15 Ocak 2022 Cumartesi günü) saat 15.00 civarında, Malatya merkezden çektim. Görüntüdeki dağın adı Malatya ismi kadar bilinen bir isim: Beydağı… Malatya’nın sırtına yaslandığı efsanevi dağ… Rakım: 2.591 metre…
Kışın tam ortasındayız.
Ne görüyorsunuz?
Dağın sadece zirve kısmına yağan bir kar görüyoruz. Kar kalınlığı belki de yarım metreyi bulmuyor. Eteklerinde beyazdan eser yok. Şehir merkezine ise nerdeyse kış bitmek üzere bir avuç kar düşmemiş… Yağmur ise aptal ıslatan türde biraz yerleri ıslattı, o kadar…
Herkes geçimi, seçimi, hayat pahalılığını konuşurken bizi bekleyen büyük tehlikeden habersiziz ve kimsenin bu yaklaşan felaketi de konuştuğu yok. Böyle giderse (Ki böyle gideceğe benziyor, meteoroloji tahminlerine göre Ocak sonuna kadar kar görünmüyor) biz bu yaz hem içme suyu hem de sulama suyunda tarihin en büyük kuraklık felaketini yaşayacağız.
Zaten geçen yıl benzer bir kuraklık yaşamıştık. Şimdi bunun üzerine ikinci ve daha derin bir kuraklıkla karşı karşıyayız, bu demektir ki, bu yaz kuraklık iliklerimize kadar işleyecek.
İklim değişikliği ve küresel boyuttaki çevre kirliliğinden Malatya en çok etkilenen şehirler arasında… 200 kilometre Doğu’muzdaki şehirlerde kar ve yağmur yeteri kadar yağarken Malatya’ya (Doğu’nun başlangıç şehrine) bir gram yağmur, bir avuç kar düşmüyor.
Bu demektir ki, baharda tabiatın canlılığından, renklerinden, tazeliğinden ve kokusundan eser göremeyeceğiz. Çiçeklerin boynu bükülecek, renkleri soluk olacak, otlar sararıp solacak, kelebekler ve böcekler uçamayacak, kuş ötemeyecek, yaban hayvanları yeteri kadar beslenemeyecek. Dereler gürül gürül akmayacak, şelaleler coşamayacak, nevruzlar bir gelin gibi süzülemeyecek. Doğa bir yetimi andıran çocuk gibi hüzünlü ve ağlamaklı haliyle insanlığa küsecek.
Yani kış kışlığını yapmazsa baharımızın tadı tuzu kalmayacak.
15 Ocak olmuş, şu havaya bakar mısınız? Bundan 30 yıl kadar önce Ocak ayında şehir merkezinde bile kar kalınlığı 1 metreyi bulurdu. Sıcaklık -10 derecelerde gezerdi. Şimdi yazı andıran bir hava hakim 15 Ocak’a… Pencereden odalara vuran güneş ışınları sanki bir yaz mevsimini andırıyor.
Bir zamanlar Beydağı’ndaki kar Haziran sonuna kadar erimez, beyazlık yaza kadar dağın zirvesine hakim olurdu.
Beyaza, karın temizliğine, bereketine ve güzelliğine hasret kaldık.
Niye böyle oldu?
Mevsimler bize neden küstü?
İnsan doğası bozulunca tabiat da mı bozuldu?
Hep ekonomi konuşuyoruz, öldük bittik edebiyatı yapıyoruz, yarın bizi bekleyen öyle bir girdabın içine düşecek, tabiattan öyle bir tokat yiyeceğiz ki, işte o zaman geri dönüşü olmayan bir yola girdiğimizi anlayacağız ama iş işten geçmiş olacak.
Bizi o zaman ne dolar kurtarır, ne altın kurtarır, ne senet sepet kurtarır ne de paramız malımız mülkümüz kurtarır.
Haber vereyim dedim, “İnsanlık büyük bir felaketin ve uçurumun kıyısına doğru hızla ilerliyor.”
İster kulak verin ister vermeyin, sizin bileceğiniz bir şey…