FETÖ İLE RUH İKİZİ!...
20 Haziran 2017, Salı 12:11
Yeni Türkiye'nin temeli atılırken, sancılı bir süreçten geçtiğimizi biliyoruz. Geçmişte bu ülke için atalarımızın ödediği bedeli de biliyoruz. Cumhurbaşkanımızın önderliğinde yapılan referandum ile Partili Cumhurbaşkanı sistemi bütün dünyanın gözüne batıyor, Yeni Türkiye'yi başına yıkmak için iç ve dış düşmanlar ellerinden geleni yapmaya devam ediyorlar. Sadece içimizdeki hainlerle değil, bizimle iyi ilişkiler içerisinde olan devletler dahi abluka altına alınıp ambargo uygulanıyor. Katar krizinin en önemli çıkış sebebi de budur. Ortadoğu'da akan Müslüman kanının sebebi de budur. Yüz yıldır başsız devletleri kukla idarecilerle yöneten Siyonistler, bugün devletçiklere bölerek yeniden haritaları çizmek, İslam Ülkelerinin yer altı ve yerüstü kaynaklarını yemek istiyorlar. Bunun için de, 21. yüzyılı İslam ile savaş yüzyılı ilan etmiş, ancak bu savaş, Müslümanların kendi aralarında olacak demişler.
Şu an her ne kadar olayların vahametini idrak edemesek bile, önümüzde 2019 yılı içerisindeki Cumhurbaşkanlığı seçimi için şimdiden harekete geçmişler. Daha dün referandum için ayağa kalkan şer güçler, bütün imkanlarını kullanarak Yeni Türkiye'nin iradesinin karşısına yaklaşık yüzde kırk dokuz kamuoyu oluşturdular. Algı operasyonları ve şer propagandaları böyle devam ederse, 2019 yılının hayal yılı olabileceği korkusu sarmış beni. 15 Temmuz'u unuttuğumuz an, tek bir dalgınlık, bir ihmal, bize bütün kazanımlarımızı kaybetmemize, dünyanın gözünde eski Türkiye'ye dönmemize sebep olabilir. Cumhurbaşkanımıza karşı ittifak eden dünyanın, muhalefetin oylarını bir puan yükseltmesi, Allah korusun Türkiye'yi büyük bir yol kazasına uğratabilir!...
Bu bağlamda hiçbir cemaat ve yapının derdi Türkiye ve millet değildir. Bugün cemaatler, Paralel'in düştüğü yerde devam etmek istiyorlar. Siyasete bulaşmış şu Neo-Paralel cemaatlere bir bakın!. Birbirlerini nelerle suçluyorlar!?. Leş kargaları gibi paylaşamadıkları milletin malı üzerinde kavgalara tutuşmuş, cübbeler, sarıklar televizyon ekranlarında yerlerde sürünüyor. Zaten dün demiyorlar mıydı; Devletin malı deniz, yemeyen keriz!. Bugün ise, halk bunu çok bariz bir şekilde gördü ve tehlike sinyalini referandumda verdi. İstanbul gibi Büyükşehirlere baktığımız zaman, belli başlı gurupların, etnik yapıların, bazı zenginlerin, müteahhitlerin, belediyelerin, teşkilatların ve siyasetçilerin büyük oy kaybına sebep olduklarını görüyoruz. Cemaatlerin işi, Müslümanların nüfuzunu arkalarına alıp siyasallaşmak ve rant elde etmek değildir. Müslümanların duygularını makama, mala ve zenginliğe değiştirmek değildir. Hele hele Paralel yapının başına gelenleri gördükten sonra dönüp tevbe etmeleri, mensuplarından özür dilemeleri gerekirken, daha büyük bir hırs ile köşe kapmaya çalışmalarına mana vermek mümkün değildir!?. O Paralel yapı, adaletsizliğinden, yaptığı zulümlerden, kimseyle paylaşmadığından dolayı bugün yok olup gitmedi mi!?. Siz kimsiniz ki bu halinizle milleti baypas edip, devlet ile dans edesiniz!?. Bu ülkeyi hala eski Türkiye mi sanıyorsunuz!?...
2019 yılını düşünüp kaleme aldığım bir önceki yazımda dikkat çekmek istediğim şey, Ak Partinin dikkatli olması, Paralele tanıdığı toleransı benzer yapılara tanımaması, halka kulak vermesi, temizliği erken yapmasına dairdi. Belli ki yaraya tam parmak basmışız ki, birileri üzerine almış ve alınmış!. Sonra fakir fukaradan, elinde imkanı olmayan kardeşlerimizden ve sağdan soldan bu yapılarla beraber olmakla övünenlerden tutun da, gerekirse tetikçiliğine varıncaya kadar aba altından sopa göstermeye kadar gitmiş bazıları. Çok korktum!, bu yazıyı yazayım mı yazmayayım mı diye tereddüt ettim!. Bu saatten sonra bu tür yapılar ateş olsalar kendilerini yakarlar ancak!. Allah'ın benim için taktir ettiğinden başka bir şeyin olmayacağına iman etmiş ve teslim olmuşum. Kaderimin birilerinin elinde değil, sadece ve sadece Allah'ın elinde olduğuna inanmışım. Söyledikleriniz ve yazdıklarınız ne yazar Allah'ın katında!?...
Tam da bu noktada menfaat havarilerinin, takiyeci münafıkların, ülkenin ve milletin umurunda olmadığı yapıların Paralel yapı ile nasıl bir benzerlik içerisinde olduğunu yazmak ve belgelemek istedim. Çünkü benim başka bir vatanım yoktur. Devletimin başındakilere inanıyor ve onlara güveniyorum. Parazitlerle dolu, dış güdümlü hareketlerin virüslü kafalarıyla hareket edecek kadar akıl tutulması yaşamayan herkes böyle düşünür.
Yazdıklarımı üzerine alan bir yapının kalemşoru, aynı gün bütün etik değerlerden uzak, suçluluk psikolojisiyle, aba altından sopa göstererek, kıt aklıyla, birileri için yazdığımı düşünerek, bilgisizce ve müstear bir isim ile (kim olduğunu biliyorum) bir yazı yazarak yakayı ele vermiş, bu yapının Paralel yapı ile nasıl bir yakın ilişki içerisinde olduğunu görmemize yardımcı olmuştur.
Malatya TSO seçimlerini hepiniz hatırlarsınız. Seçim öncesinde Paralel yapının abileri, dönemin milletvekili Ömer Faruk ÖZ'E, aday çıkaracaklarını, desteğini istediklerini iletince, bu sizin işiniz değil, siz kimsiniz Malatya TSO Başkanlığına aday çıkarıyorsunuz!?, diyerek karşı çıkmış, taleplerini red etmişti. (Ak Partinin iki tane vekili de bu adaylığa taraf idi) Nihayet oda seçimleri yaklaşınca, bugün FETÖ'DEN tutuklu M. E. isimli kişi dev posterlerle, insörtlerle, şehrin her tarafında bilbordlara reklam vererek adaylığını ilan etmişti. Uzun bir yazı metniyle çıkmıştı piyasaya. O yazı metninin içerisinde şu cümleler dikkat çekiciydi:
"Fındık kabuğunu doldurmayan meselelerin mücahidi olduğunu zanneden, Hz. Ömer adaletinin timsali olmasını beklediğim, Öz'ünden uzaklaşmış, yarınından korkarak bu acziyetinden dolayı ödevini yerine getiremeyen kardeşim-kardeşlerim ….”diye devam etmişti.
Dün yazıma cevaben yazılan yazıda da, aynı usul ve üslup kullanılarak;
“FETÖ ile yatıp kalkmış ÖZ siyaset takavvutlarını da, hala siyasette geçer akçe olduğunu zannedenleri de, …” diye yazmışlardı!...
Şimdi her iki yazılana dikkatlice bakın!. İkisinin de kastettiği ÖZ, dönemin Ak Parti Malatya milletvekili Ömer Faruk ÖZ'DÜR. Birincisi FETÖ davasından içerde, diğeri ise dışarıda Ak Partinin içerisinde, şehrin kaymağını yemeye devam eden, milletin isyan ettiği, Ak Partiymiş, milletmiş, ülkeymiş kimsenin umurunda olmadığı yapı!... Şimdi bunlar Fetö ile ruh ikizi değiller mi!?...
Size ikinci bir örnek vereyim:
Bu kardeşiniz, 28 Şubat'ta hayatıyla altı yıl bedel ödedi. Bu benim ahiretteki olimpiyat madalyamdır inşaallah. Uzun süre mahkum kaldım. Bu sürenin büyük bir kısmını da Malatya'da geçirdim. Rabbim bir çıkış ve kolaylık sağlar diye bekledim. O gün bu yapıdan biri, Malatya'nın önemli, önde gelen şahsiyetlerinden, ilim ehlinden birine şöyle der:
“Ebuzer AYDIN devletin adamıdır, MİT'İN adamıdır, yoksa niye götürüp içeri atmıyorlar!?...” diye sitem eder. Daha sonra Rabbimin va'di gelip Medrese-i Yusufiye'ye cezaevine girince, aynı adam bu sefer Medine-i Münevvere'de, Resulullah'ın yanında aynı kişiyle karşılaşır. Tabi bunlar namaz kılar, hacca ve umreye de giderler... Hiç alakasız yerde, sözde ibadete ve ziyarete gitmiş bu adam, bu sefer şunu söyler:
“Bak senin adamını, Ebuzer AYDIN'I şimdi adamları cezaevine aldılar ki, içerde eğitsinler” Şimdi siz söyleyin, Allah aşkına böyle bir yapının, böyle bir hareketin nesi ümmete faydalı!?. Dün Paralel yapı da kendisinden olmayana tukaka demiyor muydu!?. Bunların ne farkı var onlardan!?...
Bugün adı ne olursa olsun, halkın istemediği, Ak Partinin sırtında kambur, bir kesime çalışan, diğerlerini mağdur eden, geçmişte siyaseti küfür görüp, bugün siyasi gücü kullanan yapılardan Ak Partinin temizlenmesi gerekmez mi!?. Yoksa 2019 seçimlerine hangi halk ile gideceğiz!?. Bu arada kim cemaat ise, dinimize hizmet etmek istiyorsa, dönüp hizmet eder. Bir müslüman olarak bunun özlemini çekenlerdenim. Yanlışlarıyla birlikte hizmet etmeye çalışan eski cemaatleri mumla arıyorum. Geç de olsa belki birileri uyanır, hata yapıyoruz der. Dün yaptıkları bir çok hatadan döndükleri gibi, bugün bu hatadan dönmekte erdemdir. Allah'ın dinine hizmet eden herkes başımızın tacıdır. Ülkemin ve milletimin menfaati her şeyin üzerindedir. Yeter ki herkes, amacına uygun hizmet etsin ve görev alanlarını bilsin…
Fi Emanillah…
Ebuzer AYDIN
“Ey Kalemim! Bir Gün Doğru Bildiklerini Yazmazsan, Kolumla Beraber Kırar Atarım Seni”