GÜRKAN, MÜBALAĞA YAPMIYORMUŞ!..
28 Haziran 2021, Pazartesi 06:41
Saygıdeğer okuyucularım; herkesin malumu olduğu üzere, Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Selahattin Gürkan, hemen hemen katıldığı bütün programlarda, çalışmalarını anlatırken, “2 bin kilometre asfalt döktük” diyor.
Geçtiğimiz günlerde bir dost meclisinde, arkadaşlarımdan biri, “Malatya'da 2 bin kilometrelik asfalt dökülecek yol mu var ki, Selahattin Gürkan böyle söylüyor?” şeklinde bir söz etti. Selahattin Gürkan'ın “mübalağa” ettiğini söyleyen arkadaşım, bu konudaki ısrarını sürdürünce, Sayın Gürkan'ı aradım. Arkadaşlarımla aramda geçen konuşmaları aktardıktan sonra, Selahattin Gürkan, “Medyada da buna benzer haberlerle, bir algı ve itiraz oluşturulmaya çalışılıyor. İlk ağızdan bilgi alabilir miyim?” dedim. Sayın Gürkan da “mübalağa” yapmadığını, detaylı bilginin de bana gönderileceğini belirterek konuşmamızı sonlandırdı. Aşağıdaki tabloda, Selahattin Gürkan'ın mübalağa yapmadığının bir“kanıtı” olarak bana gönderilmiş oldu.
BENİM HEDİYEM, SENİNKİNİ DÖVER!
Hediyeleşme, konusunda daha önce de birkaç kez yazı yazdığımı hatırlıyorum. Malatya'ya üst düzey bir yönetici geldiği zaman, en çok dikkatimi çekenin, verilen hediyeler olduğunu belirtmiştim. Elbette hediyeleşmek güzeldir. Dostluğu, kardeşliği, arkadaşlığı pekiştirip, hatırlanmayı kolaylaştırır.
Malum olduğu üzere, geçtiğimiz hafta sonu İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, ilimizi ziyaret etmişti. Bu ziyarette yine hediye konusu ön plandaydı. Daha önce de ifade ettiğim gibi, ben hediyenin devlet bütçesinden alınmasına karşıyım. Fakat ilimizin can damarı kayısının tanıtımına katkı sağlamak amacıyla, makul bir tutarda kayısı hediye edilmesini, elbette normal karşılıyorum. Bakan Soylu'nun 2 saatlik ziyaretinde, ilimizin yöneticilerinin hediye konusundaki yarışlarını görünce "Keşke bu yarış, hizmet yarışı olsa..." diye aklımdan geçirdim. Herkes adeta benim hediyem daha güzel yarışmasına girmiş gibiydi. Tablolar, kayısılar, kirazlar... Bir de hediye takdimde çekilen fotoğraflardaki samimiyetten uzak ifadeler...
İşte o hediyeleri verenlere sorsanız, eminim şöyle cevap verirler: "O bir paket kayısının, açtığı kapıları bir bilmezsiniz!" Maalesef konunun bir de böyle hazin bir tarafı var.
VALİ BEYİN VERDİĞİ FOTOĞRAFI, KENDİSİNE YAKIŞTIRAMADIM
Aşağıdaki fotoğrafı görünce, ülkem ve Malatyam adına biraz üzüldüğümü ifade etmek isterim. Fotoğraf, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun, Malatya ziyareti sırasında çekilmiş. Sayın Soylu ve yanındaki Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan, fotoğrafın merkezinde kalmış, Malatya Valisi Sayın Aydın Baruş ise arkalarında, biraz yorgun, biraz bezgin ve biraz da sinmiş bir şekilde duruyor. Buradaki amacım, ne devletimin valisini yermek, ne de yanındaki kişileri göklere çıkarmaktır. Tek amacım devletimin temsilcisinin Ülke yönetimindeki “Kuvvetler ayrılığı” ilkesine göre, yani yasama, yürütme, yargı erkine göre, illerde devleti temsil etme yetkisi valiye aittir. O kişinin, siyasetle, politikayla işi olmadığı gibi, devletin vakur duruşunu da muhafaza etme zorunluluğu vardır. O kişi siyasetin, politikanın değil, devletin valisidir. Bunun en güzel örneğini, ikisi de rahmet-i Rahman'a kavuşmuş olan, Turgut Özal ve dönemin Malatya Valisi olan Naim Cömertoğlu'nun aralarında geçen bir diyalogda yaşanmıştır.
Dönemin Başbakanı Turgut Özal, Malatya'da miting yapmaktadır. Otobüsün üstünde vali Naim Cömertoğlu da bulunmaktadır. Miting meydanındakiler, hemşerileri Turgut Özal'ı seçemiyor olmaları sebebiyle, otobüsün üzerinde bulunan herkese, “çömelmeleri” talimatı gelir. Haliyle vali bey de bu talimata muhatap olanlar arasındadır. Başbakan'ın bu talimatına “Ben çökersem, devlet çöker, Sayın Başbakanım. Müsaadeniz olursa, ben otobüsten inip, aşağıda sizi bekleyeyim.” der. Vali beyin nezaket ve nezafet kokan bu hareketi, mikrofon aracılığıyla miting meydanındaki Malatyalılar tarafından duyulmuş ve hemşerileri vali beyi alkışlamayı da ihmal etmemişlerdir. Yukarıda anlattığım bu hadisede olduğu gibi, devletimizin Malatya'daki en yüksek makamında bulunan kişinin, daha bir emin, daha bir vakur olması gerektiğini düşünenlerden biriyim. Ben, devletimi çökmüş, bezmiş ve bitkin görmek istemiyorum
“CHP GENEL BAŞKANI BUDUR!..”
“Aşağıdaki fotoğraf ne anlatıyor?” diye bakacak olursak; kısa ve net bir şekilde, “Kılık-kıyafetlerinden, iki bürokrat veya siyasetçi, partilerinden büyük bir zatı veya bir devlet büyüğünü, konuk etmişler de; kendisine hediye takdim ediyorlar” diyebiliriz. En sağdaki kişinin ezilmiş hali ve ortadaki diğer kişinin de ziyaretten duyduğu memnuniyeti ve gereksiz neşesini de dikkate alırsak, hediye takdim edilen kişi, ya bir devlet büyüğü; ya da parti genel başkanı. Bu fotoğrafa bir kez daha bakın ve söyleyin bakalım; yukarıdaki sözlerimi aksine farklı bir şeyler çıkarabilir misiniz? (Bu arada CHP Malatya İl Başkanı'nın, sosyal medya hesabında, profil fotoğrafı olarak yukarıdaki kareyi paylaşmasının; “Gönlümdeki CHP Genel Başkanı budur?” demek olduğunu, bir tek ben mi görüyorum?)
ESKİ MÜSTEŞAR, ALZHEIMER'IN ÇARESİNİ BULMUŞ!
Yukarıdaki başlığı görünce, heyecanlanan binlerce insan olduğunu biliyorum. Binlerce insanımızın, maalesef Alzheimer denilen hastalığın, ya pençesinde, ya da yakınları bu hastalığa sahip aile bireylerinin sıkıntılarıyla cedelleşiyor. İşte bu hastalığa yakalanmış bir kişi ve oğluyla ilgili bir hadiseyi geçtiğimiz günlerde, Cumhuriyet Gazetesi'nden Barış Terkoğlu'nun yazısında okudum. “Cumhuriyet Gazetesi” ismini okuyunca “Acaba?”larla yaklaşanlar olacağını biliyorum ki; onlardan biri de benim maalesef. (Çünkü ülkemizde gazetecilik adı altında ya “Yandaş” olunuyor, ya da “Kindaş”. “Yandaş”lar hükümetin yaptığı her şeyi iyi ve doğru, “Kindaş”lar da hükümetin yaptığı her şeyin yanlış olduğu üzerine kurulu yayın yapıyor.)
“Konunun hükümetle ne alakası var?” diyenlere de “Bahsedilen olaydaki “Oğul”, yakın zamana kadar Sağlık Bakanlığı'nda müsteşarlık görevinde bulunan biri” diyerek cevap verelim. İşte bu “Oğul”un babası Alzheimer hastalığına yakalanmış, zaman içinde hastalığı ilerlediği için, bakıma muhtaç hale gelmiş ve çocukları arasında sırasıyla bakılan biri olmuş. Sağlık Bakanlığı'nda müsteşar olan oğul, Alzheimer hastası olan babasını evine alıp, bakmaya başladıktan bir müddet sonra, baba bir anda Alzheimer'dan kurtulmuş ve oğluna vekâlet vererek, servet değerindeki evini devretmiş. Daha sonra da ailenin diğer bireyleri, konuyu mahkemeye taşımış. Cumhuriyet Yazarı Barış Terkoğlu'nun yazısındaki iddialar, yenilir yutulur cinsten değil. Terkoğlu, yazısında ayrıca bütün bu olayın kronolojisini de verip soruyor: “Müsteşar oğlu, ya babası için uydurma sağlık raporları aldı, ya da Alzheimer hastalığının çaresini buldu...”
Peki, “bunun Malatya ile ne alakası var?”diye soranlara, cevap hakkımı kullanıyorum. Söz konusu eski müsteşar, Malatya'nın Darende ilçesi nüfusuna kayıtlı, Eyüp Gümüş'tür!
BİTİRİN ARTIK ŞU RESTORASYONU!
Geçtiğimiz sene yaşadığımız depremde, Yeni Cami (Teze Cami) hasar almıştı. Bu hasarın giderilmesi için, aylar önce çalışmalara başlandı, ancak halen çalışmalar devam ediyor. Restorasyon çalışmalarının çok çok uzaması, yüzlerce Malatyalı gibi, beni de bir hayli rahatsız ediyor. İşin savsaklandığını düşünmeye başladım. Âcizane bilgilerim ışığında bir bilgiyi de paylaşmak isterim: İslam Fıkhı'na göre, camide cemaatle namaz kılmak “Şeair-i İslamiye”dendir. Yani umum halkı alakadar eden bir ibadettir. Dolayısıyla, yetkililer cemaatten ve camiden ziyade, sanat eseri denilen görselleri dikkate almaktadır. Hal böyle olunca da restorasyon uzuyor da uzuyor. Lakin umum ümmet ise, bu “Şeair-i” ihya edemediğinden mesul oluyor!
BU “ÇİLE” NE ZAMAN BİTECEK?..
Koronavirüs salgınıyla birlikte hayatımızı zorlaştıran konulardan biri de klimaların yasaklanmış olmasıdır. Virüs belasının bertaraf edilmesi için, alınan tedbirlerin tamamının bilimsel dayanakları olduğu bilinciyle, hareket edenlerden biriyim. Ülkemizin bilim kurulunun tavsiye ettiği tedbirlerin her birine saygılıyım, ama nüfusun yarıya yakının aşı olduğu bir ortamda bazı tedbirlerin yeniden gözden geçirilmesi gerekmez mi? Hele ki klima yasağının uygulandığı tek yer kalmışken. O tek yer de toplu taşıma araçları. Garip gurebanın kullandığı toplu taşımada, şu sıcak günler de göz önüne alındığı zaman, bir hayli sıkıntı oluyor. MOTAŞ araçları, vatandaşa adeta ücretsiz sauna(!) hizmeti veriyor. Motaş'a konu sorulduğunda; İl Hıfzıssıhha Kurul Kararı, bahane ediliyor.
İnsan ister istemez merak ediyor; vatandaşa bu zulmü reva görenler, işyerlerinde klima çalıştırıyorlar mı çalıştırmıyorlar mı?
KULÜBÜ YÖNETECEK BABAYİĞİT KİM?
Borç batağında çırpınan diğer Süper Lig kulüplerini görmeyip, Yeni Malatyaspor'u diline dolayanlar, kulübün iyiliğini istiyormuş gibi görünüyor mu?
Tabii ki hayır.
Kulüp Başkanı Adil Gevrek'in, geçtiğimiz senelerde yaptıklarını görmemişler, bir de tutturmuşlar “Adil Gevrek şeffaf değil” diye yaygara koparıyorlar. Kulübün daha iyi yerlere gelmesi için, işadamlarına seslenip, destek isteyen Adil Gevrek'e köstek olan siyasilere sesleniyorum: Adam “Yönetebilecek nitelikli biri varsa buyursun gelsin” demiş. Daha ne desin?..
Selam ve dua ile
Fiemanillah