Hayatımızın merkezi ve mücadelemizin gayesi!
24 Mart 2022, Perşembe 06:15“Her insan hayatın saadetine, yaşamın lezzetine, ömrün nimetine ve rahatın keyfine ulaşmak için çabalar.” Bu cümle, birkaç gün önce katıldığım bir dost meclisinden sonra, zihnimde dönüp duran kelimelerin yekûnuydu.
Yedisinden, yetmişine kadar hemen hemen herkesin derdi, daha rahat bir yaşamdır. Yapılan bütün çalışmaların, verilen bütün emeklerin, elde edilen bütün gayretlerin ve mücadelenin tam merkezinde; saadete, nimete, rahata ve lezzete ulaşmak vardır. Sanki hiç istisnası yokmuş gibi, bütün insanlar, bunun için çalışıp duruyor...
HAYATINIZDAKİ EN ÖNEMLİ GAYE NEDİR?
Yukarıda da belirttiğim dost meclisi, kıymetli dostum Abdurrahman beyin evindeydi. Gençlerle bir araya gelmiş, güzel bir sohbetin içine dalmıştık. Giderek koyulaşan sohbetimiz, bizi mezkûr konulara götürdü. Orada bulunan gençlere, “Hayatınızda en önemli gayeniz nedir?” şeklinde bir soru yönelttim. Konuyu biraz daha açarak, “Neden kariyer için bu kadar mücadele veriyorsunuz?” dedim. Aldığım cevap “Daha rahat bir hayat ve yaşam için…” şeklinde oldu. Bu söz bana “Elleziyne yu’minune bil ğaybi” yani “O kimseler ki, gayba iman ederler” ayetinin tefsirinde geçen, “İmanda ne kadar büyük bir saadet ve nimet ve ne kadar büyük bir lezzet ve rahat bulunduğunu anlamak istersen…” cümlesi aklıma geldi. Bu cümle, Kur’an’ın muhataplarına tahsis, tesis ve iki hayatta bahşettiği saadeti, nimeti, rahatı ve lezzeti özetleyen izahtı.
TEVEKKÜL İKİ DÜNYA SAADETİNE SEBEPTİR
Evet iman, insanı gafletin verdiği her şeyden soyutlayarak tevhide götürür. Enfüste “ene” ve “afakta” tabiat putundan kurtulan ehli iman, sadece Allah’a teslim olur. Teslimiyetin verdiği rahatlığın, keyfini tadan mümini tembellik ataletinden muhafaza etmek için, “Tevekkülü” karşısına çıkarır. Bu ise iki hayatın saadetine sebeptir. Demek iman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dareyni iktiza eder…
İMAN NE DEMEKTİR?
Eh sazı almışız bir kere elimize... Gençlere diğer sorum “İman nedir?” şeklindeydi. Aldığım cevap “inanmak” oldu. Başka zamanlarda da bu sorunun cevabı hep aynı oluyordu. Fakat bu cevap eksik, hatta yanlıştı. Çünkü şarlatanlar hariç, inanmayan hiçbir insan yoktur! İman, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın tebliğ ettiği zaruriyat-ı diniyeyi tafsilen ve zaruriyatın gayrısını icmalen tasdik etmekten hâsıl olan bir nurdur. Sa'd-ı Taftazanî "Cenab-ı Hakk'ın istediği kulunun kalbine, cüz'-i ihtiyarının sarfından sonra ilka ettiği bir nurdur." şeklinde imanı tarif etmiştir. İman, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın getirdiği cümle ahkâmı kabul etmektir. Çünkü iman bir küldür. O halde bir hükmü şer’iyi inkâr etmek; tamamını inkâr etmektir.
DÜNYA MEŞAKKATİNDEN KURTULMAK İÇİN...
İman gözüyle veya gözlüğüyle bakan mümin, Resul-i Ekrem Aleyhissalât-ü Vesselâm'ın talimiyle; her şeyde, her hadisede, hatta her bir harekette mabudu olan Allah’ın iradesini görür. Kesretten, vahdete döner. Altında ezildiği dünya meşakkatinden kurtulur. Hem dünyada hem de ahirette saadete, nimete, rahata ve lezzete ulaşarak; dünya ve ahiret hayatında, maddi ve manevi saadet-i huzura vasıl eder.
Selam ve dua ile…
Fiemanillah…
DİRİLİŞ POSTASI GAZETESİ