Herkesin Helvası Yenmez
04 Kasım 2024, Pazartesi 16:00Her ilin delileri vardır ama Malatya’nınkiler ise farklıdır. Malatya'da deliler sosyal hayattan dışlanmaz. Yolda, çarşıda, camide, pazarda görürsünüz onları. Diğerleri ile birlikte kendilerine özgün iletişim kanallarını kullanarak yaşarlar.
Bunlardan bir kısmı hayatın akışına adapte olacak kadar beceri sahibidirler. Örneğin camilerin müdavimi biri vardı. Bilmeyen onu caminin mütevelli heyeti başkanı ya da yaptırma yaşatma derneğinin başkanı sanır. Takım elbise, kravat, koltuğunda klasör çantası. Cami içinde ise cemaate katılır ne yapılması gerekiyorsa harfiyen yerine getirir.
Fakat neticede akıl özürlüdür. Yaptıkları şeyler şekli ve biçimi tamamlamaktan öteye gitmez. Yani kravat taktı, takım elbise ile gezdi diye bundan bürokrat çıkmayacağı gibi, camide namaz kıldığı için de ilerde ondan ulema olmaz. Benim ifademle deli-akıllı sendromudur bu. Hayatın nasıl aktığını gözleyecek ve buna uyum sağlayacak kadar akıllı, fakat her şeyin bundan ibaret olduğunu sanacak kadar deli.
Bizdeki bürokrasiyi de buna benzetiyorum. Liyakatsiz birini bir kuruma atadığınızda bu kişi kurumsal birikim, danışmanlar, imkanlar vasıtasıyla yapılması gereken biçimsel koşulları yerine getirecek, kuralları koyacak, fiziksel imkanları sağlayacak, nutuklar atacak kadar akıllı, fakat gönüllü katılım, moral ve motivasyon, geleceğe umutla bakma, nitelikli olma, kıskanmayıp dayanışma gibi insani unsurları hesaba katmadan sonuç alabileceğine inanacak kadar deli. O nedenle, evet üniversite sayısını artırdık, yeni binalar yaptık, çevremizi ileri teknolojik aygıtlarla donattık fakat hala ortaya beklediğimiz sonuç çıkmadı. Hatta tersine hemen her göstergede geriler olduk.
Yine Malatya'dan bir örnek verelim. Eskiden Arga diye bilinen şimdiki Akçadağ'da bir kadın hastalanmış. O zamanki imkânlar nedeniyle kadını bir at arabasına yatırmışlar Malatya'ya hastaneye getiriyorlar. Gide gide Sultansuyu’na kadar gelmişler. Kadın daha yolun yarısı olduğunu anlayınca "Maşaallah Osmanlı'nın mülkü ne kadar da genişmiş" demiş. Yani onun vizyonu köyünün sınırlarına kadar.
Bir diğer yanılgı da diyelim ki nitelikli birini buldunuz. Diğer insanları hesaba katmadan, onları sürece dahil etmeden sonuç alabileceğinize inanıyor olamazsınız.
Diğer insanları ise onları olduğu gibi kabul edip ihtiyaç duyduğunuz niteliklerinden faydalanmak istemeniz halinde sürece dahil edebilirsiniz. Yoksa makam, mevki ve üst olmanızdan dolayı size cevap veriyormuş gibi görünebilirler. Buna eski dilde mümaşat diyorlar. Yani öyle veya böyle geçinmeye çalışmak. Böylelikle siz kendinizi kandırdığınız gibi, etrafınız da sizi kandırır. Seçim dünyası, geçim dünyası olur. Unutmayın insanlar içten içe saygı duymadıkları insanlara gerçek anlamda itaat etmezler. Ediyormuş gibi görünürler. Muaviye bin Süfyan’ın etrafındakilere hitabı gibi benim size vereceğim iyi bir geçimlik, sizin bana vereceğiniz itaat ve teslimiyet.
Sonuç olarak birini bir yere atamak için diploma, boy, pos, eş-dost tanıdık, hemşehri, cemaatdaşlık, partidaşlık tamam olabilir, fakat gerçek sonuçlar almak vizyon ister, derinlik ister, nitelik ister. Sonra un,yağ, şeker tamam niye benim yaptığım helva güzel olmuyor demeyin.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.