İstifa Mı, Şehir Efsanesi Mi? Sami ER Ne Diyecek?

Son günlerde kulislerde yankı bulan spekülatif haberlerin baş kahramanı bu sefer Mehmet Şimşek değil, Malatya Belediye Başkanı Sami Er... Oldukça ilginç iddialar dolaşıyor: Sami Er’in seçim sonrası “görevden affını istediği” ve Malatya Valisi Seddar Yavuz’un da onun “pasifliğinden dolayı Malatya’da görevlendirildiği” iddia ediliyor. Mehmet Şimşek, bakanlık koltuğundan kalkacağına dair spekülasyonlara sosyal medya hesabında müteaddit defa açıklama yaptı, “istifa etmedim” dedi, konunun tamamen spekülasyon olduğunu belirtti. Lakin bizim Sami Er’den henüz tek kelime duymadık!

Şimdi, insan merak ediyor; Sami Er de Mehmet Şimşek gibi bir açıklama yapıp, bu dedikoduların sadece “şehir efsanesi” olduğunu söyleyecek mi? Yoksa sessizliğini koruyup bu iddiaların daha da büyümesine mi yol açacak? Malatya’da insanlar, “acaba gerçekten görevi bırakacak mı?” diye birbirlerine sorarken, Sami Er’in sessizliği zihinlerde fırtınalar estiriyor. Hadi be başkan, çık da iki çift laf et, yoksa millet boş yere fikir teatisine giriyor. Hem belki de böyle bir açıklama yapsa, insanlar da rahatlayacak, spekülasyonlar sona erecek. “Mehmet Şimşek’ten mi öğrenecekler” diyorsun? E, o da olabilir! Çünkü bu dedikodular bir açıklama gelmedikçe daha da büyüyecek, benden söylemesi!

MÜCBİR SEBEP Mİ, MÜCBİR FIRSAT MI?

Malatya’da son günlerin en popüler dedikodusu: “Mücbir sebep uzatılacak mı?” Yani, bir bakıyorsunuz, herkesin dilinde bu var. Evet, depremin üzerinden 1 yıl 6 ay 19 gün geçti. Esnaf perişan, halk sefalet içindeydi. Mamafih Allah devlete zeval vermesin, devletimiz elinden geleni yaptı. Peki, “mücbir sebep kalkmalı mı, kalkmamalı mı?” Bu sorunun cevabı bir yanda beklerken, bazı STK temsilcileri mücbir sebebin uzatılması için canhıraş bir mücadele veriyor. Niye mi? Çünkü, birikmiş vergi borçları ve SGK primleri esnafımızın belini büker endişesindeler. Haksız da değiller, suyun akışı o yöne doğru akıyor: “Mücbir sebep kalkarsa, borçlar nasıl ödenecek?”

Şimdi gelelim işin ironi kısmına. Maliye Bakanlığı bu işe özel bir “lensle” bakıyor, neyin ne olduğunu çok iyi biliyor. “Kim kazandı, kim kaybetti, kim mağdur, kim parasına para kattı…” Maliye her şeyi görüyor. Mücbir sebebin uzatılmasını isteyenler, gerçekten mağdursa, vergi dairelerinin kapılarını çalıp uzatma isteyecekler. Lakin depremden en ufak bir şekilde etkilenmeyip, “Oh, mücbir sebep uzasın da biraz daha kazanalım,” diyenler için yolun sonu gelmiş olabilir. İlginç olan ise, bu işte en mağdur olanlar, seslerini çıkarmazken, “gücüne güç, parasına para katanlar” bağırıyor. STK başkanları da bu durumu kullanıp kendi pasifliklerini örtmeye çalışıyor. Anlayacağınız, mücbir sebep, bazıları için mücbir fırsata dönüşmüş durumda!

TABELADA “İŞ ADAMLARI” YAZINCA SİYASETÇİ Mİ OLUNUR?

Malatya’da işler iyice tuhaflaştı. “İş adamı mısın, değil misin?” onu kimse sorgulamıyor, fakat tabelasında “iş adamları” veya “iş insanları” kelimesi geçen dernekler, birden bire siyaset meydanında boy göstermeye başlıyor! “İş dünyasıyla alakalı konuşmalarını beklersiniz,” değil mi? Ticaretin nasıl geliştirilmesi gerektiğini, yatırımları, stratejileri tartışmalarını… Ancak ne var ki; bizim buralarda “iş adamı” tabelasını astın mı, siyaset arenasına hızlı bir giriş yapmış oluyorsun! Peki, “İş adamlarını temsil eden bir dernek başkanı ne yapar veya ne yapmalı?” Soru basit fakat cevap yok.

Adamlar, daha yeni kurdukları dernekle kök salmamışken, “siyasi mesajlar” vermeye başlıyor. Hani diyorsun ki, madem siyasete bu kadar meraklısın, “bir zahmet siyaset adını taşıyan bir dernek kursana!” İş dünyasıyla ne alakan var? Birkaç fabrika kurmuş olsan, ekonomi üzerine kafa yorup çözüm üretsen, neyse… Gerçi daha ortada fol yok, yumurta yokken, her köşe başında siyasi beyanatlar. Sanırsınız ki her iş adamı dernek başkanı, siyaset uzmanı!

Tabelada “iş adamı” yazmak, seni birden bire siyasetin merkezine taşıyorsa, vay halimize! Malatya’da dernekçilik, iş dünyasından siyasete hızlı bir geçiş yapmanın yeni formülü oldu. İş dünyasıyla başlayıp, siyasetle devam eden bu trend nereye gidiyor, hep birlikte göreceğiz. Bununla birlikte bir şey net: İş dünyası tabelası, siyasete girmenin en kısa yolu olmuş!

ŞİRE PAZARI: DEPREME DİRENEN HASARLI BİNALAR VE İNATÇI ESNAF

Malatya’nın eski Şire Pazarı, ne tarihi bir yapı ne de kültürel bir miras amma ve lakin şehrin ticari damarlarından biri. 6 Şubat 2023’te yaşanan büyük depremler, bu pazarın da canını yaktı; “binalar orta ve ağır hasar aldı.” Ancak, ilginçtir ki, bu hasarlı yapılarda ticaret yapmaya devam eden esnaf, tüm uyarılara rağmen inatla buradan ayrılmak istemedi. Yeni Şire Pazarı, yani Dünya Kayısı Ticaret Merkezi, hazır ve nazır beklerken, eski pazardaki esnaf hasarlı binalarda işlerini sürdürmeye kararlıydı.

Gel gelelim, Malatya Valiliği Çevre ve Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü en sonunda devreye girdi ve “yıkım” kararı verdi. Çünkü artık bu binalar hem “can güvenliği açısından tehlike arz ediyordu” hem de “fen ve sanat kurallarına göre güçlendirilmesi mümkün değildi.” Halbuki yıllardır “kayıt dışı ticareti sürdürebilmek” için bu binaları bırakmak istemeyen esnaf, bu karar karşısında ne yapacak?

Her ne kadar deprem bile onları yerinden oynatamamışsa da devletin kararıyla karşı karşıya kalınca belki de mecburen taşınacaklar. Şimdi herkes merakla bekliyor; bu inatçı esnaf sonunda yeni pazara taşınacak mı, yoksa son ana kadar direnmeye devam mı edecek? Malatya’nın esnafı bir konuda uzman: “İnatlaşmak”. Bununla beraber bakalım bu inat nereye kadar sürecek!

ÖZEL MÜLKİYET Mİ, KAMU MALI MI? AYDINLATILMAYAN EV VE KAYIP EŞYALAR

Malatya’nın akademik çevrelerinde günün konusu, Eski Rektör Prof. Dr. Aysun Bay’ın “özel mülkiyeti olan ev”,Turgut Özal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Recep Bentli tarafından biri görevlendirilerek açılmıştı ve bu durum medyaya yansımıştı. İşin ilginç tarafı, bu evin “özel mülkiyet olduğu” söylense de, kapılar Prof. Dr. Bentli’nin talimatıyla açılıyor. Peki, özel mülkiyetin kapılarını kimin izniyle açıyorsunuz? Daha da önemlisi, bu işin ardında yatan gizemli kayıplar ne olacak? İddialara göre, evden “bir adet bilgisayar, bir adet harddisk, iki altın yüzük, iki altın küpe, bir Seiko marka kol saati ve bir altın bilezik” kaybolmuş.

Dava şimdi Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı’na devredilmiş durumda. Cumhuriyet Başsavcılığı, “Bizlik bir şey değil,” diyerek dosyayı YÖK’e yolladı. Anlaşılan o ki, mesele daha çok su götürecek ve bu süreçte bazı kişilerin canı fena halde sıkılacak. “Özel mülkiyet olduğu iddia edilen bir yer nasıl oluyor da bir rektörün talimatıyla açılıyor?” Üstelik kayıplar da cabası! Yoksa akademik unvanlar, “özel mülkiyetin kapısını açmaya” mı yetiyor?

Bu dosya kapandı mı, yoksa bu işin ucu nereye kadar gider? Zaman gösterecek. 
Ancak anlaşılan o ki, Malatya’nın akademik kulislerinde bu konu daha çok konuşulacak. Bekleyelim, görelim; belki de bu işin sonunda kimse kaybolan eşyaları bulamayacak, ama birilerinin kariyerinde ciddi hasarlar oluşacak!

LAF EBESİ:

Bu kadar meseleyi inceleyip analiz ettikten sonra sormadan edemiyorum: Bu kişilerin “aklı mı yok”, yoksa var da “kullanmıyorlar” mı? Kendilerini akıllı zannedenler, acaba milleti geri zekalı mı sanıyorlar ki böyle geri zekalıca davranıyorlar? Gerçekten, bu kadar “akıllı” olabilmek de ayrı bir marifet!

FİSKOS MASASI:

    •    Malatya halkı, Malatya medyasının “gelişi güzel gündem oluşturmalarından” rahatsızmış. Söylentilere göre yetkililer “bu yüzden iş yapamıyormuş!”
    •    Okullar açılacağından dolayı veliler “tedirginmiş”, çünkü Malatya’da “tüm yollar kapalıymış.”
    •    Malatya’da akademik camia, “Malatya kayısısını nasıl daha değerli kılabiliriz” diye bir çalıştay yapmayı planlıyormuş.
    •    Yeni Malatyaspor Başkanı Adil Gevrek, yerel yetkililerin “Yeni Malatyaspor konusundaki pasif duruşlarını” eleştiriyormuş.
    •    Malatya’da “uyuşturucu satışı hız kesmeden yayılıyormuş.”
    •    Malatya’da insanlar “sağlık hizmeti alamıyormuş.”

Selam ve dua ile
Fiemanillah