KADINA ŞİDDET VE SEBEPLERİ
26 Kasım 2013, Salı 11:3425 kasım günü kadına şiddete hayır günüymüş. Toplum mühendisleri hemen hemen her günü özel bir gün yaptılar ya! Bugünde buymuş. 365 gün bittikten sonra günleri nasıl paylaşacaklar ne yapacaklar merak ediyorum. Öğleden önce ayrı, öğleden sonra da ayrı bir gün mü olacak bilemiyorum!
Bu günden haberi olmayanlar şiddete hayır gününde yine şiddet uyguladılar, hatta cinayet işlediler. Ama medeni ve kültürlü olanlar, bugün bir şey yapmadılar fakat 26 kasım gelince Allah kerimdir, siz görürsünüz der gibi bir hal ve kal içinde oldular.
Ben bu ülkede Kadın ve Aileden sorumlu devlet bakanlığı oldukça kadına şiddetin gittikçe artacağı kanaatindeyim. Bazen neden Erkek ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı değil? diye de soruyorum.
Haksız mıyım?
Eğer şiddet yapan erkekse, ıslah edilmesi ve eğitilmesi gereken de erkek olmalıdır. Bir erkeğin kadınını almak, onu erkeğinin gözünde daha da ifsad etmek değil midir? Yoksa siz, kadın için bakanlık kurar, sizi himaye ederiz, adeta gidin de kocalarınızın ağzına edin sonra da gelin biz sizi koruruz sahip çıkarız derseniz, güçlü olan erkek gelir sizin koruma merkezlerinizde de, okulda da, başka yerde de kadına şiddet uygular hatta cinayet bile işler. Böylece feminist ve kadını erkekle yarıştıranlar zihniyet, güçsüz, savunmasız ve mazlum kadını değil korumayı, onu öldürtür.
Bu ülkede en az kadına el kalkar. Hatta namus cinayetlerinin en çok olduğu doğuda kadın kavganın içine girdiğinde taraflar silahı da kavgayı da bırakırlar. Bu ülkede en az cinayet kadına karşı işlenir. Bu ülkede en az kavga kadınla olur. Bu ülkede en az kadına şiddet uygulanır. Erkeklerle olan kavga ve şiddet kadınla olanın on katıdır.Ne hikmettir ki kimse bu vahşiliği ortadan kaldırmak için her iki tarafı eğitelim, tertemiz bir nesil yetiştirelim demez, kadına koruma merkezleri açarlar.
Kadın annedir, yeri koruma merkezleri değil, evlatlarının başında olduğu evidir.
Kadın evlattır yeri koruma merkezleri değil, onu yetiştiren aile ocağıdır.
Kadın eştir yeri koruma merkezleri değil, kocasının yanıdır.
Kadın kardeştir yeri koruma merkezleri değil, kardeşlerinin arasıdır.
Kadın toplumun yarısı, diğer yarısının da anasıdır.
Peki korumaya aldığınız kadının babası, kardeşi, dayısı, amcası, yeğeni, torunu, oğlu ve kocası kim olacak?
Bütün bunların yerine kimi koyacaksınız?
Bunun akrabaları kimler olacak?
Hayatını kimle paylaşacak?
Gençliğini kimle geçirecek?
İhtiyarlığında kendisine kim bakacak?
Sokaklarda, köprü altlarında ve uyuşturucu çetelerinin elinde bir sürü mazlum ve sahipsiz kadın varken neden gidip onları sahiplenip koruma merkezlerine almıyorsunuz da, kocasıyla yada babasıyla tartışma yaşayan kadını korumaya alıyor sunuz?
Onlara babalık ve akrabalık yapsanıza!
Kim size sahipli kadınını sahiplenmenizi kabullenir?
Kim dört çocuklu anneyi, eşi sevmese de sizin almanıza müsaade eder?
Hangi namus anlayışı, eşinin sizin himayenizde olmasına, ona yaklaşmaya müsaade etmemenize tahammül eder?
Hangi namus sahibi evinden kaçıp size sığınan kadını terk eder?
Siz ömür boyu böyle bir kadına bekçilik yapabilir misiniz?
Bugüne kadar kimi kurtardınız?
Kadın erkek arasını hangi beşeri kanun düzenler?
Kanunda sevgi var mı?
Kanunda saygı var mı?
Kanunda eve ekmek var mı?
Kanunda fuhuş yapamazsın var mı?
Kanunda merhamet var mı?
Kanunda insanlık duyguları var mı?
Varsa getirin, marketlerde ve eczanelerde millete satalım, yada bedava dağıtalım millet biraz mutlu mesud olsun!
Kaf dağında gezen, hayalperest yalancılar!
Biraz gerçekçi olun! Avrupa'dan ithal ettiğiniz kadını koruma ve şiddeti engelleme bu ülkede geçmez. Avrupa Müslüman değil ki! Avrupa, barbar, yamyam, dinsiz, duygusuz, sevgisiz, maddecidir.
Bizim örf ve adetlerimiz var mı Avrupa'da?
Bizim dinimiz var mı Avrupa'da?
Bizim nikahımız var mı Avrupa'da?
Biz kadını Allah'ın emaneti olarak nikahlarız. Var mı Avrupa'da?
Biz kadına anne deriz, var mı Avrupa'da?
Annemizin ve babamızın önünde kalkar, her türlü hizmetini yaparız. Var mı Avrupa'da?
Biz her gün Kur'anda “Onlara öf bile demeyiniz” ayetini okur, “Ey Rabbim! Ben küçükken beni büyütüp merhamet ettikleri gibi sende onlara merhamet et” deriz. Var mı Avrupa'da?
Toplumumuzun aile, kadın-erkek, komşuluk, baba-oğul, büyük-küçük, karı-koca ve evlat ilişkilerinin hangisi Avrupa'ya benziyor ki onların aile modellerini uygulayalım?
Bir gün bu yapılmak istenenin ne kadar yanlış olduğunu herkes görecek ama, geriye dönemeyecek kadar tahribat yapıldığı o zaman anlaşılacaktır!...
Karga kekliğin yürüyüşüne çok özenmiş. Onun gibi yürümeye karar vermiş ve uzun zaman taklit etmeye çalışmış. Fakat bir türlü keklik gibi yürüyemeyince, bari eski yürüyüşüme geri döneyim demiş. Ama nafile eski yürüyüşünü de unutmuş. Bunun için sağa sola yalpalayarak yürür hep.
Bir gün bugün kü durumumuza dönmek isteyeceksiniz ama belki dönemeyeceksiniz. Gelin bugünü ıslah edelim! Erkekleri ıslah edelim! Zamanı iyi kullanıp teşhisi erken koyup tedaviye erken başlayalım. Toplumun yarası ne ise ona müdahale edelim. Elinde yara çıkanın ayağını kesmeyelim. Gözünde katarakt oluşanın gözünü çıkarıp yerine takma göz koymayalım. İnsanların kollarındaki altın bileklikleri çıkarıp yerine sarı metal takmayalım.
Biz Müslümanız. Allah'ın aramızda bu konuyla ilgili bir çok ayeti vardır. Bu ayetlerin indiği o günkü toplum, kız çocuklarını diri diri toprağa gömer, köle pazarlarında satarlardı. Şanlı Peygamberimiz Kadın ve Aileden Sorumlu devlet Bakanlığı kurarak mı o insanlar yeryüzünün en hayırlı insanları olma unvanına kavuştular?
Siz kanayan bu yaramızla ilgili hiç Allah'ın kitabına döndünüz mü?
Bu Peygamber bu sorunu nasıl halletti! Diye hiç araştırdınız mı?
Peygamberin Veda Hutbesini hiç okudunuz mu?
Aile dersini okullara koymayı hiç düşündünüz mü?
Yıllardır uyu uyu yat uyuyu okuttuğunuz kadar, ailenin önemini anlatan bir şey var mı müfredatınızda?
Bunu hiç düşündünüz mü?...
Bütün bunlar eksik olduğu için toplumdaki bu sorunların üstesinden gelemiyor, çözüm üretemiyoruz. Bunun için de sağlam nesil, sağlam gençlik yetişmiyor. Yetişen evlat, annesini öldüren babaya engel olmuyor. Kardeş kardeşin eşini öldürmesini engellemiyor. Aile büyükleri toplanıp kadının infazının kararını veriyor. Topluma göre suç olan sizin kanunla engellemediğiniz ve önüne geçemediğinizin cezasını bu toplum belki ferdi olarak veriyor. Ne zaman suç devlet tarafından engellenir, cezalar devlet tarafından verilirse, toplumun ahlak ve namus anlayışı kavle alınır, örf ve töresine uygun yaşam koşulları hazırlanır ve eğitim yapılırsa o zaman bu toplum şiddetten ve infazlardan vaz geçer, kendine göre suça ceza kesmez. Yoksa sittin sene yer yıl yeni bir bakanlık kursanız sadece şiddeti körükler, cinayetleri arttırırsınız. Bu şekilde de kadının ne can güvenliğini sağlar, nede hakkını verebilirsiniz.
Bütün istatistikler, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı kurulduktan sonra kadına şiddetin ve kadın cinayetlerinin arttığını göstermektedir. Kaş yapalım derken göz çıkarıyoruz.
Kadına şiddete hayır gününde, geçen sene liseden mezun olan bu yıl üniversitede okuyan bir öğrenci, yeni kız arkadaşıyla arasını bozuyor gerekçesiyle okula gelip herkesin gözü önünde eski kız arkadaşını bıçakladı. Bu kadına şiddettir. Ama bu iki kadının yaptığı nedir?
Kırk yıl aynı yastığa baş koymuş iki emekli karı kocanın hikayesi ya! kadın kocası tarafından öldürdü, sonra da koca intihara kalkıştı. Başka bir bölgede ise ikinci çocuğuna hamile kadın kocası tarafından öldürüldü. Acı olansa bazı kanallar resmi nikahları olmadığı içindir ki, 19 yaşındaki genç, ikinci çocuğa hamile beraber yaşadığı kız arkadaşını öldürdü diye haber verdiler. Yani dini nikah bu ülkede nikah yerine geçmiyor. Kırmızı cüzdanda hala kimseyi kurtarmadı.
Böyle dinden imandan uzak bir toplum yetişirse sonuç bu kadar olur. Kadın annenizde olsa, bacınız da olsa, eşinizde olsa, kızınız da olsa değersiz olur.
Size gerçek bir olayı anlatayım:
Kahta'da bir baba kendisini döven oğlunu bölgedeki meşhur bir alime şikayete gelmiş. Durumunu, oğlunun kendisini hep nasıl dövdüğünü anlatmış. Bunun üzerine alim adam sormuş;
Sen ne iş yapıyorsun?
Adam; çiftçiyim demiş.
Oğlunu okuttun mu?
Hayır demiş.
Dinini öğrettin mi? Kur'an-ı öğrettin mi?
Adam; hayır demiş.
Sonunda peki oğluna ne öğrettin? ne iş yapar diye sormuş?
Adam; iş yapmayı öğrettim, öküzlerimiz var, onunla çift sürer deyince,
Hoca; oğlun senide öküz sanmış, onun için dövmüş bir şey olmaz demiş.
Siz bu toplumu öküzleştirirseniz, bu toplumda şiddeti bitiremezsiniz?
Bu toplumda babasına şiddet gösterenlerin sayısı sizce kadına şiddet gösterenden daha mı az?
Bu toplumda annesini sokağa atanların sayısı, eşini sokağa atanlardan daha mı az?
Bu toplumda çocuklarını sokağa atanların sayısı kadına şiddet gösterenlerden daha mı az?
Bu toplumda çocuğunu öldüren, kapı önlerine bırakan, hatta kendi rahminde iken hunharca katletmeye çalışan annelerin sayısı, yada bunu isteyen gayri meşru babaların sayısı daha mı az?
Kadına şiddete hayır gününde, Ak partili birkaç tane şemsiyeli, örtülü-örtüsüz feminist, egoist, kendini bilmez kadın, birkaç arka zekalı adamla sokağa çıkıp açıklama yapmış. Bütün medya karşılarında, akşama da yaygın bütün kanallarda haberleri çıkmış. Dertleri bu zaten ekranlara çıkmak... Bunlar bu açıklamayı yaparken iki kadın daha cinayete kurban gitmiş. Ama kendileri belli ki çok mutlular! Çünkü her kanalda haber oldular. Arkadaşlarına, kocalarına, o geri zekalı kocalarına da belki hava attılar. Tabi kocaları varsa! Ben şahsen dünyada tek bir kadın kalmazsa bile, bu tür bir kadınla asla evlenmem. Çünkü asla cinayet işlemek istemem. Dünya hayatımı bana zindan edecek değil, dünyamı cennete çevirecek bir anne adayı ile evlenmek ve mutlu olmak isterim. En kötü huylu erkeğin bile hayali budur.
Bunun için bütün erkekler kadınların önünde eğilir, erir, biterler. Onlar için canlarını bir kibrit kutusunda yakarlar. Bir gül olup solarlar. Onlar uğruna cinayet işlerler. Tek amaçları, sevdiğiyle mutlu ve huzurlu bir yuva sahibi olmaktır. Ama evlendikten sonra kadının toplumda bozulmuş onlarca yüzünü görünce çileden çıkar her şeyi yaparlar. Çünkü bu toplum kocasına eş olacak kadını yetiştirememiştir.
Siz bu ülkede kadına ne olduğunu öğretmezseniz, sokaktan geçen tanımadıkları iki tane genç ile nikah kıyar, bu işi bu kadar değersiz yaparsanız, anneyi, babayı, kardeşi, örfü ve töreyi bir tarafa atarsanız, en kötü ihtimal üç ay sonra olacaklar bellidir! Ya boşanma, ya kavga, ya küfür, ya şiddet yada ölüm…
Bu ülkede evlenmenin kriteri hangi kanunda belirtilmiştir? 18 yaşını dolduran herkes istediğiyle, doldurmayan da noter kağıdıyla istediğini yapmıyor mu?
Evliliğin kriteri var mı?
Nikahın şartları var mı?
Nüfus kaydı, sağlık ocağından rapor, 4 adet fotoğraf... Bunlarda bir ailenin temeline çok az geliyor ve bina çabuk yıkılıyor. Bunun önü alınmazsa bir gün aynı şekilde bu toplumda yıkılacaktır. Bir binayı deprem yönetmeliğine göre yapıyorsunuz. Projesini bir mimara çizdiriyorsunuz. Elektrik projesini elektrik mühendisi çiziyor. Elli dereden su getiriyorsunuz. Belediye kontrollerini, yapı denetimini yapıyorsunuz. İnşaat ruhsatı, kullanım ruhsatı derken aylarca uğraştırıyorsunuz. Hepsi bir binanın yapımı için. Kum, çimento ve demirden oluşan bir yapı…
Ama et ve kemikten, kan ve damardan oluşan, eşsiz yaratılışa sahip, vücuttaki damarları dünyayı üç defa dolaşan, sırrını kimsenin çözemediği, muhteşem bir güzellikte yaratılmış, hiç bir mimari kusur ve eksiği olmayan bu ilahi yapıyı iki tane kulun kaleminden çıkan iki satır yazıya duçar bırakıp, bütün genleriyle oynuyorsunuz! Sonra da kadına şiddet var diyorsunuz!...
Yahu benzinli bir arabaya dizel koyduğunuzda çalışmadığına inanıyorsunuz da, bu kadar harikulade ve muhteşem sanatı sonuna kadar değiştirip kirlettikten sonra nasıl fıtratına uygun hal ve hareketler bekliyorsunuz? Bunun ustası daha iyi bilir diye o ustanın kullanım kılavuzuna neden bir kere de olsa dönmüyor sunuz? Bu insan denilen mahluku, son yüzyılda o kadar bozdular ki, tüm aksamını yenilemek gerekirken, buji kabloları ve bobinleri silip yeniden takarak yürütmeye çalışıyorsunuz!...
Bugün kadına şiddeti nasıl engelleriz diye çalışmalar yapılıyor ama bu kadınlar neden bu hale getirildi? Bu erkekler neden bu şiddeti uyguluyor? Biz devlet olarak nerede hata yapmışız? Diye araştıran yok.
Kocasını aldattığı için öldürülen kadın suçlu olmuyor!
Genç bir kız gayri meşru hamile kaldığı için suçlu olmuyor ama bu namus lekesiyle dolaşamam deyip ailesi tarafından öldürüldüğünde kadın cinayeti oluyor!
Çocuk yaştaki birine tecavüz eden iki yıl hapis alıp cezası erteleniyor! Kocam zorla yatağıma girdi diyen kadın kocasına 3 ila 5 yıl arası hapis istemiyle dava açabiliyor.
Kaçarak evlenen kız çocuğu suç işlememiş oluyor ama kısa bir süre sonra ortada kalıp eve döndüğünde ailesi kendisini kabul etmeyip sokağa atınca kadına şiddet oluyor!
Kocalarını, kardeşlerini, babalarını aldattığı için öldürülen kadınlar suçlu olmuyor, sadece onlara müdahale eden kim olursa olsun suçlu oluyor!
Unutmayınız ki bu toplumun kahhar ekseriyeti her şeyle gezer, ama namus lekesiyle asla gezemez. Bu Avrupa'da yada başka bir yerde böyle olmayabilir. Ama bu toplumun gerçeğidir, genlerinde ve yapısında bu vardır. Siz suç ve cezayı yasalaştırırken buna göre belirleyeceksiniz. Toplumun değerleri ayaklar altına alınır, kendince suç olan serbest olursa, oda kafasındaki suçun cezasını kendisi verir.
Ayrıca kadına şiddetin sebeplerine döndüğünüzde, bu şiddetin sebebinin çoğu zaman yine başka bir kadın olduğunu görürüz. Ev içerisindeki huzursuzluğun sebebi kocanın hayatındaki başka biriyse, herhalde bu bir kadındır. Başka bir kadından dolayı eşine şiddet uygulayan erkek suçlu oluyor. Fakat bu erkekle namussuzluk yapan diğer kadın suçlu görülmüyor.
Yine kocasından ayrı yaşayan bir kadın başka birisiyle gayri meşru hayat yaşar, bunu da kocasına inat gözlerinin içine soka soka yaparsa, nefisli bir adam sizce ne yapar?
Bizim toplumumuzun erkeklerinin tavrı ne olur? Avrupalı domuzlaşmış nefisler gibi sadece seyredip güler geçer mi?
Yoksa Ruslar gibi aynı odada karısıyla ilişkiye giren deyyuslar gibi adamı mı seyreder?
Bu toplumun değerleri var. Onlara saygı göstermedikçe, toplumu onlarla beraber top yekün ıslah etmedikçe, kanun ve yasalarda örf ve adetler göz önünde bulundurulmadıkça, dini hassasiyetler kale alınmadıkça, kadın olmanın ana gayesinin farkına varılmadıkça, kadına kadın olduğu öğretilmedikçe, kadın hep erkekle yarıştırıldıkça kadına şiddet bitmez. Ezilen hep kadın olur. Kadının izzet ve şerefi, onur ve haysiyeti, hak ve hürriyeti İslam'dadır. İslam kadına ne vermişse bu sistem kadına vermedikçe kendisine iyilik yapmış olamaz.
Kadın toplumumuzda kadın olduğu için değil, kadınlıktan uzaklaştırıldığı için şiddet görüyor. Erkekle yarışa konulduğu için, yaratılış gayesinden uzaklaştırıldığı için şiddet görüyor. Kadın hakları diye ortalıkta ötenler, kadına hürriyet diye bağıranlar aslında kadının hak ve hürriyetini değil, kadına istedikleri gibi kolayca ulaşmanın hürriyeti peşindeler.
Fi Emanillah…
Ebuzer AYDIN
“Ey Kalemim! Bir Gün Doğru Bildiklerini Yazmazsan, Kolumla Beraber Kırar Atarım Seni”