Kapanan iştahınız olsun
02 Mayıs 2021, Pazar 00:31
Değerli takipçilerim pandeminin bilmem kaçıncı tam kapanmasının üçüncü gününden hepinize merhaba. Bu sene İstanbul'da karşıladım karantinayı. Yasaklar ilan edilince ben de ailemin yanına gidemedim. Bu sene Ramazan da bayram da daha bir buruk oldu/olacak. Bizi sevdiklerimizden ayıran bu zorlu günler geçsin diye dua ediyorum.
Bir yıldır olanı biteni gözden geçirince iki ileri bir geri gittiğimizi, sanki bir arpa boyu yol alamadığımızı görüyorum. Evimin hemen altında bir market var. Ve ben bu yazıyı yazarken (günlerden Cuma saat 14.30) bile önünde, sokağın sonuna kadar uzanan bir kuyruk var. Muhtemelen içerideki iki kasada da insanlar hesap ödemek için kuyruk bekliyordur. O insanları eleştirdiğime bakmayın az sonra ben de inip önünde daha az sıra olan bir market bulup birkaç parça eksiğimi alacağım belki. Tabii ki ihtiyaçlarımızı gidereceğiz, ama karantina, tam kapanma, yasak gibi kavramlar psikolojimizi öyle bir etkiliyor ki eve yiyecekleri depolamazsak öleceğiz zannediyoruz. Geçtiğimiz yıl uzunca bir süre karantina yaşadıktan sonra hepimiz bir miktar değiştik. Bu süreçte gözlemlediğim şeylerden biri hepimizde psikolojik yeme davranışları oluşması. Psikolojik yeme kavramı ile anlatmaya çalıştığım şey; canımız sıkıldıkça, strese girdikçe, problemlere çözüm bulamadıkça yiyeceklere saldırır hale geldik. Sürekli evde olduğumuzdan yeni yemekler, tatlılar keşfetmeye başladık. Hatta eşimizle, dostumuzla bu konuda tatlı bir yarış içine girdik. Hal böyle olunca birtakım kilolar aldık. Bazılarımız gidişata dur deyip diyet ve sporla bu durumu düzeltmeye çalıştıysa da bazılarımız özellikle pandemiyle beraber gelen diğer sıkıntıları da bahane ederek sağlıksız beslenmeye devam ediyor. Bazılarımız da bir diyet yapıyor, bir salıyor, bir kendini tamamen kısıtlıyor bir vazgeçiyor. Kafalarımız da pandemi kararları gibi karman çorman bir hale büründü.
Şimdi yeni bir karantinanın eşiğindeyiz ve bu kapanma süreci açıklandığı gibi 3 hafta ile sınırlı kalacak mı merak ediyorum doğrusu. Öte yandan bizim mahallede her şey ve herkes geçen hafta olduğu gibi devam ediyor, her taraf insan dolu. Neyse konumuz bu değil, değil mi? Diyetisyen olmam benim de bazı konulara veryansın etmeyeceğim anlamına gelmez ki. Nitekim ben de bir insanım, duygularımı yazmalıyım. Neyse işte, karantina bir şekilde geçecek ve umarım daha özgürce koşacağız gitmek istediğimiz bazı yerlere. Misal ben Ayasofya'da bir teravih namazı kılamamış olmanın hüznünü yaşıyorum. İnşallah önümüzdeki yıl virüsten kurtulmuş oluruz da hasretlerimiz nihayet bulur. Şimdi ben diyetisyenim ve burada sağlık köşesinde yazdığıma göre sadece sağlıkla ilgili şeyler yazmam gerektiğini düşünenler için şöyle bir örnek vereyim. Yarın Ayasofya'ya yürüyerek gitseydik, oradan Süleymaniye'ye geçseydik de oranın güzelim kuru fasulyesi ile bir güzel iftar edip bahçesinde sevdiklerimizle çay içseydik kötü mü olurdu? Böylece hem fiziksel aktivitemizi artırmış hem de sağlıklı bir iftar yapmış olurduk ama işte, nasip! Seneye inşallah diyorum.
Gelelim bu karantinada neler yapabiliriz sorusuna. Bu yazının başlığından da anlaşılacağı üzere, bu süreçte kapanan sadece bedenlerimiz olmasın. İştahlarımızı da biraz kapatalım. Zaten Ramazan ayında olduğumuz için işimiz hem biraz daha kolay hem biraz daha zor. Ramazan ayı özellikle iftar ve sonrası hususunda beslenme alışkanlıklarımızı değiştiren ve bizi kalorilere boğan bir ay da olabilir, iç organlarımıza dinlenme fırsatı verip güzel bir detoks yaptığımız bir ay da olabilir. Nasıl şekilleneceği bizim tercihlerimize bağlı. Süreç boyunca tüm gün evde olmanın sakıncası çok çeşitli, yüksek kalorili yemekler ve ardından tatlılar yapmak. Bu tam kapanma sürecini, sürekli yemek yapıp yiyerek değil de enerjinizi daha farklı şeylere yönlendirerek geçirmenizi öneririm. Ya da evde daha sağlıklı neler yapabilirim diyerek kolları sıvayabilirsiniz. Yine tercih sizin.
Tahminim, bu kapanmanın da birtakım kilolar ve pişmanlıklar edinilerek biteceği yönünde. Zaten Avrupa'da obezite şampiyonu olan ülkemiz gittikçe bedenen ve ruhen daha sağlıksız bir hale bürünüyor. Ama hala diyetisyenler ve psikologlar işsiz. Kat etmemiz gereken çok yol var. Ne diyeyim Allah yardımcımız olsun!
Sağlıklı günler dilerim.
Diyetisyen İrem ERCAN