dore okulları
Malatya
08 Eylül, 2024, Pazar
  • DOLAR
    34.06
  • EURO
    37.74
  • ALTIN
    2730.4
  • BIST
    9833.22
  • BTC
    57646.840$

Kara Kedi

29 Aralık 2021, Çarşamba 11:27
Kara Kedi


         
           
Yıllar önce okuduğum Prof. Ahmet Yüksel Özemre'nin “Gel de çık işin içinden” adlı kitabında hoca başından geçen inanılması güç olayları anlatıyordu. 
             Bu olay da benim başımdan geçen inanması güç ve tuhaf olaylardan biri…
             Sene 1984,  aylardan temmuz, vakit ikindiyi geçmiş, iş yerimde otururken gelen telefon sesiyle irkildim, arayan eşimdi, ağlayarak oğlumun merdivenden düştüğünü acil gelmem gerektiğini  söylüyordu.
              Eve vardığımda eşim, oğlum kucağında gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüş bir halde kapıda beni bekliyordu.
              Oğlumu kontrol ettim, hiç bir hayat belirtisi yoktu!
              Görünürde hiç bir yara bere izi de olmadığı için, sorunun beyinle ilgili olduğunu, düşünerek, hemen bir beyin cerrahının muayenehanesine götürdük. Doktor, hemen alt katındaki radyolog Ahmet Nisan Öztaş’ı arayarak bizi yönlendirdi ve filmi ıslak ıslak getirmemizi, hemen görmesi gerektiğini ve de acele etmemizi söyledi. 
             Filmi götürdüğümüzde oğlumun, beyin kanaması geçirmekte olduğunu, hemen ameliyata alınması gerektiğini belirterek, hastaneye gidip, yatırmamızı ve kan gerekeceği için, benim de kan vermek üzere kan merkezine gitmemi söyledi.
              Nasıl korkmuştuk anlatamam!
              Vakit akşam olmak üzereydi, hastaneye giderken hastane lojmanlarında oturan doktor amcazadem Doğan Kantarcı'nın evine durumu bildirdim.
             Kan verip hastane odasına döndüğümde, Doğan abinin diğer beyin cerrahlarıyla beraber konsültasyon için geldiklerini ve doktor odasında beni beklediklerini öğrendim.
             Odada ameliyat öneren doktor, Doğan abim ve iki beyin cerrahı daha vardı ve konuşma aynen şöyle gelişti:
             Ameliyatı öneren doktor,
            -Kesinlikle ameliyat etmemiz lazım,
             Diğer bir cerrah,
          -  ... bey kırığın yeri çok riskli bir bölgede, ameliyat edersen çocuğun yaşama şansı yüzde kaç?
           -Yaşama şansı yüzde on beş, 
           -ya sakat kalma ihtimali? 
            O daha yüksek!
         -...bey, bu şartlar da ameliyat çok mantıklı mı sence?
         -Tabi ki mantıklı!..
         -...bey, bana kalırsa çocuk şu anda komada, bekleyelim ikinci bir koma hali vuku bulursa o zaman ameliyat edelim, ya uyanır!, ya da ikinci koma hali gelir, o zaman, hiç olmazsa çaremiz kalmamıştı deriz...
          -Etmemiz lazım...
          -Bekleyelim...
            ...
          -Babası karar versin
           Bir babanın bütün bu olumsuz konuşmalara şahit olduğunu  ve çocuğunuz için böyle riskli bir kararın size bırakıldığını bir düşünün lütfen.
            Hayatım boyunca aldığım en zor kararlardan biriydi, ama yapacak bir şey yoktu ve kararımı verdim, ikinci bir koma hali gelinceye kadar ameliyat ettirmeyecektim.
            Doktorlar gelip tekrar muayene ettiler, ayaklarına iğneler batırdılar, hala hiç bir hayat belirtisi yoktu, sadece derin bir uyku...
            Eşimle beraber oğlumun başında tek yapabildiğimiz şeyi yaptık, bol bol dua ettik.
            Bu satırdan sonra yazdıklarıma dikkatinizi çekmek isterim:
            Gece saat tam on ikiyi gösterirken, sıgara içmek için dışarı çıktım. Eski Devlet Hastanesini bilenler hatırlayacaklardır, giriş kapısının içeriyi gören bir noktasında durarak sıgaramı yaktım.
             Bir kaç nefes çektikten sonra, bana göre çok enteresan bir olay vuku buldu, gece yarısını geçmiş bir saatte, simsiyah bir kedi yavaş yavaş hastanenin cümle kapısından içeri girdi,
             Gayrı ihtiyari gözümü ayırmadan kediyi izlemeye başladım.
             Kedi insanlara aldırmadan koskoca kapıdan içeri girip, girişteki iki koridordan biri olan soldaki beyin cerrahisi koridoruna da dalınca içimi tuhaf duygular kapladı, içeri girip gözlerimle kediyi takip etmeye başladım. 
            Oğlumun kaldığı oda sol kolda ve koridorun en sonundaki  odaydı. Kedi hiçbir şeye aldırış etmeden yürüdü yürüdü yürüdü ve yürüdü!!!, tüm odaları bir bir geçip oğlumun kaldığı odaya girdi...
            O an her şey bitti herhalde diye düşündüm,
 Kara bir kedi hastaneden içeri girecek, oğlunuzun yattığı koridoru seçecek, o da yetmeyecek koridorun sonuna kadar ki bütün odaları pas geçecek ve en sondaki oğlunuzun odasına girecek!!!...
             Siz olsaydınız ne düşünürdünüz?!!!
             Olan biteni bir film gibi izleyen ben, koridorun başında ayaklarımın bağının çözüldüğünü ve olduğum yere yığıldığımı hatırlıyorum...
              Oğlumun çoook uzaklardan "baba beni gezdir" diyen sesini duyar gibi oldum, ama böyle bir şey mümkün müydü!!! herhalde hala rüyadayım diye düşündüm.
             Ses gittikçe yaklaşıyordu, kafamı çevirdiğimde oğlumun, eşimin kucağında bana doğru geldiğini gördüm. 
             Yapabildiğim tek şey oğluma sarılıp hüngür hüngür ağlamak ve oğlumu, tıbbi müdahaleye gerek duyulmadan, bize bağışlayan Yüce Rabbime hamdetmek oldu.
              Her noktası abartısız ve tamamen gerçek olan, bu hikayede kara kedilere ne kadar haksızlık ettiğimizi ve doğru bildiğimiz bir yanlışı daha düzeltmek istedim.
              Allah'ın yarattığı bu ve bunun gibi bazı güzelim hayvanlara uğursuzluk atfetmenin ne kadar yanlış olduğunu ben böyle acı bir tecrübeyle öğrendim.
             Yüce Rabbim hiçbir anne ve babaya böyle bir tecrübe yaşatmasın...
             Yüce Rabbimin, oğlumun hayatta kalmasına vesile kıldığı, iyilik timsali, Doğan Kantarcı ağabeyime rahmet diliyorum.
               Rahmet olsun Malatya'mın güzel insanlarına...

 

muhasebeci maa?lar?-casibom-aresbet-tokyobet-tokyobet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-