Kendilerine yoksa 'Hiç kimseye yok'
17 Nisan 2021, Cumartesi 16:45
Evin beyi uzun süren bir hastalığın artık son evresindeydi. Ölüm çok yakındı. Ha bugün, ha yarın. O derece yani. Bunu artık kendi de hissediyordu.
Uzun süredir sırtüstü yattığı yatağında bir ara burnuna nefis bir kurabiye kokusu geldi. Bu kokuyu çok iyi tanıyordu. Sevgili eşi kocasının bu çok sevdiği kurabiyeleri ara ara yapardı. Yine yapmıştı. Adamın canı o kadar çekmişti ki. Ölmeden önce bir tadına baksa yeterdi.
Hanımına seslendi. Sesi o kadar çok zayıf ve derinden geliyordu ki, hanımına duyuramadı. Biraz bekledi. Dinlendi. Tekrar seslendi. Ama gene duyuramadı.
Çok uzun bir süredir ayağa bile kalkamamıştı. Buna rağmen bin bir meşakkatle yatağında doğruldu. Yatağın kenarına oturunca yan dönmeye çalıştı. Bu gayretin sonucunda belden yukarısıyla yüzüstü yatağa sarıldı. Kendisini yavaşça yere bıraktı. Çok şükür ki kazasız belasız yere inebilmişti. Kendisiyle beraber yere inen yorgan ve çarşaftan kurtularak mutfağa doğru emeklemeye başladı. Bir metre ilerledi. Yoruldu. Parkenin üzerine kendini bıraktı. Bir süre dinlenip tekrar harekete geçti. Birkaç ilerleme ve birkaç dinlenmenin sonunda mutfak masasının yanına ulaştı. Mis gibi nefis kurabiyeler geniş bir tepside özenle dizilmiş olarak bekliyorlardı. Kurabiyelere yaklaştıkça harika ve nefis kokuları da çoğalmıştı. Masanın hizasına kadar yükselmesi neredeyse imkânsızdı. Bir eliyle yere dayanıp diğer elini de masanın üzerinde dolaştırıyor kurabiyelere ulaşmaya çalışıyordu. Nihayet yorgun parmakları önce tepsiye dokundu, sonra da kurabiyeye.
Hemen kurabiyelerden birini tuttu. Elini geri çekmeye başlamıştı ki…
“Şaaak!!”
Eline bir şaplak inmişti. Kurabiye de elinden masanın üzerine düşmüştü. Hanımı sinirli bir şekilde:
-“Dokunma onlara. Onları cenazede başsağlığı için gelenlere ikram edebilmek için hazırladım!”
***
Bu münferit bir vak'a. Genelleme yapılmaz. Ama hanımların gün hazırlıklarında geceden başlayan pasta, kurabiye yapımlarına şahit olan evin beyleri birinin tadına bakmak istediğinde:
-“Sakın dokunma. Onlar sayılı. Sonra birine eksik verirsem rezil olurum” dendiğini de hep duyarız. Çok şükür bu konuda rahatım. Hanım yaptığı kurabiyelerden pastalardan beni de düşünüp adet olarak fazla yapar. Sonra ondan habersiz kaçırıp yediğimde kıyamet kopma ihtimalini öylece bertaraf eder.
Deyceğim şu ki; Pandemi denen bu illet sayesinde hanımların “gün” aktiviteleri de bitti. Adaletsiz pasta kurabiye dağılımı “hiç kimseye yok!” olarak güncellendi. Yani; ne onlara, ne bize.
***
Adam hocasını ziyeret eder. Ziyaretin sonunda da maruzatını anlatır:
-“Hocam. Evde hanımla tadımız tuzumuz yok. Her fırsatta söylenip duruyor. Ne yapmam lazım?”
Hocası nasihatler eder. “Kendi eşinizi ezerek, onu haksız çıkararak, sürekli tartışarak huzurlu bir ortam bulamazsınız. Bak dostum. Arada bir iltifat et. Ona güzel şeyler söyle. Mesela bu akşam eve gittiğinde yemek sofrasında ona yemeklerinin harika olduğunu söyle. Takdir et. Eminim ki o da mutlu olacak ve güzel zaman geçireceksiniz” demiş.
Adam akşam önüne konan yemekten bir kaç lokma alınca hanımına dönmüş ve, hocasının dediği gibi ona iltifatlar etmiş:
-“Vay canım. Ne güzel yemek yapmışsın. Harika olmuş. Döktürmüşsün valla!” demiş. Hanımı ters ters bakmış ve:
-“Zıkkımın pekini ye! Bunca yıldır ne yemekler yaptım. En ufak bir takdirin olmadı. Komşu bi kere yemek getirdi. Onu beğenesin tuttu. Yazıklar olsun sana…”
Yani değerli okuyucularım. Siz siz olun. Eşinize yemek konusunda iltifat etmeden önce yemeği onun yaptığından kesin emin olun. Emin değilseniz susun da başınız daha fazla ağrımasın.
Sevgili Okurlarım.
Ersoy babanın makalelerinde konular size; neşeli vakit geçirtmeyi, ama bunu yaparken de ince tiyolar vermeyi amaçlayarak hazırlanmaktadır. Yoksa ben de bilirim ilmi yazıları, araştırma belgelerini, siyasi polemikleri yayınlamayı. Ama bir iş yaparken çevremi de düşünürüm. Kimsenin ciddi, akademik yazılarını, çalışmalarını gölgelemek istemem. Doğu Akdeniz, Ege adaları, Ukrayna-Rusya çatışmaları, Doğu Türkistan olayları ile zaten gergin olan dünya gündemini bir de ben kaşımak istemem. Bu sebeple bu tür karikatürlü, esprili, neşeli bir köşe yaptım burasını. Okuyun neşelenin. Gerginlikleriniz azalsın. Buruşukluklar yok olsun. (Laf aramızda Ajda bile ara ara buraya takılıyor.) İki kere okuyun daha çok neşelenin.
Bu seferlik bu kadar. Her şeyin de bir sınırı var. Bir dahaki makaleyi yakalabilmek için sık sık ana sayfaya göz atın. “Benim makalem yokken muadillerle idare edin” deycem ama üzgünüm ki muadilim yok.
Kalın sağlıcakla.