Kesen Full Olsun
18 Ocak 2025, Cumartesi 17:22Bu gün eczacı kızım Tülin Eken’in doğum günü. İki güzide evladı olan, bana torun sevgisi ve mutluluğunu yaşatan sevgili kızımın doğum gününü kutluyor, kızımla ilgili bir anı yazımı sizlerle paylaşıyorum.
Okulların şubat tatilinde bir haftalığına İstanbul’da yaşayan kızım Tülin ve çocukları Batu ile Burcu’nun yanımıza gelecekleri haberi bizleri çok sevindirdi. Bir dede ve anneanneyi sevindirecek en güzel haberdi bu. Damadımız izin alamadığı için gelemeyecekti ama onların yalnız gelecek olması da sevinmeye yeterdi.
Gelmelerine daha bir hafta vardı ama bizi bir hazırlıktır sardı. Öncelikle ne zamandır yaptırmak istememize rağmen evin aksayan genel temizliği bir an önce yapılmalıydı. Eşim Şükran hemen telefona sarıldı ve temizlikçi bayanları çağırdı. Ardından her zaman olduğu gibi birkaç günlük yemek menüsü hazırlayıp buzdolabına stoklamamız gerektiği için yemek hazırlıkları da yapıldı.
Uçakla gelecek olan torunlarımızı havaalanından getirip götürmek ve İzmir’de onlarla bol bol gezmek için arabanın deposunu da dolu olması gerekirdi. Benzinciye giderek arabayı yıkatıp depoyu da fullettim. Benzin göstergesi tavan yaptı.
Hazırlıkları tamamlamış olmanın huzuru ve rahatlığıyla pazartesi sabahını sabırsızlıkla beklemeye başladık. O gece gözlerimize uyku girmedi ve sabahı zor ettik. Şehir yerinde horozların sesi duyulmuyordu ama horozlardan da erken uyandığımın farkındaydım.
Eşim Şükran kahvaltı masasını hazırlamaya başlarken ben havaalanının yolunu tutmuştum bile. Havaalanına ulaşınca otoparka girmeden gelen yolcu kapısının biraz uzağında beklemeye başladım. Çok geçmeden Torunum Batu telefonla aradı. “Uçağın inmiş olduğunu, valizlerini alınca çıkışta tekrar arayacağını” söyledi.
Çok geçmeden “dışarı çıkıyoruz” telefonu da gelince, gelen yolcu kapısına gittim. Bir kez daha kavuşmanın mutluluğuyla valizi ve Burcu’nun arabasını bagaja yerleştirip yola koyulduk.
Batu, doğum yeri olan İzmir’deki değişiklikleri, yeni yükselen gökdelenleri ve çevredeki değişiklikleri izleyip bu konularda konuşurken, Burcu anaokulundaki faaliyetlerinden bahsederek eve geldik.
Anneanneleri torunları kapıda karşıladı ve hemen hazır olan kahvaltı masasına oturduk. Güzel bir kahvaltı birlikteliğiyle sessiz sedasız yaşadığımız ev cıvıl cıvıl yeni seslerle dolmuş, günümüz şenlenmişti.
Sayılı günler çabuk ama güzel geçiyordu. Hele torunlarımın İstanbul’a dönecekleri son gün yaptığımız Urla gezisi de çok güzel geçmişti. Kızımın eski mesai arkadaşlarından Aysun Hanımın bizi Urla’da ki yeni evlerine kahvaltıya davet etmeleriyle başlamıştı o güzel gün. Diğer bir arkadaşı Arzu hanımınla da kahvaltıda bir araya gelmeleri ne denli vefalı birer dost olduklarını gösteriyordu. Hele hele evin Roma ve Maya isimli çok sevimli iki yavru köpeği çocukların ve büyüklerin ilgi odağı olmuştu. Buna bir de Arzu hanımın kocaman av köpeği olan eğitimli Hügo’nun eklenmesiyle ev iyice şenlenmişti.
Koyu bir sohbet havası içerisinde geçen güzel bir kahvaltının ardından yapılan sahil yürüyüşünde Batu ve Burcu, Roma ve Maya’yı zevkle dolaştırmıştı. Güzel ve güneşli bir ocak ayında yaşanan bu buluşmanın ardından İzmir’e dönüş yolculuğu başlamıştı.
Bir ara gözüm benzin göstergesine takıldı. Depo yarılanmıştı. Eh, bu benzin bize birkaç hafta daha yeterdi. Zaten uzun süredir şehir dışına çıkmıyorduk. Fazla araba kullanmadığımız için 15 yıllık arabamız 86.000 km. yapmıştı. Bir depo benzin bizi haftalarca idare ediyordu.
Eve dönünce yoğun geçen günün ardından dinlenmeye çekildik. Gece uçakla dönüş yolculuğu başlayacaktı. Batu. İzmir’den ayrılmadan arkadaşlarıyla buluşmak isteyince annesi onu arabayla buluşacakları AVM’ye bırakıp geldi ve sonra da gidip aldı.
Havaalanına gitme zamanı gelince anneanneyi evde bırakarak yola koyulduk. Trafik yoğun olunca uçağa yetişemeyeceğiz duygusuna kapılıyor insan. Mümkün oldukça dikkatli ve hızlı gitmeye çalışsam da bir ara öndeki araç hızını aniden azaltınca bende firene sert basmak zorunda kaldım. Arka koltukta annesiyle birlikte oturan torunum Burcu’nun elindeki oyuncakları yere düştü. Ehliyetini 47 yıl önce almış deneyimli biri olarak bu hatayı yapmamalıydım. Neyse. Havaalanına vaktinde yetiştik ve tekrar görüşmek dileğiyle vedalaşarak onlar giden yolcu salonuna yürürken ben de dönüş yoluna geçtim.
Dönüş yolunda trafik daha rahattı. Zaten acele etmeme de gerek yoktu. Normal hızda ilerlerken gözüm gösterge tablosundaki akaryakıt ibresine takıldı. İbre tavan yapmış, depo full gösteriyordu.
İlk aklıma gelen, gidiş yolunda yaptığım sert firendi. Depodaki benzin çalkalanıp hızla şamandıraya vurmuş ve gösterge ibresini bozmuş olabilirdi. Çok mu basit düşünmüştüm bilemiyorum ama ilk aklıma gelen ihtimal buydu. Arabayı uygun bir yere park edip kontağı kapatıp tekrar açmakla ibrenin normale dönebileceği ise düşündüğüm ikinci ihtimaldi.
Evin sokağına girince ikinci ihtimali denemek için yolun kenarına yanaşıp kontağı kapattım. Kontağı kapattığımda ibre tam düşüyor, açtığımda fırlıyordu. Bu ihtimal de suya düşmüştü.
Eve varıp bahçe otoparkına girince arabaya yine sert firen yapma fikri aklıma geldi. Bu kez depodaki benzinin çarpmasıyla şamandıra belki düzelir ibre normale dönebilirdi.
Bunu da uyguladım ama sonuç alamadım. Tavan yapmış olan ibre milim düşmüyordu. Sabah olunca ilk işim tamircim Tufan ustayı aramak oldu. Durumu ona anlattım. Tufan Usta: “Deponun gösterge şamandırasının bozulmuş olabileceğini, yenisiyle değiştirilmesi gerektiğini” söyledi. Günlerden Cumartesi olduğu için önümüzdeki hafta için randevu istedim. Tufan Usta depoda ne kadar benzin olduğunu sordu. Ben de Urla’da iken yarım depoydu. İzmir’e geldikten sonra da havaalanına gidip geldim. Sanıyorum yarım depodan biraz daha azalmıştır deyince Tufan Usta yapılacak işlemi anlattı:
“Depoda ne kadar az benzin olursa işimiz daha kolaylaşır. Bu nedenle arabayı bir süre daha kullan. Geldiğinde depoyu sökmemiz için önce benzini bidona boşaltacağız. Depoyu söküp şamandırasını yenileyecek ve tekrar depoyu yerine monte edeceğiz. Bunun için de arabanın bir gün atölyede kalması gerekecek” diye söyleyince işin ne kadar uğraştırıcı olduğunu anladım. Ustaya arabayı bir süre daha kullandıktan sonra tekrar arayacağımı söyleyerek teşekkür ettim.
Bir gösterge başıma nedenli iş ve masraf açmıştı. Canım sıkılmıştı. Gösterge varsın bozuk olsun depoya koyduğum benzin miktarı ve kat ettiğim kilometre hesabıyla arabayı bu şekilde kullanayım diye düşündüm. Gerekirse depoya şerit metreyi daldırarak ölçüm yapıp bu ölçümlere göre de benzinin ne kadar kaldığını anlarım diye de düşündüm.
Bu düşüncelerimi hanıma söyleyince “Göstergeyi yaptırmadan bu arabayla ben asla yola çıkmam. Yollarda mı kalayım?” deyince bu düşüncelerim de suya düştü.
Aradan bir hafta geçti. Arabanın iki yılda bir yapılması gereken vizesi de yaklaşıyordu. Hem arabanın yakıt göstergesini yaptırayım, hem de vize öncesi arabanın durumunu bir gözden geçirteyim diye tekrar Tufan Ustayı aradım. Günlerden pazartesiydi. Usta: “Suat Amca, bugün işler biraz yoğun, yarın sabah getir” dedi.
Arabanın bagajında devamlı duran koli içindeki araba ile ilgili eşyaları alıp bagajı boşaltmak ve yarına hazır etmek için otoparka indim. Eşyaları toplayıp koliyi eve götürmek için bagajdan aldım. Yarın, depoda kalan benzini boşaltmak için lazım olabilir diye arabayı yıkadığım hortum ile su bidonunu bagajda bıraktım. O sırada apartman görevlisi bahçeden geçiyordu. Selamlaştık ve durumu ona söyledim. O da; “Bazen depo hava yapar. Ondanda gösterge yükselmiş olabilir” dedi ve gitti
O gidince deponun kapağını açayım, şayet dediği gibi hava basıncı ile ilgili olarak ibre yükselmiş ise düşer diyerek depo kapağını açtım. Hatta birkaç kez derin derin nefes alıp depoyu üfledim. Sonra bir ümitle kontağı açtım. Gösterge tablosunun ışıkları yandı. Yakıt gösterge ibresi yine fuldeydi ama bu kez tam tavan yapmayıp 2-3 milim inmiş görünüyordu. İbre az da olsa nasıl hareket etti bir anlam veremedim.
Yarın tamirciye gitmekten başka çarem kalmamıştı. Koliyi eve çıkardım. Akşam hanım, kızımızla telefonla konuşurken yarın arabayı tamirciye götüreceğinden bahsederek durumu anlatmış.
Konuşması bitince sevinerek yanıma geldi ve müjdeyi verdi. “Hadi, boşuna ibre bozuldu diye telaşlandın. Bir de tamirciye götürüp şamandırasını değiştirmek için depoyu söktürecektin. Meğer ibre doğru gösteriyormuş. Tülin, o akşam Batu’yu almaya AVM’ye gittiğinde depoyu doldurtmuş. Bize de söylememiş. Daha önce de ekim ayında biz Antalya’dan döndüğümüzde yine depoyu doldurtmuş. O zaman depoyu doldurttuğunu fark etmediğimiz için bu seferde farkına varmazlar diye bize söyleme gereğini duymamış” dedi.
Sabahı zor ettim. İlk işim Tufan Ustayı arayıp durumu müjdelemek oldu. Usta: “Ne güzel, ne güzel, bak kızınız arabanın deposunu doldurmuş. Arada bir böyle yapmaya devam etsin” deyince gülerek vedalaştık.
Yapılan iyilik söylenmez derler ama söylenmeden yapılan iyilik de az kalsın başıma ne işler açacaktı... Ucuz kurtulduğum için sevindim. Sağol kızım. Kesen full olsun.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Mustafa KILIÇ
20-01-2025 10:01Suatcığım,Eline, zihnine ve da kalemine sağlık. Ne güzel bir anı ve bir o kadar da anlatım harikalığını bir solukta okudum.Sevdiklerinizle birlikte ..Nice sağlıklı yıllara.. Selamlar