KİM BU DENSİZ?..
29 Temmuz 2019, Pazartesi 06:52
(Sesli Makale)
Battalgazi Kaymakamlığı'ndaki bir kişinin, kendisine zimmetli olan vatandaş bilgilerini kullanarak bazı makamlara şikayetlerde bulunduğuyla ilgili iddialar geliyor kulağıma. Vatandaşların “mahrem” bilgileri ve TC kimlik numaralarıyla, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)'ne birileri hakkında asılsız şikayetlerde bulunulduğu iddia ediliyor. Hatta bu kişi veya kişilerin oluşturduğu mağdurların arasında kaymakamların da bulunduğu gelen bilgiler arasında. İşte iddialarla ilgili bir örnek:
TOKİ bölgesinde oturan birinin TC kimlik numarası, bilgisi dışında kullanılarak bazı kişilere mağduriyetler yaşatıldı. Kimlik numarası kullanılan kişi de mağdurlar arasında. Bu kişi zanlılar hakkında suç duyurusunda bulunmuş, hakkında suç duyurusunda bulunduğu kişi veya kişiler tarafından suç duyurusunu geri alması için “darp” edilmiştir.
DOST MUSUNUZ? YOKSA DÜŞMAN MI?
Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan Coşkun bir yazısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili 10 temel özellikten bahsetmiş. Ahmet Hakan'a göre 10 temel özelliğin ikinci maddesi hayli dikkatimi çekti. Coşkuna göre Cumhurbaşkanımız “Kabine revizyonu şart” falan diye hariçten gazel okunursa... Yapacağı varsa bile yapmıyor”
Başta Malatya Time yazarlarından Yiğit Mamsur olmak üzere birçok kişi Öznur Çalık veya Bülent Tüfenkçi'nin bakan olmalarıyla ilgili yazılar kaleme alıp, hemen her platformda kelam ediyorlar. Ahmet Hakan'ın tespitine göre sorum şu: Malatyalı mezkur vekillerin bakan olması için genizleri yırtılıncaya kadar bağıranlar dost mu, yoksa düşman mı?
ŞABAN AĞABEYİMİZE VEDA EDERKEN
Geçtiğimiz günlerde Malatya'mızın müstesna şahsiyetlerinden ve bir çok insanın “Ağabey” diye hitap ettiği Şaban Taçyıldız'ı dar-ı bekâya yolcu ettik. İyi bir dost, iyi bir ahbap, iyi bir arkadaştı. Her şeyden ötesi “Ağabey” statüsüne layık iyi bir Malatyalıydı. Vefat haberini alınca, müellifin şu cümleleri döküldü ağzımdan: “Bütün firaklardan gelen feryatlar, aşk-ı bekâdan gelen ağlamaların tercümanıdır.” Kendisiyle her ay en az bir defa bir araya gelir; hasbihal ederdik. Dostluğunu ve ağabeyliğini her daim yanımda hissettiğim bu kıymetli şahsiyete, Allah'tan rahmet, ailesi ve yakınlarına sabr-ı cemil dilerim. Bu vesileyle Rahmet-i Rahman'a kavuşan ve kendisiyle bir çok hatıram bulunan Şaban ağabey hakkında, yadımda kalan bir kaç anekdotu sizinle paylaşmak istiyorum.
“…ŞABAN ABİ, BU NE HÂL…”
Şaban ağabey bir gün şöyle bir hatırasını benimle paylaşmıştı: “Bir gün Ahmet Çalık bey ile birlikte ikindi namazını kılmak için camiye gitmiştik. Benim abdest tazelemem gerekiyordu. Tam abdest alacağım anda Kenan Işık beni aradı. Bana “Şaban abi senin en çok sevdiğin parçanın adı neydi?” diye sordu. Ben de “Altın hızma mülayim” şeklinde cevap verdim. “Peki nasıl söyleniyor?” deyince, bir anda abdest başında olduğumu unuttum ve başladım parçayı söylemeye; “Altın hızma mülayim, Seni haktan dileyim. Yaz günü Temmuz'da, sen terle ben sileyim.” Meğer onlar da benim ağzımdan bu parçayı dinlemek için böyle bir yol denemişler. İşin garip tarafı, sesim ta Ahmet Çalık beye kadar gitmiş, o ise telaşla abdesthaneye inerek “Şaban abi bu ne hal?” diye sormuştu”
CİDDİ MİSİN?
Hayret uyandıran bir şeyi yeni duyduğunda, “Sen ciddi misin?” cümlesini çokça kullanırdı.
BURS MESELESİNE EHEMMİYET VERİRDİ
Şaban ağabeyin en çok önem verdiği şey, öğrenci bursuydu. Hatta birçok iş adamına birlikte gittiğimizde, kendisi öğrenciler için burs talebinde bulunmuştu. Bana müracaat eden yüzlerce öğrenciye, Malatya Eğitim Vakfı'ndan burs verdirmişti.
GÖKTE AY-YILDIZ…
Rahmetli Şaban ağabeyin en çok sevdiği söz şuydu: “Gökte ay-yıldız, yerde Şaban Taçyıldız.”
MAHZUN OLDUĞUM ŞEY!
Şaban ağabey ile birlikte bir kitap çalışması yapacaktık. Onun hayatını kaleme alarak kitaplaştıracaktım. Hayatı ve hayata bakışı bana göre mutlaka kitaplaşmalıydı. Kendisiyle bu projemi konuştuktan kısa bir süre sonra rahatsızlandı. Sonrasında ise yavaş yavaş iyileşiyordu. Bu süreçten sonra beş-altı defa görüşme imkanı da bulmuştum. Buluşma yerimiz her zaman olduğu gibi, İstanbul Fatih'teki Şeref Büryan idi. Tam da “İyileşmiş” diye ümitlenirken, rahatsızlığı nüksetti. Akabinde de vefat haberini aldık. Dolayısıyla bu projeyi hatırladıkça üzüleceğim.
“KULAĞA EZAN OKUMA MERASİMİ”
Geçtiğimiz günlerde bir ahbabım bana Malatya Büyükşehir Belediye Başkanımız Selahattin Gürkan'a ait bir twiti göstererek konu hakkındaki fikrimi sordu. Ben de kendisine “Haram değil ama örfî de değil” şeklinde cevap verdim. Atılan twitin detayı şöyle: “AK Parti Malatya İl Gençlik Kolları Başkanı Ömer Akın kardeşimin, dünyaya yeni gelen evlatlarına ezan okuyarak “Yusuf” ismini verdik. Rabbim bahtını güzel eylesin. Adın ile yaşa “Yusuf” bebek”
Tüm “samimiyet” ve “iyi niyet” ile yapılan bu program ve ziyaret, “Doğum merasimi” “Ölüm merasimi” “Sünnet merasimi” yanı sıra bir de “Kulağa ezan okuma merasimi” mi eklendi? şeklinde bir soru getirdi aklıma. Eğer bu merasim bir adet halini alırsa, matbaacılar artık bundan sonra “Kulağa ezan okuma merasimi” için şöyle bir davetiye metni hazırlayacaktır:
Yeni dünyaya gelen oğlumuzun kulağına “ezan” okuma merasiminde, siz değerli dostlarımızı da aramızda görmekten kıvanç duyarız.
Not 1: Dünyaya teşrif eden oğlumuzun adı “sürpriz” bir şekilde ziyarete gelenlerle paylaşılacaktır.
Not 2: Oğlumuzun kulağına ezan-ı şerifi Malatya Büyükşehir Belediye Başkanımız “Selahattin Gürkan” okuyacaktır.
Not 3: Ziyarete gelenlerden “takı” kabul edilir...
O İLÇEMİZDEKİ SAPKIN “ADET”
Merasimlerden mevzu açılmışken, özellikle bir ilçemizin yanlış ve sapkın bir adetinden bahsetmek istiyorum. Bu ilçemizde vefat eden kişinin üçünde, beşinde, kırkında ve sene-i devriyesinde toplanılarak, gelen misafirlere “yemek” ikramları yapılır. Hatta geçtiğimiz senelerde Akçadağ İlçesi'nde bir tane ölüm günü mağduru Malatya Valiliği'ne yardım için müracaatta bulunmuştu. Bir yıl içerisinde üç yakınını kaybeden bu kişi, banka kredisi kullanmış ve akabinde de aldığı krediyi ödeyememişti. Halbuki fıkıhta ölen bir kişi için toplanmanın mühleti üç gündür. Bununla birlikte vefat eden birinin üçünde, beşinde veya kırkında her ne sebeple olursa olsun toplantı ve merasim yapmak veya ziyafetler tertip etmek, dört mezhebe göre “haramdır” ve “bid'ayı kabihadır”. Malatya Müftülüğümüz‘ün bu hususu dikkate alarak, bu çeşit mağduriyetlerin tekrarlanmaması için özellikle “Cuma” hutbelerinde insanımızı bilinçlendirmesi artık elzem olmuştur.
TEŞEKKÜRLER SADIKOĞLU!...
Kamunun vicdanını temsilcisi basın, bir kısım kendini bilmez gazeteci tarafından tehdit aracı olarak kullanılmaktadır. Kamuoyunu bilgilendirme ve bilinçlendirme vazifesiyle tavzif edilen basın, vazifesini layıkıyla yapmadığından veya yapamadığından, her geçen gün kan kaybetmektedir. 24 Temmuz Basın Bayramı münasebetiyle birçok tebrik mesajı aldık. Kurum ve kuruluşların basın danışmanları eliyle hazırlanan tebrik mesajları “Dostlar alış-verişte görsün” misali aynı kalemden çıkmış gibi geldi bana. Malatya'daki bir çok kurumun aksine, yerel medyayı hatırlayan ve onlarla bir araya gelerek “Yerel basının sorunlarını nasıl çözebiliriz?” şeklinde bir çıkışla bu günün önemine vurgu yapan tek kişi ise; Malatya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı sayın Oğuzhan Ata Sadıkoğlu oldu. Şahsım ve bu mesleğin hakkını verme gayretindeki meslektaşlarım adına, sayın Sadıkoğlu'na teşekkür ediyorum.