Kurtarıcı Kompleksi
19 Haziran 2023, Pazartesi 11:12Kompleks İngilizce bir sözcüktür. Sözlük anlamı olarak kavranılması, anlaşılması kolay olmayan karmaşıklık anlamına gelir. Bu açıdan insan kompleks bir varlıktır, çünkü binlerce yıllık geçmişe rağmen hala bütünüyle çözülebilmiş bir varlık değildir.
İnsanın karmaşık bir yapıya sahip oluşu kitaplara, ayetlere, özlü sözlere, şiirlere, aforizmalara yansımış, kendini tanıma çabası içinde olanları ise bir uçtan, başka bir uca savurmuştur.
MÖ. 600 yıllarında yaşamış Spartalı Khilon tarafından Delfi’deki Apollon Tapınağı’na şu sözler yazılmış: “Kendini Bil”
Kur’an’da ise insana dair özel bir sure bile yer alır: İnsan Suresi. Bu sure insanın yaratılmadan önce bir hiç olduğu hatırlatılarak başlar. Ardından insana verilen nimetlerden söz edilerek adeta insanın kendi kendine bir değer biçmesinin önüne geçilmeye çalışılır. Ayrıca bu surede insanın karışık (kompleks) yaratıldığından ve ömür boyu sürecek bir arayış içine konulduğundan da söz eder.
İnsanın kendini tanıma arayışına anlam katanlar listesinin başında peygamberler, filozoflar, edebiyatçılar, sanatçılar, psikologlar ve hekimler yer alır. Bir de bu kompleks yapıyı kullanmaya suiistimal etmeye çalışanlar listesi var. Bu liste politikacılar, girişimciler, din adamları, mehdiler, şeyhler vs. diye uzayıp gider.
Bunlar arasında “din adamları” dikkat çekicidir. Zira hakikat bağlamında dinde bir din adamı kategorisi bulunmaz. Çünkü din, yaratıcı ve yaratılan arasındaki ilişkiyi ifade eder. Üçüncü bir kategori barındırmaz. Din adamı kategorisi dinin ne kadar kullanışlı olduğunu fark eden “uyanık” insanlar tarafından ortaya atılmıştır.
İnsanı tanıma açısından en somut ve ileri mesafe kaydeden anatomi ve tıp iken; bu konuda okyanuslarda kürek çekenler ve çekmeye devam edenler ise psikologlar ve filozoflar olmuştur.
O nedenle “kompleks bir yapı olarak insan” denildiğinde hatıra ilk elden psikolojidir. Zira psikologlara göre insanın sadece fizik varlığı değil, duygu dünyası da bir komplekstir.
Bu çabalar sırasında psikologlar insan yaşamında elzem görülen bazı duygu kompleksleri (karmaşıkları) fark etmişler, bunları insanı anlamak ve tanımlamak için kullanmışlar. Örneğin Aşağılık kompleksi, Üstünlük kompleksi, Oedipus kompleksi, Polonius kompleksi gibi uzayıp giden bir liste mevcuttur.
Bu kompleksler arasında en ilginç olanlardan biri de elbette “kurtarma” ya da “kurtarıcı (mesih)” kompleksidir. Bu komplekse, kendini insanları kurtarma görevi ile tavzif edilmiş gibi görenlerde rastlanılır. Aslında bu kompleks diğer insanlara yardım etme duygusunun ifrat mertebesidir. Yardım etmenin ötesine geçip kendisinin bu iş için yaratıldığını sananlarda rastlanan bipolar bir bozukluktur bu kurtarıcı kompleksi. Çünkü “kurtarıcı” deyince akla ilk gelenler listesinin başında yer alan peygamberler bile kendilerini böyle görmemişler. Kuran’da Kasas suresinde peygambere hitaben “sen istediğini kurtaramazsın (hidayet edemezsin); Allah dilediğini kurtarır” diyerek bu işi en baştan kesmişken insanlar bu “kurtarma işinde” din adamlarını (ruhbanları) yine Kuran’ın ifadesiyle adeta Allah’a ortak etmişler.
Hz.İsa incilde “Vay halinize ey din bilginleri” demektedir. İslam’da güya ruhban sınıfı yok ama Müslümanların sosyolojisinde bal gibi de var.
Kurtarıcılar listesinin hemen ikinci sırasında politikacılar ise ayrı bir yetenek. Zira politikacıların din adamları gibi bir meşruiyet temelleri bulunmaz. Bu nedenle politikacılar her zaman din adamları sınıfı ile işbirliği içine girmeye gayret gösterir. Buna rıza göstermeyeni kendisi halife, muhatabı İmam-ı Azam, Ahmed bin Hambel bile olsa hiç dinlemez adeta süründürür hatta yok eder.
Oysaki politikacılardan insanlığı kurtarmalarını değil toplumun ortak çıkarları için insan gibi çalışmalarını beklemeliyiz.
Buradan yola çıkarak sözü şuraya getirmek istiyorum: Ey millet! kurtarıcı aramayın, kurtarıcı gibi hareket edenlere de aldanmayın. Sizi kurtaracak olan yine kendi iradenizdir. Zira bir millet kendi durumunu değiştirmedikçe Allah da onların durumunu değiştirmez. İradenizi doğru kullanırsanız işleriniz doğru yola girecektir.
Deprem sonrası hayatı birbirimize her açıdan çekilmez hale getiren biz kendimiz olduğumuz gibi, bizi kurtaracak olan da ancak bu “ahlaksızlıktan” vaz geçmemizdir. Her türlü melaneti işleyip sonra birilerinin gelip işleri düzeltmesini beklemek hem bireysel hem de toplumsal bir psikolojik bozukluktur. Eğer hayatı seviyorsak, Malatya’mızı seviyorsak aynı kaderi paylaştığımız insanlarla neden dayanışma içine girmiyoruz da ortak mağduriyetimizden faydalanmaya kalkıyoruz. Unutmayın kendisini adeta “tanrılaştırarak” her şeyi beklediğimiz devlet de biziz….
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Bahadır Birbaş
21-06-2023 17:40Aklınıza elinize sağlık çok güzel bir yazı Allah'a emanet olun