Kuyruğuna basılan itin sesi nereden çıkar?
29 Nisan 2020, Çarşamba 08:21
Murat Çetin yazdı...
SESLİ MAKALE
“İtin kuyruğuna bastım, ses ağzından çıktı...” şeklinde meşhur bir söz vardır. Diyanet İşleri Başkanı, geçtiğimiz Cuma günü, başkan olduğu süre zarfında; “belki de ilk defa” Kur'an ayetlerini, tevil etmeden doğru bir şekilde nakletti. Nakletti nakletmesine de, anlaşılan birilerinin kuyruğuna “fena” basmış. Fakat ses sapkınlardan-sapıklardan değil de, “Ankara borusu” pardon “Ankara Barosu'ndan” geldi. Demek ki kuyruk “sapıklar”, baş ise “Ankara Barosu” imiş.
ERDOĞAN, İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİN RAĞMINA!..
Söz sapıklardan ve onların başından açılmışken, sapıklara yol veren sözleşmeyi de analım elbet. İstanbul Sözleşmesi'nin rağmına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara Barosu'na karşı, Diyanet işleri başkanını kolluyorsa; bunun bana göre en önemli sebebi, milletin sapıklara karşı rahatsızlığının yansımasıdır.
Mamafih!
Milletin ve milliyetimizin vicdanının bu konudaki talebinin “din” ve “diyanet” olduğu, bu olayla bir kez daha ayyuka çıkmıştır!
DİN “AHLAK”TIR, AHLAK İSE “İBADET”TİR!
Medya ve sosyal medyada “Ahlak dinden veya ibadetten önce gelir...” gibi esası olmayan bir söz dolaşıyor. Halbuki, din ile ahlak kabil-i tefrik olmadığı gibi; ahlak ile ibadet de kabil-i tefrik değildir. Daha doğrusu; din, ahlak ve ibadet; zatında aynı ancak itibari farklılıkları olan şeylerdir. Çünkü ahlaksızlık veya kötü ahlak denilen şey, insanın bütün duygularının ve cihazatının ana kuvvetleri olan akıl, şehvet ve gadabının ifrat ve tefrite düşmesinden ibarettir. Dinin emir ve yasakları da bu ahlaksızlığa engel olup güzel ahlak denilen sırat-ı müstakime, yani orta yola sevkeder. Bu emir ve yasaklara riayete ise ibadet denir. Bu ise herkese menfaati olan ahlakı netice verir.
Hulasa: Din, ahlak ve ibadet biri birisiz olamaz. Onun için Peygamberimiz (asm) “Din güzel ahlaktır” şeklinde buyurmaktadırlar. Hem de demiştir “ Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim”. Dine uymayan her şey ahlaksızlıktır. Bütün güzel ahlak Hz. Peygamberin (asm) şahsında toplanmıştır. Peygambere muhalefet ahlaksızlığın ta kendisidir.
LAKAYTLIĞI BIRAKIN, VİRÜSE BAKIN!..
Bir kaç gün önce “Bu görüntüler şoke etti!” başlıklı bir haber yayımlamıştık. Haberimize elbette çeşitli tepkiler de geldi. Olumlu-olumsuz bütün tepkileri not ettiğimizi belirttikten sonra, İstanbul'daki bir ahbababımın tepkisini de dile getirmek isterim. Kendisi Malatyalı değil ancak ilgili bir arkadaşım. Fotoğrafın Malatya'da çekilip çekilmediğini sordu. Ben de “Maateessüf. Doğrudur. Saldım çayıra, Mevla'm kayıra. Ne izolesi, korona virüste kimin umurunda; Allah yardımcımız olsun.” cevabı vererek ekledim: “Malatya'nın bu durumda olması ve Malatyalıların korona virüse karşı pervasız davranması, daha çok işler açacak başımıza. Tabi Malatya'nın tek merkezli olması sıkıntılı bir durum, ama sayın valinin bu hususta biraz daha “duyarlı” olması, gerektiğinde kolluk kuvvetlerini de devreye sokması, bu lakaytlığın önünün alınmasında, büyük bir etken olacaktır. Yoksa Allah muhafaza korona virüsle nice yıllara…”
Not1: Gelecek linkte “Bu görüntüler şoke etti!” başlıklı haberimizdeki fotoğraflar ve video görüntüleri Malatya'daki durumun vehametini ortaya koymaktadır.
https://www.malatyatime.com/haber/bu-goruntuler-soke-etti-68977.html
Not2: Görüntülerin bazıları, Malatya Valisi sayın Aydın Baruş'un makam odasının tam karşısına denk gelmektedir.
VİRÜS HAKKINDA GÖZDEN KAÇANLAR!
Covid-19 hakkında herkes yorum yapmakta ve “Artık her şey eskisi gibi olmayacak...” şeklinde de, bir tespitte bulunmaktalar. (Bu belanın çıktığı ilk günlerde “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” manasındaki açıklaması olayın başka bir yönünü anlatmak içindi. Konumuz o değildir)
“Artık her şey eskisi gibi olmayacak...” şeklinde konuşanlar bunu yaparken, bu virüsün Allah'ın kulu olduğu ve onun emriyle hareket ettiği gerçeğini; kimi bilerek, kimi ise bilmeyerek “sümenaltı” ediyor. Bu sebeple ben Covid-19 hakkında yapılan tespitleri, iki cihetten yanlış buluyorum.
Birincisi: Madem bu virüs Allah'ın emriyle hareket ediyor, o halde kimse Allah adına “karar” veremez!
İkincisi: Mezkur virüsün vasf-mümeyyizi (tabiatı) hakkında kimse tam bilgi sahibi değil ki; bu konuda bir ön görüsü olsun.
Bu arada Covid-19'dan korktuğumuz kadar, Allah'dan korksaydık, durum belki de şimdikinden çok farklı olacaktı!
BİRİLERİNİ SIVAZLAYIN ARTIK…
Emniyet müdürümüzün Malatya'ya teşrif etmesiyle birlikte Malatya'da olaylar bir nebze de olsa azalmıştı. Giden emniyet müdürümüzün gitmesine üzülmemiş, gelen emniyet müdürümüze ise sevinmiştik. Yapılan başarılı operasyonlarla Malatya yeniden “huzurlu” bir şehir görüntüsüne kavuşmuştu. Fakat son zamanlarda Malatya'da asayiş olaylarında yeniden bir “artış” söz konusu. Bunun sebebi “Geçtiğimiz günlerde mahkumlar için çıkan af veya denetimli serbestlik mi?” diyeceğim... Lakin olayların artması daha da geçmişe dayanıyor. Sayın emniyet müdürümüzün bu aralar tekrar kolları “sıvayıp”, birilerini de “sıvazlaması” lazım kanaatindeyim.
FİTRE VE ZEKATINIZA GÖZ DİKENLER VAR!..
İçinde bulunduğumuz süreçten ötürü, fakir ve fukaramız gittikçe çoğaldı. Ramazan-ı şerif ile manevi duygularımızın tavan yaptığı şu süreçte, zekat hırsızları kol gezmeye başladı. FETÖ vari paralel veya neo-paralel yapılar, fakir fukaranın zekatına göz dikerek, duygu tüccarlığı yapmaktadırlar. Kaldı ki zekat emri, Kur'an'ın bir emridir. Kur'an ise zekatın kime verileceği hususundaki emrini açık bir şekilde beyan ederek, herhangi bir tevile ihtiyaç bırakmamıştır.
Bu emri hatırlayacak olursak:
“Farz ve vâcib olan (sadakalar,) zekât ve fıtır sadakaları, (ancak ve ancak)
1-Fakr u zarûret içinde perîşân olup malı olmayan (fukaraya);
2- Ve sâhib olduğu malları, kendisini zillet ve meskenetten kurtarmaya kifâyet etmeyen (miskinlere);
3- Ve Kur'an'a dayalı devlet tarafından zekâtın ahâlîden toplanması, muhâfaza edilmesi ve dağıtılmasına me'mûr edilen (âmillere);
4-Ve kalblerinin İslâm'a ısındırılması istenilen (müellefe-i kulûblara);
5- Ve hürriyyetlerine kavuşturmak için, bir mal mukàbili âzâd edilmek üzere efendisiyle anlaşma yapan (mükâteb kölelere);
6- Ve helâl yol ile borçlanıp, malı borcuna ve masraflarına kâfî gelmeyen (borçlulara);
7- Ve Kur'ân'ı ve ahkâm-ı İslâmiyyeyi hâkim kılmak için (cihâd eden asâkirîn-i İslâmiyyeye);
8- Ve vatanlarından uzak düşüp elleri mallarına ulaşamadığı için yolda kalmış olan (yolculara) verilir.
Bu farz ve vâcib olan sadakalar, (Allah tarafından bir fariza olarak) yalnız zikredilen bu sekiz sınıfa mahsûstur ve onların malıdır. Bunlardan gayrısına aslâ verilemez. Mâdem bu taksîmât, hiçbir kimsenin müdâhalesi olmadan doğrudan doğruya Allah tarafından takdir buyrulmuştur. Binâenaleyh, herkesin bu taksîme riâyet etmesi vâcibdir. Zîrâ, (Allâhu Teâlâ her şeyi) bildiği gibi, zekâtın nerelere verileceğini dahî (bilir.) Hem O Zât-ı Akdes, (hikmet sâhibidir.) Her şeyi hikmetle yapıp, hikmetinin muktezâsınca hükmettiği gibi, zekâtın kimlere verileceği husûsunda da hikmetinin muktezâsınca hükmetmiştir.” (Tevbe suresi 60)
Yukarıda sayılan sekiz taifenin haricinde, her hangi bir vakıfa veya derneğe zekat düşmez. Zaten bu dernek ve vakıflar parayı kanuni zorunluluktan ötürü “bankada” muhafaza etmektedirler. Banka ise muhafaza edilen bu paraları, faizle fakir ve fukaraya tekrar satmaktadırlar. Bu arada zekatlar, cami ve medrese yapımında da kullanılmaz.
ÇALIK, “ERİK DALI”NI ANMAYAYDI İYİYDİ
Geçtiğimiz günlerdeki AK Parti MKYK üyesi ve Malatya Milletvekili Öznur Çalık'ın şu paylaşımını çok garipsedim: “Virüsün belini kırıyoruz Allah'ın izniyle...
Malatya'da Korona virüsü yenerek sağlığına kavuşan genç kardeşimizi sağlık çalışanlarımız ‘Erik Dalı' şarkısıyla oynayarak taburcu ettiler. Rabbim şifa versin. #EvdeKal tedbirini al güzel günler çok yakın inşallah.”
Yani erik dalı oynamışlar neysede “Allah'ın izniyle” ve “Erik dalı” oyunu, aynı anda geçmesi “Demokles'in inancı”nda olsa gerek.
Selam ve dua ile
Fiemanillah