Lütfen!.. Haddi Aşmayın..
05 Ağustos 2021, Perşembe 11:10-Malatya’da eleştiri kültürü neden yok?!
-Bir kentte her şeyin “dört dörtlük” olması mümkün mü?
-Yorgun görünen yöneticiler neyin işareti?
-Siyasilerin sosyal medya paylaşımlarında ön plana çıkanlar…
-Öznur Çalık’ın yol haritasının farkında mısınız?
- “Bela ve musibetlere” hangi açıdan bakıyorsunuz?
-Haftanın karikatüründe kim var?
Malatya Time Yayın Grubu’nun kuruluşundan bugüne kadar yayınladığımız haber ve yorumlarla ilgili, olumlu ya da olumsuz binlerce-on binlerce eleştiri aldım. Bu eleştirilerin, çok çok büyük bir kısmı beni teşvik eden olumlu eleştirilerdi. Az bir kısmı ise, maalesef farklı mecralara kanalize etmek adına yapılan tenkitlerdi. Malum olduğu üzere uzunca bir süredir Hasbihal köşesinde, haftanın önemli gelişmeleri hakkında fikirlerimi kaleme alıyorum.
Hasbihal köşemizi takip edenler iyi bilirler, bundan önce de bir kaç kez “Polemik gazeteciliği” yaptığımı belirtmiştim. İşin özü; bu köşede yazarlık mesleğimi, eleştiri üzerine icra etme gayretindeyim.
Bazıları bunu ya anlamıyor, ya da anlamak istemiyor. Bozuk plak gibi aynı şeyleri tekrar ederek “Şöyle veya böyle yazman (!) lazım.” ifadelerini kullanıyorlar. Bu tip sözlerle “hadsizlik” yapanları görünce; “Kabili hitap değil” deyip “Galiba beni eski çağlarda meşhur olmuş, Doğu dünyasında aptallığıyla ünlü bir fıkra kahramanı ‘Hebenneka’ zannediyorlar” diyerek, gülüp geçiyorum. Anlayacağınız, bunlara karşı “bir nevi müdara sanatı”yla mukabelede bulunuyorum.
Tahammül edemiyorlar kelimelerime. Malatya’da toz pembe bir tablo çizmemi istiyorlar. Pasif siyaseti “kalite”, kör asayişi “berkemal”, kambur bürokrasiyi “mükemmel”, topal eğitimi ise “zirve” şeklinde tasnif etmemi bekliyorlar. Kendilerini “layuhti” yani “kusursuz” sanan bu güruh, bana şu hikayeyi hatırlattı:
Vaktiyle genç ve yakışıklı bir adam, bir gözü kör, bir ayağı topal ve sırtı da hafifçe kambur bir kızla evlenmiş. Adamın, böyle bir kızla evlenmesini yadırgayan dostu, neden topal bir hanımla evlendiğini sorunca:
“Sokaklarda lüzumsuz dolaşıp durmasın ve kavga ettiğimiz zaman da beni kovalamasın” diye cevap vermiş.
“Ya körlüğü?” deyince de:
“Tek gözü ile, kusurlarımın ancak yarısını görebilmesi için” demiş.
“İyi” demiş dostu, “peki kamburuna ne diyeceksin?”
Kadının kocası da:
“Eee, sen de amma uzun ettin be birader. Bu kadarcık kusur kadı kızında da bulunur.”
BU NEYİN YORGUNLUĞU?!..
Yukarıdaki fotoğrafı, Ak Parti Yeşilyurt İlçe Başkanı Avukat Muhammed Yalçınkaya'nın sosyal medya hesabından aldım. İlk etapta bir taziye evindeymiş gibi görünse de, aslında Tecde Mahallesi'ndeki Ak Parti mahalle toplantısından alınmış bir kare. Her ne kadar fotoğraf her şeyi özetliyor olsa da; bence bir kaç kelamı hak ediyor.
Fotoğrafa ilk bakınca; müthiş bir bıkkınlık gördüm. Aynı şekilde; yorgun, bitkin, sıkılmış diğer kişileri görünce, içim daraldı. Yalçınkaya, Ak Parti ilk kurulduğu zaman birçok insan korku ile yaklaşırken, hiç çekinmeden partiye üye olan ve Malatya İl Gençlik Kolları’nın kurucu başkanı olarak atanmış bir insan. Partisine hiç küsmeden farklı farklı pozisyonlarda görev alan iyi bir siyasetçi. Parti bünyesinde yöneticiler içerisinde yaş itibariyle genç grupta yer alıyor. Sadece Yalçınkaya değil, fotoğraftaki herkesin yüz hatlarında aşırı bir yorgunluk ve bıkkınlık ifadesi ilk etapta göze çarpıyor. Anlık olarak alınan bir kareden bu sonucu çıkarmamın haksızlık olduğunu düşünebilirsiniz. Fotoğraftaki herkeste aynı ifadeyi görünce, haksız olmadığını düşünüyorum. Aşırı yorgunluk ve bıkkınlığın birkaç sebebi vardır.
Birincisi: “Yöneticilerin aşırı derecede yoğun bir programlarının olması.” Bence program seçme ve planlamada büyük yanlışlık var. Bir insan bünyesinin kaldıramayacağı kadar bir yoğunluk var. Yöneticiler mutlaka planlı ve programlı olmalı ve gereksiz birçok programı es geçmeli veya ekiplerinden birini göndermeliler.
İkincisi: “Artık birçok kişi Ak Parti'ye ‘Dava’ gözüyle bakmıyor.” Herkes menfaati kadar partiyle ilgileniyor. Eskiden herkes bulunduğu yerde gücü nispetinde parti için çabalarken, şimdi bütün çaba parti üst yöneticilerine kalmış gibi. Hal böyle olunca, bu yöneticiler program program gezmek zorunda kalıyorlar. Bunun da aşırı bir yorgunluğa sebep olması gayet normal.
DÜĞÜN-DERNEK SEZONU BİTİYOR. NEZAKET ZİYARETLERİNE DEVAM
İkinci yılını da bitirmeye doğru giden Koronavirüs Salgını, siyasilerin sosyal medya paylaşımı yapmalarına imkan vermiyordu.
Sınırlı sayıdaki paylaşımla siyasilerin bir şey yapıp/yapmadıklarını bilemiyorduk. Yaklaşık 2 ay önce kısıtlamalar kaldırılınca, siyasiler bol bol düğün/dernek fotoğrafı paylaşmaya başladı. Özellikle iktidar partisinin üyelerinin bu konuda adeta bir yarış içerisinde olduklarını gördük.
“Oldum olası bu tür paylaşımlara karşı olan birisiyim”. Millet nazarında paylaşılan bir düğün veya sünnet fotoğrafı olumsuz etkiler bırakıyor. Siyasilerin herkesin düğününe, sünnetine gitme imkanları yok. Hal böyle olunca, bir tarafı memnun ederken; bir tarafı küstürmek zorunda kalıyorlar. Ayrıca insanlar bu tür paylaşımları görünce, siyasilerin hizmet yerine, gezme/tozma faaliyetlerine daha fazla ağırlık verdiği hissine kapılıyorlar.
Paylaşımlarda bir başka yanlışlık ise, düğününe katılan kişinin siyasi kimliğine yapılan vurgudur. Bu durumda da millet sadece kendi yakınlarının düğününe katılıyorlar hissine kapılıyor.
Hülasa; bu düğün/dernekler sayesinde, siyasiler bol bol paylaşım yapabiliyor. Lakin bu paylaşımlar faydadan çok zarar veriyor. Bir ay sonra düğün-dernek sezonu kapanacak. “Siyasilerin bundan sonraki paylaşımlarının ağırlıklı konusu ne olur?” diye soracak olursanız “Nezaket ziyareti yaparlar” derim.
ÖZNUR ÇALIK’IN KALDIRDIĞI TOZU YUTARSINIZ
Önümüzdeki olası bir seçimde, muhalefetin en büyük beklentisi “Z kuşağı” dediğimiz yirmili yaşlarda bulunan gençlerdir. Ak Parti her ne kadar “Hayır Z kuşağı bize oy veriyor” şeklinde diretse de; parti içerisinde az sayıda kişi, Cumhurbaşkanı'nın bu konudaki tavsiyesini dinliyor. En azından Malatya özelinde durum böyle.
Sürekli aynı ilçeler, aynı ekiple ziyaret ediliyor. Ziyaret edilen kişiler de aynı desem; sanırım mübalağa etmiş olmam. Çekilen fotoğraflara baktığınızda; ilçe belediye başkanı, ilçe meclis başkanı ve meclis üyeleri. Bununla birlikte az sayıda Ak Parti’ye oy veren elli yaş üzeri birkaç kişi. Gördüğüm kadarıyla kimsede “Kaybettiğimiz oyları nasıl toparlayabiliriz?” veya “Oyumuzu nasıl artırabiliriz?” şeklinde ne bir sorun, ne de bir endişe var. Sanki “İnceldiği yerde kopsun” der gibi bir hava seziyorum. İsterseniz; Bülent Tüfenkci, Hakan Kahtalı veya Ahmet Çakır’ın sosyal medya hesaplarına bakabilirsiniz.
Bir de Öznur Çalık’ın sosyal medya hesabını kontrol edin. Evvela farkına varacağınız ilk şeyi ben söyleyeyim: Kurumsallık ve profesyonellik.. Buna şahit olduktan sonra, Öznur Çalık’ın sosyal medya hesabından aşağı doğru inin. Dikkatinizi çekecek olan karelerde; kucağında çocuk bulunan, gitar çalan gençlerin eğlencesine ortak olan, Malatya’da devlet büyüklerine ev sahipliği yapan veya bir günde birkaç ilçede “68 kuşağı”ndan tutun da, x,y,z gibi bütün kuşaklara mensup insanın bulunduğu, partinin misyonunu anlatan portreler görürsünüz.
Şimdi bunları yazdıktan sonra “tamam da…” diye söze başlayanlar olacak. Bu işin lamı cimi yok. Yarın çok geç olabilir. Öznur Çalık önümüzdeki süreçte siyaseten ivme kazanırken, parti içindeki rakipleri “nal” toplayabilir. Benden söylemesi...
(İlgilisine küçük bir not: Malatya basınında Öznur Çalık’a en sert eleştirileri yönelten biri olarak, bunları söylüyorsam, Ak Partili diğer yetkililer ayağını denk alsın.)
BELA VE MUSİBETLERE BU AÇIDAN BAKMAK LAZIM!..
Bu kainatı “tekvini” kanunlarla idare eden Allah; beşeri de kitap ve sünnetten ibaret olan “teklifi” kanunlarla idare etmeyi irade etmiştir. Böylelikle insanlığın, alemdeki nizama ayak uydurmasını hükmetmiştir. Maatteessüf beşer kitap ve sünnete uymayarak; alemde fesada sebebiyet vermiştir. İşte maruz kaldığımız bela ve musibetler bunların neticesidir. Bakınız Peygamberimiz (a.s.m) bu hususta ne diyor: Abdullah ibn-i Ömer (r.a) tarafından rivayet edilmiştir:
Rasûlullâh (sav) bize yönelerek şöyle buyurdu:
“Ey Muhacirler cemâati!
Beş şey vardır ki, onlarla mübtelâ olacağınız zaman Ben sizlerin o şeylere erişmenizden Allâh’a sığınırım. Onlar şunlardır:
1- Bir milletin içinde zina, fuhuş ortaya çıkıp nihayet o millet bu suçu alenî olarak işlediğinde, mutlaka içlerinde taun hastalığı ve onlardan önce gelip-geçmiş milletlerde vuku bulmamış hastalıklar yayılır.
2- Ölçü ve tartıyı eksik yapan her millet mutlaka kıtlık, geçim sıkıntısı ve başlarındaki hükümdarların zulmü ile cezalandırılırlar.
3- Mallarının zekâtını vermekten kaçan her millet mutlaka yağmurdan menedilir (kuraklık cezası ile cezalandırılır) ve hayvanları olmasa (Allâh hayvanlara acımasa) onlara yağmur yağdırmaz.
4-Allâh’ın ahdini (emirlerini) ve Rasûlün sünnetini terk eden her milletin başına, mutlaka Allâh kendilerinden olmayan düşmanı musallat eder ve düşman o milletin elindeki-avucundakilerin bir kısmını alır.
5- İmamları (yâni devlet adamları) Allâh’ın Kitabı ile amel etmeyip Allâh’ın indirdiği hükümlerden işlerine geleni seçtikçe, Allâh onların hesabını kendi aralarında görür.” (İbn-i Mâce, Fiten, 22)
Selam ve dua ile
Fiemanillah…