“MALATYA’YA KAYYUM” DİYORLAR!..
26 Ağustos 2019, Pazartesi 06:40
(Sesli Makale)
Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Selahattin Gürkan, göreve geldiğinden beri çeşitli senaryolarla anılır oldu. Son senaryo ise bir hayli uçuk… Mardin, Diyarbakır ve Van büyükşehir belediyelerine kayyum atandıktan sonra, sıranın Malatya Büyükşehir Belediyesi'ne geldiğiyle ilgili senaryo, siyaset senaryoları içinde bir hayli dikkat çeken cinsten. Kim bilir belki de bu senaryo ve iddia birilerinin “temennisi”dir!..
Yapılan tüm senaryolara bir senaryo da benden olsun: Yüzde yetmişe yakın bir oy oranıyla Malatya Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğuna oturan Selahattin Gürkan'ın yaptığı açıklamaları ve medyaya yansımasını bahane eden Malatya merkezli bir takım milletvekilleri; Selahattin Gürkan hakkında “ihraç” talebinde bulunacaklar. Ahmet Davutoğlu'na yakın olan bu vekillerin talebi, AK Parti Genel Merkezi tarafından geri çevrilince; bu konuyu bahane eden mezkur vekiller, AK Parti'den istifa ederek, Ahmet Davutoğlu'nun kurduğu partiye geçecekler. Yani AK Parti'de beklenen kırılma; Malatya'da başlayacak. Olur mu olur?
BUNLAR KİNAİYYATI BİLMİYOR MU?
Geçtiğimiz hafta Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan'a “2 milyonluk işi 20 bine nasıl yaptı!?” şeklinde soru soranların “Bu iddia mesnetsiz” şeklindeki itirazlarını gündeme getirmiştim. Bu konuyu Selahattin Gürkan'a sorduğumda ise şu şekilde cevap aldım: “Murat bey, bu konuyu Elazığ'da yerel bir televizyona yaptığım açıklamada gündeme getirmiştim. Şöyle ki; Güngör Caddesine asfalt yapılacaktı. Arkadaşlar bunu ihale etmek istediler. Ben de Güngör Caddesi'nin alt yapı sorunu olup olmadığını sordum. Bana alt yapı sorununun olmadığını söylediklerinde; ‘O zaman ihale etmeye ne hacet var? Kendi imkanlarımızla bu işi daha ucuza mal edebiliriz.' şeklinde cevap vermiştim. Bu durumu ise ‘İki milyonluk işi 20 bineyaptık” şeklinde ‘kinaiyat' kabilinde ifade etmiştim. Kinaiyat sanatını bilmeyenler ‘Vay 20 bin liraya ihale mi olur?' şeklinde bir hesap hatasına düştüler. Halbuki biz orada vatandaşın parasını “çar-çur” etmediğimize vurgu yapmıştık. Mesela size birisi “Filan adamın evinin önünde kül eksik olmaz” dese, bu sözden anlatılmak istenen adamın çokça cömert ve misafirinin bol olduğudur.. Yoksa kastedilen mana adamın evinin önündeki kül değildir. Belki de ortada kül-mül de yoktur. İştebu sözü duyup ta adamın evinin önünde kül arayanlar nasıl yanlışa düşüyorlarsa, bizim kinaiyyat kabilinde söylediğimiz bu sözden de; 20 bin üzerinde hesap yapanlar aynı hataya düştüler.
MEHMET ÇINAR'IN ÜÇ ÖZELLİĞİ
Malatya Time'da röportajlar zinciri devam ediyor. Battalgazi Belediye Başkanı Osman Güder'den sonra Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar ile röportaj yaptım. İşte tespit ettiğim üç özellik:
Birincisi: “Herkese çalıştığının karşılığı vardır” inancıyla hareket ediyor.
İkincisi: Mesaisini “tanzim” etmeye çok önem veriyor. Yani “planlı” ve “programlı” çalışıyor.
Üçüncüsü: Sonuç odaklı olduğundan, “müspet” netice gelmesi için; ekibine karşı çok “otoriter”.
TÜFENKÇİ DEDİ AMA
Kurban Bayramı'ndan önce eski Gümrük ve Ticaret Bakanımız Bülent Tüfenkçi ile söyleşi yapma imkanı bulmuştum. İstanbul'dan Malatya'ya uçuş sayısının azalması ve aktarmalı uçuş denilen “çileyi” gündeme getirmiştim. Sayın Bakan ise çeşitli görüşmeler yaptığını ve Kurban Bayramı'ndan sonra uçuşların “rutine” gireceğini söylemişti. Bayramdan sonra geldiği halde hiçbir değişiklik olmadı. Buradan Sayın Bakanımıza tekrar “hatırlatma” yapalım dedim.
ADABIM EL VERMİYOR
Geçtiğimiz günlerde WhatsApp denilen uygulamadan bana habire yukarıdaki fotoğraf karesini gönderdiler. Sanki Ahmet Çakır ve Selahattin Gürkan'ın aynı karede olmasını ben istemiyormuşum gibi; bir algıya kapıldım(!). Aslında bu fotoğraf karesini görünce aklıma “Seyis ile ağanın hikayesi” geldi. Lakin adabım müsaade etmediğinden ötürü, burada o hikayeyi yazmaya utandım. İsteyen Google arama motorunda bu hikayeye ulaşabilir. Arzu ettiğim manzara Malatya'da temsil yetkisi olan kişilerin tek ruh şeklinde “sinerji” oluşturmaları ve Malatya'ya katma değer sağlamalarından yanadır. Fakat yapılan hatalar varsa, bunu da “sümenaltı” etmek yanlıştır. Doğruları bulmak için elbette tartışmalıyız. Fakat asla ve asla haddi aşmamalıyız.
Hasılı: Madem seçimden önceki birlik ve beraberliğinizi tekrar sağlamak için çaba sarf ediyorsunuz ve bunu da fotoğraf kareleriyle tescilliyorsunuz. O halde kamuoyunu bunca zamandır neden rahatsız ettiniz?
CEVAP BEKLEYEN SORULAR
Pensilvanya'daki soytarıyı ziyaret için belediye imkanlarıyla tam “17” defa Amerika'ya uçan; 2014 yılından sonra da kendini gizlemek için Malatya grubu ile birlikte hareket eden “kripto” hain kim? Bu sorunun cevabını yetkililerden bekliyorum.
ELLAH MI, ALLAH MI?
Sosyal medyada çeşitli paylaşımlar yaparak dikkatimi çeken Ersin Miman hocaefendiye, tetkik etmesi için Semendel (Tahşiye) Yayınevi'nin neşrettiği bazı kitapları göndermiştim. Aylar sonra tarafıma gönderdiği bir linkte video çalışması vardı. Videonun muhteviyatı ise gönderdiğim kitaplarda “Lafzullahın” neden “Ellah” şeklinde yazıldığına dair yapılan bir itirazdı. Onca kitap hakkında zannımca müdakkik ve muhakkik olduğuna kanaat getirdiğim bir hocaefendinin; itiraz etmek için bula bula bunu bulmasını açıkçası garipsedim.
Evvela: Muhterem hocam! Videonuzda uzun uzun anlatmışsınız. Fakat sözü uzatmak onu ilmî yapmıyor. Sözün güzelliği kısalığındadır. Size kısa bir cevap vereceğim.
Saniyen: Videonuzun özeti şudur; “Lafzullah'ın başındaki Elif ne tam “E”dir, ne de “A”dır. Öyle ise “A” dır” diyorsunuz. Böyle bir mantık var mıdır?
Salisen: Sizin de malumunuz olduğu gibi, “Latin” harfleri “Arapça” mahreçleri karşılama hususunda noksandır. Çünkü “Latin” harfi başka bir alfabeye aittir. Arapça harflerin çıkışlarını karşılaması ise asla mümkün değildir. O sebepten “Bir harf tam olarak karşılar” diye bir şey söyleyemeyiz. Ancak biz şu anda Latin harflerini kullandığımız için; burada doğruya en yakın harf hangisi ise onu söylüyoruz.
Rabian: Hocaefendi ısrarla Lafza-i Celal'in “A” harfi ile yazılması gerektiğini iddia ediyor. Lafza-i Celal'in başındaki harf “Elif” harfidir. “Elif” harfi adından da anlaşılacağı gibi “E” ile yazılır. “Elif”i “Alif” diye mi yazıyorsunuz ki; Lafza-i Celal'i de “Allah” diye yazıyorsunuz? Bu boş ve basit ve insaf ehline yakışmayan bir tartışmadır. Gayet açık bir konudur, anlaşılmayan bir yanı da yoktur. Basit bir örnek vermek gerekirse; “Allah-u Ekber” diye yazıyorsunuz. O zaman bu mantıkla hareket edilecekse “Ekberi”i de “A” ile yazın. “Allah-u Akber” olsun. Siz ne zaman bütün “Elif”leri “A” diye yazarsanız; o zaman sizin mantıklı ve tutarlı olduğunuzu söyleyebiliriz. “Elif”in adı da dâhil olmak üzere bütün “Elif”leri “E” ile yazıyorsunuz, ama Lafza-i Celal'e gelince “A” ile yazıyorsunuz. Aslında “Elif” ile ilgili örnekleri çoğaltabiliriz: El-veda, El-kitap, El-kalem, Ender, Ekrem, Esbap, Ene… Demek “Elif” “Elif”tir, Lafza-i Celal de “Ellah”tır.
Not: Türkçede bütün elifler “E” harfiyle yazılır (tabi ne gariptir ki Lafza-i Celal hariç. Bizim itirazımız da bunadır zaten) Ancak “Ahsen” gibi Elif'den sonra kalın bir harf gelirse, bir tek o zaman “A” ile yazılıyor. Gerçi bu da tartışabilir ama bizim derdimiz “Ellah”ın adı. Gerisi bizi çok ilgilendirmiyor.
Hamisen: Latin harfleri mahreç itibarıyla noksandır. Maksadımız bu harfleri düzeltmek değil, belki sadece “Ellah”ın adını kurtarmaktır. Diğer kelimeler çok önemli değil ama ısrarımız “Lafzullah”ı doğru telaffuz etmek ve nazarları bu konuya çekmektir. Eğer siz “Lafzullah”ın başındaki “Elif”i “A” diye yazarsanız insanlar bunu kalın “A” şeklinde okur. Elif harfi ise ince okunur. Elif, ancak uzatıldığında kalın A olarak okunur. Dolayısıyla bunu kalın “A” şekliyle telaffuz edenler sanki başındaki Elif'i uzatıyor gibi okurlar. Elif uzatıldığı zaman ise soru anlamını ifade eder. Uzun Âllah-u Ekber diye okunduğunda “Allah büyük müdür?” manası çıkar. Bu ise tehlikelidir. Hatta bazı alimler buna “Küfür sözüdür” diyorlar. Burada mücadelemiz “Lafzullah”ın bozulmaması yönündedir.
Bu arada Karilerden delil getirmişsiniz hepsi Lafza-i Celal'i ince okuyor. Doğru şahidler getirmişsiniz ama size şehadet etmiyorlar. Bir şahid de ben size söyleyeyim. En basit bir kıraat kitabına bakarsanız “Elif” üstünlü olduğunda E şeklinde okunur diye yazar. “Elif”in “A” diye okunduğunu hangi kitapta gördünüz?
Sadisen: Bu hatanın kaynağı bir bilgi eksikliğidir. Bizim kullandığımız alfabe, Türkiye'de harf inkılabı yapıldığında bu harflerin hepsi İngiliz mahreciyle Türkçe 'de kullanılmadı. “A” simgesi ile gösterilen harf İngilizce 'de ince bir harftir ve “Ey” şeklinde okunur. Yazarken “A” diye yazılır ama okunurken “Ey” diye okunur. Mesela “E” harfi de “i” harfi diye okunuyor. Lafza-i Celal, İngilizce ‘de Allah diye yazılır. Tüm dünyada bu böyledir. Ama Türkçe ‘de böyle değildir. Örneğin İngilizce “Abubaker” diye yazılır, “Ebubekir” diye okunur. “A” harfi “E” diye okunur, “E” harfi de “İ” diye okunur. “Karem” diye yazılır “Kerim” diye okunur. “Omar” diye yazılır, “Ömer” diye okunur. Hatta sizin gibi bu hataya bazı “spikerler” de düşüyorlar. İngilizce yazılan karakteri Türk ağzıyla okuyorlar.
Selam ve dua ile
Fiemanillah