“Millete akıl dağıtılırken onlar neredeydi?”
18 Şubat 2024, Pazar 12:43Adam ışıksız kavşakta aracıyla sağa dönecek. Soldan gelen bir araç var.
-“Adamı riske etmeyim, bekleyeyim geçsin. O geçince döner devam ederim.” Diye bekliyor. Ancak soldan gelen araç kavşağa geldiğinde bu tarafa dönüp devam ediyor. Sinyal sepet yok. Bekleyen de salak konumuna düşüyor. Kaybedilen zamandan dolayı sinirleniyor. Başlıyor söylenmeye:
-“Taş devrinden mi kaldın ulan! Millete akıl dağıtılırken sen tuvalette miydin”
***
Taş devri. Cilalı taş devri. Maden devri. İşlenmiş maden devri. Madende grizu patlaması devri. Madende toprak kayması devri.
İstersek bir sürü devirler uydurabiliriz. Öyle ya. Dilin kemiği yok. O dönemlere ait de belge, evrak yok. Döşen gitsin.
Tarih, bilhassa en eski tarih Batılıların dünyaya hediyesidir. Tarihin bilinen ve günümüze aktarılan kısmının öncesi merak konusu olunca “uydurulmuş” bir sürü vıttırvızık.
“Uydurulmuş” diyorum. Çünkü o dönem ile ilgili tek bilgi kaynağı din. Dini kaynaklar baz alınıp bir tarih öncesi tarihi yazılmış olsa “dini tasdiklemiş olacaklar”. Oysa kafaları karıştırıp dinden uzaklaştırmak onların hedeflerine daha uygun. Bu sebeple de hiçbir dayanağı olmayan uydurma bilimsel araştırmalarla bir tarih öncesi tarih yazdılar. Onlara göre insanlık ateşi bile çok uzun zaman sonra düşen bir yıldırım sebebiyle öğrenmişti. Uzun yıllar ateşi tanımadan(!) üşüyerek(!), eti çiğ çiğ yiyerek(!) yaşayan insanlık uzun yıllardan sonra yıldırım düşmesi ile ateşle tanışmışmış.
Onlara göre hayvancılık da çok sonraları keşfedilmiş. Oysa Kur’an-i Kerim’den öğrendiklerimize göre Hz. Adem’e hayata dair bütün bilgiler öğretilmişti. Hz. Adem’in çocuklarının Allah’a kurban kestikleri anlatılıyordu. Tevrat’ta da Hz. Adem’in çocuklarından birinin çoban olduğu; yani hayvancılığın çok iyi bilindiği, diğer çocuğunun da çiftçi olduğu; yani tarım bilgisine insanın haiz olduğu zikrediliyordu.
Bazı müzelerde taş devrinden kalan “ok ucu, balta” vs. örnekler ve balmumundan özenle yapılmış, dönemin bi şeyden habersiz, bilgisiz, kültürsüz, saçlı, sakallı insanları da heykeller ile de tasvir edilmiş örnekler mevcut. Doğru mudur? Doğrudur!
-“Haydaaa! Ersoy Baba ne anlatıyordun, şimdi ne diyorsun?“
Şunu diyorum. O taştan yapılan ok ucu ve baltalar, bıçağımsı malzemeler şimdi de kullanılıyor ve şimdi de o şekil çıplak dolaşan insanlar Afrika steplerinde ve Güney Amerika ormanlarında kabileler halinde yaşamaktadırlar. Uydu ve dron görüntüleriyle tespit ediliyorlar.
İnsanlık ne kadar bilgi ile donatılmış olursa olsun, kendini Allah’ın ikram ettiği bilgi ve donanımdan uzak tutan “odunu, tuvalet terliğini insana tercih eden bir kesim var. Bunlar bilgi saklayarak, gerçekleri gizleyerek ve uydurmaları, yalanları esas kabul ederek yaşıyorlar. Bu tür insanımsı yaratıklar gözün gördüğü gerçekleri bile eğip büküp reddetmekte, kendi kabullerini yaşamakta ve diğer insanları da buna zorlamaktadırlar.
Kimyasal silah yalanlarıyla Irak’ta 1.5 milyon insanı katledenlerin Gazze’de, Filistin’de yapılan katliamı bastıran yalanlarında, Almanların Yahudi katliamı yalanlarında hep onları gördük.
O kavim tarihleri boyunca yalanı, ihaneti, kaypaklığı esas alıp yaşamış, kendilerine gönderilen peygamberlere karşı çıkmış bir kavim. Onlarla yaşayıp onları tanımaya başlayan halklar, ülkeler çok fazla tahammül gösterememiş ve yanlarından kovmuşlardır.
Yaşadıkları, iş kurup ticaret yaptıkları topraklardan kovulmak çok ağırlarına gideceği için kovulmadan ya da cezalandırılmadan önce o toplumlardan gelecekte olması muhtemel o fiillerin intikamını şimdiden ala ala yaşarlar. Onların çocuklarını törenlerle katleder, kanları ile banyo yapar, ekonomilerine kene gibi yapışıp emerler. Öyle kitlenirler ki söküp atmak bile adeta imkansızdır.
Tv’lerde Yahudilerin İsrail’i protesto gösteri haberleri yayınlanıyor. Görüntüleri iyi izleyin. Ellerindeki pankartlara, fotoğraflara iyi bakın. Protestocuların, isyancıların ellerinde Hamas’ın elinde esir olanların resimleri var. Esir takası yapmadıkları için İsrail hükümetini protesto ediyorlar. Katliam umurlarında bile değil.
Gazze katliamından bu yana Dünyada Yahudi mallarına boykot var. Ülkemizde boykotu destekleyen bütün tv kanallarında da Yahudi mallarının reklamları kırla gidiyor. Biz ürünleri almayarak boykot yaparken tv kanallarımız onların indirim ve kalite vurgulu reklamlarını yayınlayarak hem boykotun kırılmasını sağlıyor hem de kanlı paraları ceplerine indiriyorlar. O kanallarda Cuma sohbetleri yapan hacımız, hocamız da çıkıp “bu reklamları yayınlamak haramdır!” Diyemiyor.
Boykotun bir de başka yüzü var. Bazı gerçekleri açığa çıkaran yüzü.
“Yerli ve Milli ürünlerin kalitesi”
Hemen tüm milli ve yerli ürünlerimiz Yahudi mallarının kalitesinin çok altında bir kaliteye sahip. Yıldır üretim yapan bu firmalarımız eziklikten ve aşağılık kompleksinden midir bilinmez ürünlerini hiç geliştirememiş. Çok düşük kalitede. Piyasanın kendilerine döndüğü böyle bir zamanda tüketicinin gözünde kalitesizliği sebebiyle kalıcı olarak kötü duruma düşüyor.
Bir bulaşık makinası deterjanı almak durumunda kaldığınızda Yahudi malları ile hemen hemen aynı fiyata satılmasına rağmen aynı sonucu alamamak boykotun delinmesine sebep olabiliyor.
Ancak bardaklarımız makinadan çıktığında pırıl pırıl parlamıyor diye boykotu kırıp Yahudi malına yönelmek bir çocuğun ölümüne daha sebep olmaktır. Varsın parlamasın bardaklarımız. Ancak bu durumda kardeşi katledilmiş Gazzeli çocuğun dediğini diyebilmeliyiz:
-“Elhamdulillah”
***
Geldik yine yazının sonuna.
Haftanın fıkrası yazımızın konusuyla alakasız. İlişkilendirmek için kendinizi zorlamayın. Okuyun. Gülüp geçin.
Dünya Genetik Projeler Yarışması yapılıyormuş. Tüm ülkelerden genetik profesörleri yarışmaya çalışmaları ile katılmış. İlk Fransız profesörün çalışmasının başına gelmişler. Jüri başkanı çalışmasının ne olduğunu sormuş. Fransız profesör başlamış anlatmaya:
-"Ben inek genleri ile tavuk genlerini birleştirdim. Ortaya çıkan mahlukatın eti kırmızı et kadar lezzetli, beyaz et kadar sağlıklı oldu" demiş.
Ardından diğer çalışmaları ülke ülke gezmeye başlamışlar. Sıra gelmiş Türkiye'den Karadenizli profesöre. Jüri başkanı:
-"Sizin çalışmanız nedir?" diye sormuş.
Profesör anlatmış:
-"Ben karpuz genleri ile hamamböceği genlerini birleştirdim!"
Birden tüm jüri üyelerinden bir kahkaha kopmuş ve başkan Karadenizli profesöre:
-"Bu çalışma ne ise yarar ki?" diye sormuş.
-"Acayip ise yarıyor, karpuzu kesiyorsun, çekirdekleri kaçışıyor!
***
Kalın sağlıcakla.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.