Mimarlar Odası, camiyi neden istemez?

-Mimarlar Odası’nın itirazında bir bit yeniği mi var?
-“Yapılması planlanan caminin” önündeki engel ne?
-EYT’nin “Ak Parti’ye desteği” oldu mu?
- Elden gidince “hangi” nimetin kıymeti anlaşıldı?
-“Ek bütçenin mihmandarı” kim?
- Gezer’e, niye “cevap” vermiyorsunuz?
- İyi Parti’deki “Tanrıverdi gelişmesine” dair izlenimlerim…
- Neden, “Turgut Özal Üniversitesi’ni” yazıyorum?..
- İnternette “fake hesaplarla şahsıma” da saldıran kim?
-MTÜ, “Olumsuzluklarla anılan Üniversite” olmaya devam edecek mi?
-“Nitelikli dolandırıcılara” karşı uyarıyorum! Dikkat edin!..
-Fiskos Masası’nda hangi konular var?
-Haftanın karikatürlerinde ne var?

***

Cami hususunda, en “talihsiz” şehirlerden biri Malatya’dır. Şehrin merkezinde Yeni (Teze) Cami ile Söğütlü Camii’nden başka büyük camimiz yoktur.

Elazığ’daki deprem sonrası hasar gören Yeni Cami’nin restorasyonu sırasında, Söğütlü Camii açıktı. Orası da, özellikle Cuma namazlarında yetersiz kalıyordu. Cemaat, karda-kışta sokaklarda namaz kılmak zorunda kalıyordu. Bundan kat-ı nazar, iki cami açık dahi olsa, yine de cemaat camilere sığmayarak, yollara taşıyor.

Camilerin topluma kattığı kıymete de dikkat çekmek isterim. Peygamberimiz (a.s.m)’ın hadisi şeriflerine baktığımızda, şehirlerin camiler etrafında inşaa edilmesi esas alınmıştır. Hatta camiden uzak olan ev ve hane sahiplerini teselli etmek için Peygamberimiz (a.s.m), camiye veya mescide giden Müslümanların attığı her adımın, Allah nezdinde çok kıymetli olduğunu; yüzlerce hadis-i şeriflerinde beyan etmiştir. Mesela Abdullah B. Ömer'in bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Sizden biri güzelce abdest aldıktan sonra, sadece namaz kılmak için mescide gitmek üzere evinden çıkarsa, mescide girinceye kadar (attığı her adımla) sol ayağı bir günahını siler, sağ ayağı da bir sevap yazar.”

İslam medeniyetinde camiler, hayatımızın ve şehirimizin tam merkezinde yer almaktadır. Mesela Mescid-i HaramMekke’nin tam merkezindedir. Keza Mescid-i Nebevi ise Medine Şehrinin tam merkezinde yer almaktadır. Osmanlı’da da durum böyledir. Fatih Sultan Mehmet Han Hazretlerinin İstanbul’u fethetmesinin akabinde, Yarımada dediğimiz “sur” içine, üç yüzden fazla cami yapılmıştır. Bunlardan bir kısmı Selahattin Cami statüsünde olduğu gibi, klise olan Ayasofya dahi camiye çevrilmiştir.

Malatya şehir merkezinin en büyük eksikliği olan caminin yapılması için, Malatya Büyükşehir Belediyesi tarafından bir adım atılmaya çalışılıyor. Bu güzel adıma, geçtiğimiz günlerde zevzek bir itiraz (!) geldi. Mimarlar Odası Malatya Şube Başkanı Yunus Emre Fidanel, caminin getireceği trafik yükünü bahane (!) ederek; caminin o lokasyona yapılmasına seküler bir yaklaşımla itiraz etmiş. Etmiş etmesine de, çözümünü göstermiş olsa ne alâ... Çözüm üretmek yerine itiraz edilmesine, benim de bir itirazım var. Yapılması planlanan caminin trafik yükünü artıracağını söyleyen Mimarlar Odası, hemen yan taraftaki Malatya Park AVM’nin bile trafiği etkilemediğini görmez mi acaba?

Kimse kusura bakmasın... Ben Mimarlar Odası’nın itirazında bir bit yeniği arıyorum. Ülkemizin dört bir yanında yapılması planlanan ne kadar önemli proje varsa, İrab’da mahalli olmayan Mimarlar Odası hemen karşı çıkıyor. Ülkemize büyük değer katan projelere itirazlarıyla dikkat çeken Mimarlar Odası’nın, ne yapmaya çalıştığını anlayan beri gelsin.
Velhasıl-ı kelam; Yapılması planlanan cami, birilerinin gözünü batmış olacak ki, Mimarlar Odası Malatya Şubesi de hemen konuyu dillendirmiş.

EYT, AK PARTİ’YE DESTEĞİ ARTIRDI!..
 
“Paranın dini, imanı yok!”  derler, “Aradan geçen vakit de bu sözü bir daha tasdik ve tercüme etmiş oldu” desem yeridir. Düne kadar “AK Parti’ye oy vermem…” ya da AK Partili olup da “Eğer EYT çıkmazsa oy-moy yok” diyenler, şimdilerde “Acaba Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yeniden kazanır mı?” sözleriyle Ak Parti’nin derdiyle dertlenir olmuş.

Şöyle ki; İzmir’de ikamet eden bir tanıdığımın, AK Parti ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan aleyhinde konuşmalarına birçok kez denk gelmiştim. Yine bir araya gelince, mezkur sorunun akabinde “Kemal Kılıçdaroğlu İslam düşmanı” demeye başladı. 

Aynı gün Ak Parti aleyhinde konuşan başka bir tanıdığım ile konuşurken, benzer reaksiyonu gördüm. 

Demem o ki; “EYT, Ak Parti’ye çok yaradı ve yarayacak…”

 
ELDEN GİDİNCE, NİMETİN KIYMETİ ANLAŞILIR

“Her şey zıddıyla bilinir” şeklinde güzel bir tespit vardır. 

Elindekinin değerini bilmek, empati duygusuyla hareket etmek ve ni’metin ni’met olduğunu idrak etmek; ancak o şeyin yokluğunu tasvir etmekle mümkündür.

Bu tespiti hatırlatmamdaki sebep; geçtiğimiz hafta Malatya’da gördüğüm manzara ve şahit olduğum söylemlerdi. 

Siyaseti bilen ve temsil yetkisi olan herkesin, adeta paçaları tutuşmuş gibiydi.

Sebebi ise “Ak Parti MKYK üyesi ve Malatya Milletvekili Öznur Çalık, siyasetten soyutlanırsa, halimiz nice olur!” demeleridir.
 
EK BÜTÇENİN MİHMANDARI, ÖZNUR HANIMMIŞ!..

Gerçekten de TBMM’ye her gidişimde, en yoğun ziyaretçisi olan ve genelde ilçe Belediye Başkanlarının toplu halde uğradıkları makamın, Öznur Çalık’a ait olduğuna çokça şahitlik etmişimdir. 

Öznur Çalık’ın en önemli özelliklerinden biri de; devleti, siyaseti ve siyasetin işleyiş şeklini iyi bilmesidir. 

O sebepten ötürü 20 küsur yıllık siyasi tecrübenin verdiği dostluk ve bağlantılarla, beklentileri şip-şak çözmesi; büyük takdir görüyor.

Sözün burasında bir örnek vermek isterim: Görüştüğüm belediye başkanlarından aldığım bilgiye göre; geçtiğimiz hafta, Maliye Bakanlığından ilçe belediyelerine ek bütçe gelmesinin mihmandarı Öznur Çalık’mış. 

GEZER’E, NİYE CEVAP VERMİYORSUNUZ?
 
Ünlü bir Fransız yazarına, “Bir politikacının yaşayıp, yaşamadığı nasıl anlaşılır?” diye sormuşlar. O da “Ağzına bakacaksınız. Kapalıysa, ölmüş demektir!..” ifadelerini kullanmış.

Yukarıdaki anekdotu aktarmanın sebebi, DEVA Partisi’nin kurucular kurulunda bulunan Prof. Dr. İbrahim Gezer’in yürüttüğü siyaset ve onun karşısında çaresizce sessiz kalanlardır. Sayın Gezer, bu günlerde, Malatya’da hemen herkesin diline adeta “pelesenk” olmuş durumda. İbrahim Gezer, sosyal medyadaki kanalında, hazırladığı kısa videolarla, AK Partilileri rahatsız ederken; muhalefetin de yüreğine su serpiyor. Ben Prof. Dr. İbrahim Gezer’in, şu anda yapmış olduğu siyaseti, süper ligde oynayan ve gittiği her takıma “sadakat” yemini eden profesyonel bir futbolcuya benzetiyorum. Bu bakış açısından dolayı “İbrahim Bey siz de AK Parti’de siyaset yaptınız. Eleştirdiğiniz konuların çoğu, sizin AK Parti’de aday adayı olduğunuz döneme ait. Biraz insafsızlık yapmıyor musunuz?” diyemiyorum. Çünkü ben de olaya profesyonelce bakıyorum. 

Peki, başta Ak Parti il Başkanı İhsan Koca olmak üzere, AK Parti’de siyaset yapanlar, hal-i hazırda da AK Parti’nin kendilerine sunduğu bütün imkanların hatırına, kimse Prof. Dr. İbrahim Gezer’in nanik hareketlerine, meddah bir cevap veremiyor mu? 

Yoksa mevta mı oldular?

İYİ PARTİ’DEKİ TANRIVERDİ GELİŞMESİ!..

“Uzayan kol bizden olsun” şeklinde manidar bir söz vardır. Bu sözün anlamı; işinde yükselecek, makamında terfi alacak veya siyasette ilerleyecek biri varsa, bizden olsun anlamına gelmektedir. O kişinin elde edeceği kariyer, bizde bir sinerji oluşturacaktır. Bu da yek vücut hareket etmekle mümkündür. 

Yukarıdaki sözleri etmemin sebebi, geçtiğimiz günlerde aldığım bir haberle ilgilidir. Malatyamızın tanınan ismi Hikmet Tanrıverdi, İYİ Parti’ye geçmiş.

Kamuoyunda “sansasyonel” bir etki yapan bu gelişmeye, kimileri ırgalandı, kimileri üzüldü, kimileri de sevindi. Taaccübünü gizleyemeyenlerin de varlığı azımsanacak kadar fazla oldu. Lakin ben konuya “Uzayan kol bizden olsun” mantığı ile bakıyorum.  

Doğruyol Partisi günlerinden bugüne kadar İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’le diyaloğunu koparmadığını bildiğim Sayın Hikmet Tanrıverdi’yi tebrik ediyor, aldığı bu kararın hayırlı olmasını diliyorum.

 
NEDEN, TURGUT ÖZAL ÜNİVERSİTESİ’Nİ YAZIYORUM?.

Geçmişte, “Malatya’ya ikinci bir üniversite kurulmalı veya kurulmamalı” tartışmaları önemsediğim konulardan biriydi. Kurulduğu günden bugüne kadar da Turgut Özal Üniversitesi’nin başarı çıtasını yükseğe çıkarması için, elimden geleni yapma gayreti gösterdim. Daha başlangıçta, herkes Aysun Bay Karabulut ismine karşı çıkarken, destek verilmesi gerektiğini savunanlardan biri oldum. Ne zaman ki Aysun Bay Karabulut’un kendi çıkarlarını, kamunun üstünde tuttuğunu gördüm, o anda karşısında durdum. Sözlerime itimat etmeyen varsa; arşivlerden eski yazılarımı çıkarabilir. 
 
Şimdiki yönetimle alakalı da “olumlu” görüşlerim çok daha fazla. Eleştiri yaptığım tek taraf, geçmişte suç işlemiş tiplerin, yaptıklarının yanına kâr kalıyor olmasıdır. Bu konuda sadece benim değil, kamuoyunun da ciddi beklentileri var. İnsanlar “Adı skandallarla anılan bir kurumda, suç işleyenlere ne olacak acaba? Ellerini kollarını sallaya sallaya aramızda gezmeye devam mı edecekler? Makamlarını koruyacaklar mı?” gibi sorular soruyor birbirine.

Gazeteci olmamız hasebiyle, bize en çok sorulan sorulardan bir tanesi de, Turgut Özal Üniversitesi oluyor. Buranın marka değerini arttırmak hepimizin görevi. Buraya katacağımız her artı, şehrimize daha büyük bir artı olarak dönecektir. Bu sebeple hepimiz elimizi taşın altına koymak zorundayız. Başta üniversite yönetimi, suçlulara gerekli cezaları vererek veya verilmesini sağlayarak, buna önayak olmalı. 
 
SORULAR DA ÇOK, BİLGİ AKIŞI DA!..

Biraz önce belirttiğim gibi gazeteci olunca, sorularla birlikte bilgi akışı da bir hayli fazla olur. Küçük bir cep telefonunun içine sığdırılmış ayrı bir dünyamız vardır bizim. Her türlü bilgi, her çeşit kanaldan ulaştırılır. Mümkün olduğunca bunları iyi bir süzgeçten geçirip, fayda sağlayacak şeyleri yazmaya gayret ediyorum. Turgut Özal Üniversitesi de aynen böyle. Her çeşit kanaldan değişik değişik bilgiler geliyor şahsıma. Anladığım kadarıyla işler pek rayında gitmiyor. “Özellikle yönetim kademesinde bir Yönetim Bilimci olmayınca, işlerde de sıkıntı olması normaldir.” Diye düşünüyorum. Rektör, Danışman ve Genel Sekreter troykası tarafından yönetilen bir kurumdan bahsediyoruz. Her üçü de Tıpçı olunca, yönetimsel bazı problemlerin bulunmasını da normal karşılıyorum.
Örneğin; Aysun Bay Karabulut'un evine girilmesi hadisesiyle ilgili, çok komik cezalardan bahsediliyor. Türk Ceza Kanuna göre dahi ağır suçlardan sayılan bu hadisenin, komik cezalarla geçiştirilmesi, suç işlemeye yatkın tiplerin iştahını kabartır.
 
Yine aldığım istihbaratlara göre, yönetici konumunda olan bir şahıs (İnternette fake hesaplarla şahsıma da saldıran ve kimliğini gizlediğini zanneden korkak) maiyetinde çalışan personeli, öldürme veya yaralama kastıyla darp etmiş. Konu Savcılığa intikal etmiş, yönetime bildirilmiş ve bugüne kadar da kendisi hakkında hiçbir işlem yapılmamış. Darp edilen kişi de halen aynı kişinin maiyetinde çalışıyor. Onlarca insanın gözleri önünde vuku bulan bu hadise sonrası, Üniversite Yönetiminin tek adım dahi atmamasının tek sebebi olarak “Suçluların ceza almamasını veya ödül gibi komik cezalarla olayların geçiştirilmesini” görüyorum. 

Turgut Özal Üniversitesi’nde, insani ve ahlaki olarak iyi bir yönetim var. Fakat kimse kusura bakmasın, yönetimsel olarak çok zayıflar. Bu durum kuruma ve şehrimize zarar verir. Bir an önce buna çözüm bulunması şart. Aksi takdirde, “Olumsuzluklarla anılan Üniversite” olmaya devam eder...

 
  NİTELİKLİ DOLANDIRICILARA DİKKAT EDİN!..
  
Seçim öncesi zamanlar, bazı kötü amaçlı insanlar için elverişli ortamları oluşturur. Seçim öncesi için “Nitelikli dolandırıcıların en sevdiği zamanlar” diyebiliriz mesela!.. Nitelikli dolandırıcılar bu zamanlarda genel olarak iki grup insanın üzerine çalışırlar. 

Birinci grup, siyasilerden beklentileri olanlardır. 

Diğeri de siyasi beklentileri olanlar!..
 
Siyasilerden beklentileri olanları da iki yolla dolandırırlar. "Seçim geliyor, birçok insan işe alınacak. Şu kadar para verirseniz, şu kurumda işiniz hazır!" Dolandırmanın ilk ve etkili yolu budur. Birçok vatandaş bu şekilde dolandırıcıların avı olur. Hemen her gün buna dair duyumlar alıyorum.

Dolandırıcılığı meslek haline getirmiş şahıslar, dolandırılmaya müsait insanları adeta “mıknatıs” gibi çekerler. Ağlarına düşürdükleri kişileri, çeşitli şekillerde kandırmayı da başarırlar. 

-Öncelikle, kendilerini üst düzey bir makamda bulunan birinin danışmanı olarak tanıtırlar. 

-Sonra, bazı üst düzey kişilerle çekilmiş fotoğraflarını gösterirler. 

-Sonra bazı kişileri arayıp, avının aklını çelecek şekilde konuşurlar. "Falanca belediye başkanı avucumun içinde, ben onun üstüyüm. Bir dediğimi iki edemez!" gibi cümlelerle, karşısındakini kandırmayı başarırlar.

Malatya’da bu yolu deneyen iki tane meşhur dolandırıcı var. Her ikisi de kendisini siyasi danışman olarak tanıtıyorlar. Herkes bunları bildiği halde, her ne hikmetse kimse milleti uyarmıyor. 

Siyasilerden beklentisi olan, yani halkı dolandırmanın diğer yolu anketçiliktir. 

Birçok kişi kendilerini arayan veya yolda denk geldiği anketçilere, kişisel verilerini verir. Alınan bu kişisel veriler,  daha sonra kötü emeller için kullanılır. Vatandaşların bunlara dikkat etmesi gerekiyor.

Siyasi beklenti içinde olanlar da dolandırıcılar için hedef kitle halindedir. Oy bulmaktan temayüle, yukarıdaki bağlantılardan anketlere, aşiretçilikten dindarlığa... Siyasi beklenti içinde olanları kandırmak zor olsa da, bu alanda çok çeşitli yollar var. Hatta burada bile sahte danışmanlar ve sahte anketçiler çok revaçta. Siyasi figürlerin en çokta, bunlara karşı hassas olması gerekiyor. Her kendilerine yakınlaşan kişileri, mutlaka iyi bir süzgeçten geçirmeleri şart. Yoksa farkına varmadan, bir dolandırıcı tarafından dolandırılabilirler. Parayı kaybetmek bir tarafa, bu tür birisiyle verdikleri bir kare fotoğraf; itibarlarını bile kaybettirir. Anket firmaları için de aynı şey geçerli. Sağlam ve refere edilmemiş firmalardan uzak durulmalı. Aksi halde çok daha kötü durumlara düşülebilir.

FİSKOS MASASI:

- Prof. Dr. İlhan Geçit, AK Parti İl Başkan Yardımcısı Kahraman Kavuk, Ticaret Borsası Başkanı Ramazan Özcan ve AK Parti İl Yardımcısı Mahmut Boyraz gibi isimlerin; yakın çevreleri, önümüzdeki seçimlerde aday olmak için start verdiklerini söylüyormuş.

- Prof Dr. Ramazan Özdemir, AK Partiden aday adayı olacakmış.

- AK Parti’de “Ben aday değilim, lakin reis ol derse olurum…” dönemine girilmiş.

- Malatya’nın kanayan yarası Cezmi Kartay’a toplu konut giriyormuş.

- MTSO Başkanı Oğuzhan Ata Sadıkoğlu, siyaset düşünüyormuş. Hem de İyi Parti’den...

- Malatya’da okul yaptırmak isteyen iş adamları, bürokratik engellerle karşılaşıyorlarmış.

Selam ve dua ile…
Fiemanillah