Mülteci mi, Çocuk mu?
29 Aralık 2022, Perşembe 13:12Evlerde, sokaklarda, okullarda doğrusu her yerde çokça konuşulan bir konu: Mülteciler.
İlk olarak bu konuyla alakalı akıllardaki kavram karmaşasını ortadan kaldırmakla başlayalım. Sığınmacı; yerleşmek maksadıyla olmayıp bir zaruret sebebiyle geçici oturmak üzere farklı bir ülkeye sığınanlara denirken, göçmen ise çoğu zaman ekonomik gerekçelerle ülkesini gönüllü olarak terk edip başka bir ülkeye, o ülke yetkililerinin bilgi ve izni ile yerleşen kişilere denmektedir. Mültecilerin hukuki statüsüne ilişkin sözleşmede, mülteci; ülkesi veya doğal yerleşimi dışında bulunan; ırkı, dini, milliyeti, belirli bir toplumsal grubun veya politik görüşün üyesi olmaktan dolayı zulüm görmeye dair sağlam temelli bir korkusu olan; bu korkudan dolayı ülkesinin korumasından yararlanamayan veya yararlanmak istemeyen veya ülkesine dönmek istemeyen kişi olarak tanımlanmaktadır. ( BM Mülteci Örgütü UNHCR).
Bu üç kavram sıkça ve bilinçsizce birbirinin yerine kullanılmaktadır. Fakat tanımlara bakınca çok farklı dünyalar olduğunu görmekteyiz. Ben bugün mülteci çocuk ve ergenleri psikososyal açıdan konuşalım istiyorum.
Yanı başımızda gerçekleşen bir savaş ve bu savaşın ortasında kalan milyonlarca masum insan. Kimisi ‘bu onların ülkelerinin iç meselesi bizi ilgilendirmiyor’ derken kimisi ‘buyurun, herkese kapımız açık’ dedi. Ben bu iki düşünce tarzını da insani duygularla ve mantık çerçevesinde değerlendirdiğimde; hatalı ve eksik görüyorum. İlk düşünce tarzında orada bulunan masum insanlar dâhili olmadıkları bu devler savaşının ortasında kalmıştır. Savaşın durması noktasında ülkelerini savunmak adına elinden bir şey gelmeyen bu gruba ‘orada kalın ve ölün’ demek bana hiç insani gelmiyor. Bir diğer düşünce ise; tamamen akla mantığa mugayir bir durum. Örneğin; bir okul düşünelim. Bu okulda bir sınıfın eğitim öğretim faaliyetlerinde kullanımını engelleyen bir durum meydana geliyor. Sınıftaki öğrencilerin bir başka sınıfa hiçbir düzenleme veya çalışma yapılmaksızın alınmasının nasıl problemlere yol açabileceğini hepimiz tahmin edebiliyoruz sanırım. İşte ülkemiz böyle bir sorunla karşı karşıya kalmıştır.
Peki, ne oldu?
Bir ülkeye iki ülkeyi sığdırdık. Belki de dünya tarihinde ilk kez karşılaşılan bu durum karşısında ortaya çok farklı sorunların çıkması da kaçınılmazdı. Ülkemiz yeni yeni içinde barındırdığı farklı kültürlerle yaşama ve birbirine saygı duyma noktasında aşama kat etmişken bu yoğun mülteci akınıyla birlikte kafalar tekrar karıştı. Bu sebeple ekonomik ve sosyal birçok açıdan konforu bozulan ülke insanımız bazen haklı, bazen aşırı tepkilerle bu duruma karşılık verdi. Tüm bu karışıklıkların içinde yine en çok zarar gören çocuklar oldu. Sadece mülteci çocuklar değil tabi, bizim çocuklarımızda bu durumdan paylarına düşeni aldılar.
Mülteci çocuk ve ergenler, göç sonrası uyum sürecinde kültürel farklılık, dil sorunları, maddi yetersizlikler, dışlanma gibi çok fazla stres etmenlerine maruz kaldılar. Psikososyal açıdan önemli gelişimsel süreçte oldukları için bu durumdan yetişkinlerden daha fazla etkilenmeleri kaçınılmazdı. Birçoğunda Travma Sonrası Stres Bozukluğu(TSSB), depresyon ve davranış problemleri görüldü. Ülkemizde mülteci çocuk ve ergenlere karşı yapılan çalışmalar da pozitif yanlarını geliştirmekten çok negatif yaşantıları iyileştirmek üzerine oldu. Çalışmaların çoğu zaman yetersiz kaldığını gözlemlemekteyiz. Bu durum gelecek adına sorunlu bir toplumun temellerinin de atıldığını bize göstermektedir.
Bugüne kadar gelsinler-gelmesinler, kalsınlar-kalmasınlar noktasında çokça tartışmalar yapıldı; yapılmaya devam ediyor. Elbette ülke geleceği adına bu tartışmalarda çok önemli; fakat bu tartışmalar, içinde bulunduğumuz daha önemli sorunları gözden kaçırmamıza sebep olabiliyor.
Okullarda uyum noktasında zorlanan çocuklar için yeni travmaların ve stres faktörlerinin oluşması kaçınılmaz oluyor. Bu şekilde kendileri sağlıklı bir gelişim süreci tamamlayamayıp; bulundukları sınıftaki diğer öğrencileri de akademik, sosyal, psikolojik birçok yönden olumsuz etkiliyorlar. Farklı bir kültürle yetişen bu çocuklar ülkemizin kültürünü öğrenmeden belki dilini bile yeterli düzeyde öğrenmeden ve gerekli oryantasyon sürecini tamamlamadan okula gönderiliyorlar. Bu henüz yürüyemeyen bir çocuktan koşmasını beklemek gibi bir şey. Tabi bu oryantasyon eğitimi sadece mülteci çocuklara değil, onların ailelerine, okullardaki eğitimcilere, diğer öğrencilere ve onlarında ailelerine verilmeli. Zira süreci doğru yönetmek adına elimizde bulunan en güçlü koz: Eğitim.
Durum mülteci çocuklar için böyleyken bizim çocuklarımız için nasıl ona bakalım birde. Mülteci çocuklar yukarıda da bahsettiğimiz gibi iyi bir oryantasyon süreci geçirmedikleri için sınıfta uyumsuz davranışlar sergileyebilmektedirler. Dil sorunları sebebiyle sınıf kurallarını çok iyi anlayamamakta ve bu sebeple uygulayamamaktadırlar. Bu durum diğer öğrencilerinde derse odaklanmalarına engel olmakta, eğitim ortamını olumsuz etkilemektedir. Ayrıca bu durumun; ilkokul düzeyinde henüz mülteci, yabancı kavramını bilmeyen çocuklar ile lise kademesindeki ergen bireyler üzerindeki etkisi de farklılık göstermektedir. Lise kademesinde bunlara ek olarak öğrencilerde öfke ve düşmanlık duyguları yoğun bir şekilde görülmektedir. Bu negatif duyguların beraberinde başka olumsuzlukları getirmesi de kaçınılmaz olmuştur.
Doğru bir eğitim sürecinden geçmeyen ve yeterli psikososyal destek almayan her mülteci çocuk kendisi için ve ülkemizin geleceği için sorun teşkil etmektedir. Bu noktada mülteci çocukların eğitim sisteminde maksimum fayda sağlaması için PİKTES projesi uygulanmıştır. Temel amacı Geçici Koruma Altındaki çocukların Türkiye’deki eğitime erişimlerine ve sosyal uyumlarına katkı sağlamaktır. Bu konuda ve diğer birçok alanda bizler için en büyük güç iyi bir psikolojik danışma hizmetidir. Okullarda çok fazla önem arz eden psikolojik danışma hizmetleri; öğrenci sayılarının fazla olması ve psikolojik danışmanların sayıca eksik kalması sebebiyle sağlıklı bir şekilde yürütülememektedir. TSSB, yas psikolojik danışmanlığı, psikososyal müdahale, veli eğitim seminerleri ve öğrencilere yönelik grup rehberliği gibi önleme ve müdahale çalışmalarına okullarda ivedilikle yer verilmeli. Bu çalışmalar doğru bir şekilde yürütülmediği için yukarıda bahsettiğimiz sorunlar (TSSB, depresyon vd.) farklı sorunlara sebep olmakta, gençlerimizi ve toplumumuzu tehdit etmektedir.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Enes
05-01-2023 01:35Önemli yerlerin üzerinde önemle durulan bir yazı olmuş. Elinize sağlık.
Ali Bey
04-01-2023 23:55Çok güzel bir yazı olmuş hocam elinize sağlık yazılarınızı heyecanla takip ediyorum.
Yasemin
29-12-2022 22:16Mülteci sorununu eğitim açısından ele almanız çok doğru bir yaklaşım olmuş.
Hüma
29-12-2022 21:39Malatya'da özellikle bazı okullarda Suriyeliler çok yoğun, onun dağıtılması lazım
Aygül
29-12-2022 21:38İnşallah devletimiz bu politika önerilerini dikkate alır.
Şahin
29-12-2022 21:36Yazı çok önemli bir konuya değinmiş, okullarda Suriyeli çocukların elinde kaldık
Sezgin
29-12-2022 21:20Konu gerçekten hem hassas hem de tek boyutlu bakilamayacak kadar karışık. Burada elbette ki tamamen masum olan çocuklar en fazla etkilenen grubu oluşturmakta. Ancak sürdürülebilir olmadığı takdirde bütün iyi niyetli yaklaşımlar başarısızlık ile sonuçlanmaya mahkumdur. Önerileriniz bu noktada çok faydalı ancak devletin bu konuda yetersiz kalacağı önceki örneklere bakıldığında bence çok net olarak ortada. Sizce bu noktada sivil toplum örgütleri daha başarılı olabilir mi veya buna yönelik spesifik bir sivil toplum örgütü kurulabilir mi?
Tamer
29-12-2022 17:48Suriyeliler artık öyle bir hal aldı ki; hadi ülkenize desek bugüne kadar yaptığımız bütün fedakarlıklar boşa gidecek. Geri dönüşü ilişkin acil önlem almasak bir sosyal patlama ile karşı karşıya kalabiliriz. Bu sebeple doğru politikalar izlenmesi lazım...
Sara
29-12-2022 14:51Son zamanlarda ekonomik boyutuyla sıklıkla gündemde olan ancak bu yönüyle çok konuşulmayan bir konuydu. Yazınızı geniş kapsamlı ve oldukça faydalı buldum. Eğitimin gücü ve kalitesinin artırılması en büyük isteğimiz. Kaleminize sağlık ?
Serkan
29-12-2022 13:34Sümeyye Hanım, emeğinize, yüreğinize sağlık. Diğer yazılarınızı da yakından takip ettim. Malatya Time haber sitesini uzun zamandır takip ediyorum. Sizin yazılarınız da ilgimi çekiyor. Açıkçası şunu söylemek isterim. Yazınız çok adil ve oldukça hakkaniyetli. Yazıyı okumaya başlarken; ortalarına doğru aklıma şu geldi. "Peki, bizim çocuklar cephesinde ne oluyor?" Yazının devamında -bu sorumun cevabı havada kalmadı- cevap buldum. Takdir ettim sizi. Konuyu her yönüyle ele almanız, soru işareti bırakmamanız takdire şayan. Bütün çocuklar en güzel şekilde yaşamayı hak ediyor. Sizin gibi bilinçli insanların toplumu yönlendirmesini takdirle karşılıyorum. Yolunuz açık olsun!